Fulya Canşen - T24 Almanya siyasetinin en büyük korkusu Müslümanların paralel bir toplum oluşturması. Beşincisi yapılan uyum zirvesi gösterdi ki, yine uyum sağlanması istenenler üç kuşaktır Almanya’da yaşayan göçmenler. Uyuma Almanlar da katılmadığı sürece Almanya’ya İslam da gelir, şeriat da!
Almanya’da hem bütçeyi hem de çevreyi koruyacak çok güzel bir uygulama var. Eğer tren ya da uçağa ayıracak paranız yoksa Mitfahrzentrale denilen arabulucu kuruma telefon ediyor, gideceğiniz yere, gitmek istediğiniz zaman dilimi içerisinde yolculuk yapan birinin olup olmadığını soruyorsunuz.
Varsa, cüzzi bir miktar aracı kuruma para ödedikten sonra, benzin masrafını paylaşarak otomobil sahibi ile birlikte yolculuk yapıyorsunuz. Yolcuların çokluğuna göre ödediğiniz yol parası da düşüyor. Bunun tersi de mümkün. Bir şehirden diğerine hatta başka bir ülkeye otomobiliniz ile gidecekseniz, Mitfahrzentrale’yi arayıp, yolcu alabileceğinizi beyan ediyor, benzin masrafınızı mümkün olduğu kadar aza indiriyorsunuz. Her şey kayıtlı olduğu hatta istendiğinde sigorta yaptırıldığı için genellikle güvenlik sorunu da olmuyor. Hatta bazen bu tür yolculuklar yeni dostlukların ya da düşmanlıkların başlangıcı bile olabiliyor!Müslüman taksi bir iki!Selim Reid adında bir Iraklı Aralık ayında Müslümanlar için, bir Mitfahrzentrale kurdu. Reid, TAZ gazetesine verdiği röportajda bunun ihtiyaçtan doğduğunu, çünkü var olan aracı kurumların İslami kurallara uymadığını söylüyor. Yani otomobilde haremlik selamlık oturma talebiniz yerine getirilmiyormuş. Reid ayrıca Müslümanların bu şekilde yolculuk etmesinin yadırgandığı hatta yolculuk sırasında aşağılandığını anlatıp örnekler veriyor röportajında. Röportajından her ne kadar bu işi para kazanmak için yaptığı izlenimi bıraksa da Iraklı Neid, Muslim-Taxi adlı bu girişimi ile aileyi koruduğunun altını çiziyor. Şeriat mahkemelerine izinBugünlerde Müslüman aileleri korumak için ortaya atılan bir öneri, Almanya’da şeriat tartışmalarını alevlendirdi. Rheinland Pfaelz Eyaleti’nin Sosyal Demokrat Adalet Bakanı Jochen Hartloff, İslami kurallara göre karar verecek mahkemeler kurulmasına sıcak baktığını söyleyince, başta muhafazakar gazeteler olmak üzere, Alman feministler, İslam bilimcileri ve hukukçuların bir kısmı, bunun Almanya’daki hukuk devletini tehdit edeceğini savundular. Oysa Almanya’da on yıllardır şeriat kuralları hem de daha çok mağdurun haklarını koruyacak biçimde özellikle de medeni hukuk alanında uygulanıyor. Hartloff’un önerisi, hakimlerin keyfiyetini önlemek için bunu kurumlaştırmaktan başka bir amaç gütmüyor. Ancak Hartloff’a yöneltilen düşündürücü bir endişe var o da paralel bir yargı sistemi oluşma tehlikesi.Ülkücü gençlik ataktaAlman Anayasayı Koruma Dairesi de son günlerde kamuoyunu ülkücü Türklerin bir paralel gençlik kültürü oluşturduğu yönünde uyarıyor. Almanya’da aşırı sağın şiddet eylemleri arttıkça birbirine daha fazla yakınlaşan milliyetçi Türk gençleri internet aracılığı ile daha örgütlü davranmaya başlamışlar. Bu gençlerin bir ülkede azınlık olarak yaşayıp, Türkiye’deki azınlıklara, yani Kürtlere karşı ayrımcı bir tutum içinde olmalarına anlam veremeyen Alman uzmanlar, bu eğilimin Türkiye’den ithal edildiğine dikkat çekiyor. Türkiye kökenli kanaat önderlerinin bir kısmı ise Anayasayı Koruma dairesinin şimdi ülkücü Türkleri gündeme getirmesinin Alman aşırı sağcıların suçlarını hafifletmeye çalışmak olduğunu düşünüyor. Dışlarsanız dışlanırsınız
Irkçılıktan arındırılmış bir eğitim talep eden Shule ohne Rassismus inisiyatifinin yöneticisi Eberhard Seidel, çok önemli bir noktanın altını çiziyor: Göçmen gençler Alman toplumu tarafından ne kadar dışlanırsa, o kadar kendi içine kapanır ve başka bir milliyetçiliğin kucağına düşer. Aslında aynı önerme, bir şekilde toplum dışına itilen Alman aşırı sağcıları için de geçerli. Almanya’da öğrencilik dönemimde çok defa “Mitfahrzentrale” aracılığıyla yolculuk yaptım. Aynı otomobilde yan yana oturduğum Almanların şaşkın bakışlarını, “Neden başörtüsü takmıyorsun?” ya da “Kürtlere baskı yapmaktan ne zaman vazgeçeceksiniz?” gibi naif sorularını ve yolculuk boyunca sırf bu öteki ruh haline girmekten ne çok sıkıldığımı dün gibi hatırlıyorum. Hatta Almanların bu genelleştirici tutumunu düşününce benim bile bundan böyle “Müslüman Mitfahrzenrale” aracılığı ile yolculuk yapasım geliyor. Uyum zirvesinde yen bir şey yokUyum zirvesinin beşincisi bu hafta yapıldı. Ele alınan konular kadar “ulusal uyum eylem planı” başlığı altında sunulan çözüm önerileri de durup durup ısıtılan cinsten: Almanca öğrenin, eğitim alın, istihdama katılın... İçişleri bakanlığı “Benim Kentim – Benim Ülkem – Benim Görevim” sloganı ile düzenleyeceği bir afiş kampanyası ile göçmen gençleri kamu görevi için özendirecekmiş. Çünkü kamuda çalışacak göçmenlerin Alman toplumu ile köprü görevi üstleneceğinden yola çıkılıyor. Uyum zirvesine katılanların bir kısmı, Zwickau terör örgütünün işlediği seri cinayetlerden sonra zirvedeki atmosferin göçmenleri eleştirmekten, onların potansiyelini kullanma yönünde evrildiğini ifade ediyorlar. Ancak teşvik edilmek istenenler de kendisinden bir şeyler beklenenler de yine göçmenler gibi görünüyor. Bu anlayış devam ettikçe, uyumdan söz ediyorsak, Alman toplumu da buna göçmenler kadar katılmayacaksa, paralel gençlik, paralel şeriat, paralel toplum oluşturmak kaçınılmaz. Çünkü Almanya’da yaşayan göçmenlerin de bir vatana ihtiyacı var.