2014'de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olmak için "afla" döndüğü CHP'den istifa eden ve DSP'den Şişli Belediye Başkan Adayı olacağını açıklayan Mustafa Sarıgül; hırslı, popülist ve kendine özgü siyaset tarzı nedeniyle toplumun farklı kesimlerine "dokunabilen" kişiliğiyle tanınıyor.
1956 Erzincan İliç'in Güngören köyünde doğan Sarıgül henüz ilkokul çağlarında ailesiyle birlikte İstanbul'a göç etti. Marmara Üniversitesi Eğitim Fakültesi mezunu olan Sarıgül siyasete CHP Şişli İlçe Gençlik Kolu yönetim kurulu üyeliği ile başladı. 12 Eylül 1980 darbesi sonrasında CHP'nin kapatılması nedeniyle, siyasete Sosyaldemokrat Halkçı Parti'de (SHP) devam etti.
1987 genel seçimlerinde milletvekili adayı oldu ve o dönem kendisine destek veren partinin önemli isimlerinden Ali Topuz'un da desteğiyle parlamentoya giren en genç milletvekili oldu.
Ali Topuz'un başını çektiği ekip, bir süre sonra parti içindeki "sol gruba" karşı hareket başlattı. Sarıgül'ün hep "Abi" olarak andığı Topuz'un talebi doğrultusunda şirketine ait garajı parti içindeki bu ekibin toplantılarına açtı.
Topuz ünlü "SHP'yi Aleviler ve Kürtler ele geçirdi" çıkışını bu garajda yaptı ve SHP Genel Sekreterliği Yardımcılığı'ndan istifa etmek zorunda kaldı.
Bu olay siyasi literatüre, "garaj operasyonu" olarak geçti. Parti yönetiminden izinsiz olarak "Kürt Kongresi'ne" katılan isimler de bu olayın ardından SHP'den ihraç edildi.
Sarıgül bir sonraki seçimde parlamento dışında kaldı ama partiyle bağlarını kesmedi. Ancak 1992'de Şişli İlçe Kongresi'nde çıkan olaylarda bir partilinin gözü kör oldu.
Sarıgül, olaylardaki rolü nedeniyle ihraç istemiyle disipline sevk edilince, sonucunu beklemeden partiden ayrıldı. Bu olaydan sonra Romanya'ya gitti ve siyaset dışındaki günlerinde fırıncılık işine girdi.
'Kaybedince ağladım'
Ancak hedefini siyasete göre kurmuştu ve bir sonraki seçimleri gözlüyordu. 1994'deki yerel seçim sürecinde DSP'nin etkili isimlerinden Hüsamettin Özkan'la tanışması ona belediye başkan adaylığı yolunu açtı ve partinin adayı oldu.
Ancak seçimi gerçekten de "kılpayı" denilebilecek bir oy oranıyla kaybettiği gibi, CHP'nin adayının da seçimi kaybetmesini sağladı. Sonrasında hakkında yolsuzluk davası açılacak olan ANAP'lı Gülay Atığ seçimi kazandı. Sarıgül, yıllar sonra, 17 Nisan 2014'de CHP'nin Beylikdüzü Belediye Başkanı seçilen Ekrem İmamoğlu'nu ziyaretinde, o dönemki duygularını şöyle anlatacaktı:
"Milletvekili olmak istemedim. Belediye başkanı olmak istedim. Geldim, aday oldum. Ve 175 oyla seçimi kaybettim. Evde 3 gün ağladım."
Siyasette hırslı kişiliğiyle tanınan Sarıgül'ün ağladığı tek olay bu değildi.
1999 yerel seçimlerinde yine DSP'den Şişli Belediye Başkan adayı olmak istiyordu, ancak Rahşan Ecevit kendisine mesafeli bakıyordu.
Başkanlık yolunu açan ise o dönem DSP'nin en etkili isimlerinden olan Hüsamettin Özkan'dı. Gazeteci Gürkan Hacır, 2014 yerel seçimlerinde CHP'den İstanbul adayı olması gündeme gelince kaleme aldığı Sarıgül portresinde o "sancılı" dönemi nasıl aştığını şöyle anlatıyordu;
"Siyasette önünü açan kişi ise Hüsamettin Özkan oldu. 1999 yerel seçimlerinde aday gösterilmeyeceğini anlayınca DSP genel merkezine gitmiş ve saatlerce beklemişti. Ağladığı konuşuluyordu. Sarıgül hırsına yenik düşmüştü. Hüsamettin Bey gücünü gösterdi ve Sarıgül Şişli'den belediye başkan adayı oldu."
Ve Sarıgül, kendisini 3 dönem boyunca Şişli'de başkanlık koltuğunda tutacak olan seçimlerin ilkini 1999'da kazandı.
'Düğün evinin tefçisi...'
Göreve başlar başlamaz "klasik belediye başkanı" sınırlarının dışında bir başkan olacağını da gösterdi. Zira, camilerden cemevlerine, kiliselerden sinagoglara kadar hemen her kesim cemaati ile yakından ilgiliydi ve sık sık buralardan görüntü verdi.
Kimine göre onun bu tavrı "popülist" siyaset anlayışından kaynaklanıyordu, yakın çevresine göre ise "halkçılık" anlayışından... Düğünde, cenazede ayrım yapmadan hemen her yerde boy gösteren Sarıgül'e, "Düğün evinin tefçisi, ölü evinin yasçısı" lakabı takılmıştı.
Hatta bu isimle bir de kitap kaleme alan Ömer Yılmaz İnanç, Sarıgül'le ilgili şu değerlendirmeye yer vermişti:
"Popülisttir, hiç fırsat kaçırmaz, mesela Körfez depremi olur, her belediye gücü yettiği kadar yiyecek, içecek, yardım malzemesini kamyonlarla felaket bölgesine gönderir, ama Sarıgül bir başka biçimde gönderir. Şişli Belediye binası Esentepe' dedir, yardım malzemesi burada kamyonlara yüklenir, Boğaz köprüsünü geçer İzmit' e Gölcük' e gider, değil mi? Hayır, Sarıgül kamyonları Taksim' e doğru, yani ters yönde yola çıkartır, yol boyunca Şişli Belediyesi' nin yardım konvoyunu görmektesiniz, diye hoparlörle bağıra çağıra duyurtur, sonra konvoy geri döner, İzmit' e gider."
DSP içinde Hüsamettin Özkan ile Rahşan Ecevit arasındaki gerginlikte, kendisine başkanlık yolunu açan Özkan'ın yanında yer aldı ama Rahşan Ecevit de İstanbul'a gidişlerinde Bülent Ecevit'i karşılamasına yasak getirdi.
Ecevit'in rahatsızlığı sonrasında DSP ve hükümeti, hızla parçalanmaya ve erimeye başlamış, parti içinden bazı milletvekilleri partiden istifa etmeye başlamıştı.
Bunlardan biri de partinin en önemli isimlerinden ve Dışişleri Bakanlığı gibi önemli görevlerde bulunan İsmail Cem'di. Sarıgül bu süreçde DSP'den istifa ederek İsmail Cem liderliğindeki Yeni Türkiye Partisi'ne (YTP) katıldı, ancak bu macera uzun sürmedi.
YTP'nin siyasi ömrü çok kısa oldu ve Sarıgül YTP'den ayrılarak siyasete ilk başladığı CHP'ye geri döndü.
Dönemin CHP lideri Deniz Baykal, 11 Aralık 2002 tarihli CHP Grup toplantısında, bizzat parti rozetini taktığı Sarıgül'ü büyük övgüyle takdim etti:
"Kendine özgü, tarzı olan bir belediye başkanı. Çok dinamik, alev topu gibi kabına sığmayan, pırıl pırıl, çok sevilen bir belediye başkanı."
Sarıgül 2004 yerel seçimlerinde ise Şişli'de CHP'ye "rekor" sayılabilecek bir sonuç getirdi. Yüzde 70'e yakın oy alarak başkan seçilirken, CHP'nin "en yüksek oyla seçilen belediye başkanı" ünvanını da almış oldu.
İşte bu başarı, Sarıgül'ün siyasette hesaplarını revize etmesine ve yeni makamlara göz dikmesine yol açtı: CHP Genel Başkanlığı.
Baykal, 2 yıl sonra kendi makamını hedef alan "alev topunu", siyaset deneyimi ve partideki yetkilerini sonuna kadar kullanarak durdurdu. 2 yıl öncesine kadar "pırıl pırıl" diye tanıttığı Sarıgül'ü, kendisine rakip olmasından sonra ise "kirli işler" içinde olmak, hatta rüşveti Şişli'ye ve partiye bulaştırmakla suçlayıp, "CHP'ye lider adaylığı kimseye aklanma fırsatı vermez" sözleriyle rest çekti ve ardından da Sarıgül ihraç istemiyle Yüksek Disiplin Kurulu'na (YDK) sevkedildi.
Ancak 3 Ocak 2005 tarihli YDK toplantısında ihraç istemi reddedildi. Baykal, Sarıgül'ü bazı YDK üyelerine rüşvet teklif etmekle suçlayıp, olağanüstü kurultay kararı aldı.
Sarıgül, CHP'nin 29 Ocak 2005'te yapılan 13. Olağanüstü Kurultayı'nda, Baykal'ın karşısına genel başkan adayı olarak çıktı. Baykal, uzun kurultay konuşmasını ağırlıklı olarak Sarıgül hakkındaki yolsuzluk iddiaları üzerine kurmuştu. Baykal yüklendikçe, Sarıgül oturduğu yerden yanıt veriyordu.
Sarıgül Baykal'ın eleştirilerine oturduğu yerden yanıt verirkenBaykal sık sık kendisini, "Otur oturduğun yerde senin gırtlağın yetmez" sözleriyle tepki gösteriyordu. Baykal sert eleştirilerini sürdürünce, Sarıgül ve yandaşları "sahaya" indi, yumruklar konuştu, sandalyeler havada uçuştu. Dönemin Bakırköy Belediye Başkanı Ateş Ünal Erzen, Sarıgül'den yediği yumruk nedeniyle hastanelik oldu. Kurultay divan başkanlığı polisi çağırdığında ise çok sayıda partili hastanelik olmuştu.
Kurultayın ilk gününde kavga nedeniyle morali bozulan ve belediye başkanını yumruklamasıyla kamuoyu ve partililerden tepki gören Sarıgül, Baykal karşısında başkanlık yarışını kaybetti.
Bu Sarıgül için CHP'de bir kez daha sonun başlangıcı oldu. Yeniden ihraç talebiyle disipline sevk edildi ve kurultayda yeni seçilen YDK üyelerinin oybirliğiyle partiden ihraç edildi.
Bu kararın iptali için verdiği uzun hukuk mücadelesini 2008'de kaybeden Sarıgül, yaklaşan yerel seçimleri de dikkate alarak, aynı yılın Kasım ayında bir kez daha DSP'ye döndü.
"Halkçı Sarıgül" sloganlarıyla karşılanması nedeniyle, artık kurucusu olduğu partiyle bağlarını koparan Rahşan Ecevit, dönemin DSP yönetimine, "Varlık nedeni anlaşılmayan bir kuruluş haline gelen DSP'nin ya adını değiştirin ya da Ecevit'in adını bırakın" sözleriyle tepki gösterdi.
Rahşan Ecevit'in tepkilerine rağmen, Şişli'den 3. kez belediye başkanı seçilen Mustafa Sarıgül'ün kısa süre sonra "partileşmek" üzere Türkiye Değişim Hareketi'ni (TDH) kurdu ve hatta 2010 yılı başında da "partileşeceklerini" açıkladı.
Mustafa Sarıgül, başkanlık görevini sürdürürken, bir yandan da TDH'nin partileşme sürecini yönetiyordu. 70'in üzerinde ilde örgütlenme sağlanmasına rağmen TDH, hiçbir zaman partileşemedi ve "hareket" olarak kaldı. Zira 22 Haziran 2010 tarihinde yaptığı basın toplantısında Türkiye Değişim Hareketi'nin partileşmeyeceğini ve Kemal Kılıçdaroğlu'nun genel başkanlığındaki CHP'yi destekleyeceğini açıkladı.
Bu süreçte de Sarıgül, Şişli belediye başkanı olmasına karşın belediyenin olanaklarını, örneğin cenaze araçlarını ya da yardım konvoylarını Türkiye'nin dört bir yanına gönderiyor, Anıtkabir'e binlerce çocuk ya da vatandaş belediye otobüsleriyle taşınıyordu.
Dağa taşa 'Çare Sarıgül'
Bu dönemde dikkat çeken bir slogan ise "Çare Sarıgül" oldu. Bu slogan, Türkiye'nin neredeyse her bölgesinde, dağlara, taşlara yazılmış şekilde görmek mümkündü. Sarıgül, "Çare Sarıgül" sloganının sırrını bir televizyon programında açıkladı:
"TDH olarak 72 ilde gençlik kolları başkanlarımız var. Her ayın ilk çarşambası, gece saat 22:00 ile 04:00 arası yazıya çıkarlar. O yazıya çıkmayan gençlik kolları başkanı ile çalışmam mümkün değil. Çünkü Sarıgül'ün hayatı, 'Halkçı Ecevit' yazmakla geçti, 'kahrolsun faşizm' yazmakla geçti. Aslında o gençler beni yazmıyorlar, dağa taşa kendi geleceklerini yazıyorlar."
Yine bir yerel seçim yaklaşıyordu ve kimi yorumculara göre TDH'yi "pazarlık" yapmak için kuran Sarıgül, bu kez bir kez daha CHP'ye dönme kararı aldı. Ancak dönüşünde önemli bir sorun vardı: Sarıgül'ün partiden ihracında imzası bulunan bazı YDK üyeleri, "yolsuzluk" iddiaları nedeniyle Sarıgül'ün ihraç edildiğini açıklıyor ve bu durum, CHP'ye muhalif kesimler tarafından aleyhte kullanılıyordu.
Sarıgül'ü ihraç eden YDK'nin Başkanı Orhan Eraslan ise Sarıgül'ün yolsuzluktan değil, "2005 kurultayındaki davranışları" nedeniyle ihraç edildiğini açıkladı. CHP'nin İstanbul Büyükşehir adayı olarak adı gündeme gelen Sarıgül, 31 Ekim 2013 tarihinde CHP Genel Başkan Yardımcısı Adnan Keskin ile birlikte yaptığı basın toplantısında yeniden CHP'ye katıldığını açıkladı. Parti tüzüğünün gereği olan resmi prosedür ise Mustafa Sarıgül'ün 2 Kasım 2013'te verdiği "af" dilekçesinin Parti Meclisi'nde kabulüyle tamamlandı.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, aynı gün Ankara'ya gelen Mustafa Sarıgül'le kahvaltıda buluştu ve resmen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adaylığını teklif etti.
Sarıgül, "Ben bu partinin ocağında yetiştim. Kavgaya değil, barış ve kardeşliğe geliyorum. Partimi iktidara taşımak için elimden geleni yapmaya hazırım" diyerek adaylık teklifini kabul etti.
Sarıgül, büyükşehir adayı olarak birçok ilçe adayı için "kontenjan" istedi. Genel merkezle yürütülen büyük pazarlıklar sonucunda, Şişli ve Beşiktaş'ın da aralarında bulunduğu bazı ilçelerde kendisinin önerdiği isimlerin aday yapılmasını sağladı.
Ancak Sarıgül, 30 Mart 2014 yerel seçimlerinde yüzde 41 oy almasına karşın, AKP adayı Kadir Topbaş karşısında 7 puan farkla başkanlık yarışını kaybetti.
Yerel seçim sürecinde Sarıgül'ün oğlu Emir Sarıgül'ü Şişli'de yerine belediye başkan adayı yapmak istediği konuşuluyordu. Ancak, "babadan oğul devir" görüntüsünün parti içinde ve kamuoyunda tepkiye yol açacağı gerekçesiyle Emir Sarıgül Belediye Meclis Üyesi oldu, başkan adayı da Sarıgül'ün Belediye Meclis Üyesi de olan İnönü ailesinden Hayri İnönü aday gösterildi ve seçildi.
Seçimlerden kısa süre sonra ise İnönü ile Sarıgüller arasında mahkemeye yansıyan "tehdit ve küfür" iddiaları patlak verdi. Kavganın nedeni ise İnönü'nün "emanet başkanlık" rolünü kabul etmemesinden kaynaklanıyordu.
İddiaya göre "Seçimlerden sonra İnönü'nün hastalanarak, belediye başkanlığından ayrılması yönünde bir anlaşma sağlanmıştı".
Ancak seçimlerden sonra İnönü istifa etmeyince belediye meclis üyesi ve başkanvekili olan Emir Sarıgül'ün, İnönü'yü tehdit ettiği iddiası kamuoyuna yansıdı.
Kılıçdaroğlu ile de görüşen İnönü, "Beni halk seçti, görevimi sürdürmek istiyorum" diye destek istedi ve istediği desteği de aldı.
Bu gelişmelerin ardından İnönü, Emir Sarıgül'ün tüm yetkilerini elinden aldı, yaşanan iç tartışmanın ardından Sarıgül, belediye başkanvekilliği görevinden istifa etti.
İnönü'nün eşi Nazlı İnönü ise Mustafa Sarıgül'ün eşi ve ailesini "ölümle tehdit ettiği" iddiasında bulununca hakkında dava açıldı ve dava hala sürüyor.
Mustafa Sarıgül, başkanlık yarışını kaybedince, şansını bu kez parlamentoda denemek istedi. 7 Haziran 2015 ve 1 Kasım 2015 genel seçimlerinde İstanbul 2. bölgeden aday oldu ancak seçilemedi.
Sarıgül son olarak 23 Ocak 2019'da CHP'den istifa ettiğini ve Şişli Belediye Başkanlığı'na aday olduğunu açıkladı ve kendi internet sitesinde şimdilik başka bir partiye geçmeyi düşünmediğini yazdı.
Bu açıklamadan bir hafta sonra ise DSP'ye döndü, bu partiden Şişli adayı oldu ve şu sözlerle DSP Genel Başkanı Önder Aksakal'a teşekkür etti:
"Bülent Ecevit öğretisiyle yetişen biri olarak sayın genel başkanımıza teşekkür ederim. Binlerce yurttaşımıza müjdeler olsun."