TBMM Başkanı Mustafa Şentop, İyi Parti İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu'nun, kendisine yönelik 'FETÖ' iddiaları ile ilgili, , "Çok net ifade edebilirim; bu konuda en rahat siyasetçilerden, milletvekillerinden biriyim" açıklamasında bulundu. Şentop "18 Aralık yani 17 Aralık 2013'te FETÖ operasyonu ki biz ona bir hükümet darbesi teşebbüsü diyoruz. Onu yaptıktan sonraki gün yapılan bir konuşma benim konuşmam. Şahit olan arkadaşımız vardır orada. İsimler de bende var. Televizyona birçok siyasi partiden, farklı görevlerde olan birçok kişiyi 17 Aralık'ta olanlarla ilgili konuşmaya davet etmiştir, kimse gitmemiştir. O güne kadar da hiç kimse konuşmamıştır. Olayların nereye gideceğini, mahiyetinin ne olacağını, 'gücün kimde olduğunu' öğrenmeden kimse bu işe girmek istememiştir. Ben 18 Aralık'ta canlı yayında bu konuda konuşma rahatlığına sahip biriyim" dedi. Şentop "Şunu açıkça ifade edeyim; burada o şahısla (Fethullah Gülen) hayatı boyunca yüz yüze görüşmeyen, karşılaşmayan belki birkaç kişiden biri de benim" diye konuştu.
Şentop, Mecliste gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
Dün TBMM Genel Kurulunda, İYİ Parti İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu'nun, kendisine yönelik FETÖ ithamında bulunduğunun hatırlatılması üzerine Şentop, bu sözleri TBMM ortamına yakıştıramadığını belirtti.
Nuhoğlu'nun böyle bir ithamda bulunmasını ayıp karşıladığını, bu yüzden kendisine kürsüden cevap verdiğini söyleyen Şentop, "Çok net ifade edebilirim; bu konuda en rahat siyasetçilerden, milletvekillerinden biriyim." diye konuştu.
"Bu süreci farklı yorumlayan biri olduğunu" dile getiren Şentop, devlet içindeki yapılanmasının boyutlarının fark edildiği andan itibaren FETÖ'ye karşı bir tedbir alınmaya başlandığını, FETÖ üyelerinin de bu tedbirlere karşı reaksiyon mahiyetinde bazı eylemlere giriştiğini söyledi.
Şentop, o dönem başbakan olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, bu yapılanmayla irtibatlı olduğu tespit edilenleri özellikle bürokraside kritik görevlere getirmediğine, var olanların da bu görevlerden alınması için gayret gösterdiğine şahit olduğunu vurguladı.
17-25 Aralık'tan sonra Fethullah Gülen'in bir aracıyla dönemin Cumhurbaşkanı'na mektup gönderdiğini hatırlatan Şentop, şöyle konuştu:
"Orada en dikkat çekmesi gereken husus oydu. Açıkça bunu kendisi söylüyordu. 'Bizim arkadaşlarımıza karşı bir göreve gelme, yükseltme konusunda bir direnç, engelleme var. Bunun kalkmasını istiyoruz.' gibi bir pazarlık noktasını ortaya koymuştu. O zaman Cumhurbaşkanımız, başbakandı ve buna çok sert tepki göstermişti.
Şunun için söylüyor; kendilerine karşı bu konuda devlet içinde yapılanmalarını engelleyici bir tavır, tutum daha önceden geliştirilmişti. Arkasından biliyorsunuz dersaneler olayı. Bunlara karşı onların reaksiyonu olarak 17-25 Aralık ortaya çıktı. 17-25 Aralık ortaya çıktıktan sonra farkına varılmış değil, tam aksine devlet bu örgüte karşı bir mücadele yolu seçtikten sonra onlar, devletin tavrına karşı bir reaksiyon geliştirmişlerdir. Onun üzerinde örgüte karşı mücadele daha derinleşerek, genişleyerek devam etmiş, nihayetinde 15 Temmuz aşamasına gelinmişti".
FETÖ'nün yapılanması, amaçları ve derinliğiyle ilgili daha önceki bilgilerin bugün bilinenlerle aynı olmadığına dikkati çeken Şentop, "Zaman içinde yürütülen soruşturmalar, bu işin mahiyetinin daha doğru, daha kapsamlı anlaşılmasını sağlamıştır. Bu bakımdan devletin bu konudaki operasyonlarında da bu anlamda genişleme ve derinleme olmuştur" dedi.
FETÖ'nün yapısı, çalışma yöntemleriyle ilgili bilgi arttıkça devletin tavrının da buna göre mahiyet değiştirdiğini ifade eden Şentop, şöyle devam etti:
"Milletvekili arkadaşımızın söz konusu ettiği şey; 18 Aralık yani 17 Aralık 2013'te FETÖ operasyonu ki biz ona bir hükümet darbesi teşebbüsü diyoruz. Onu yaptıktan sonraki gün yapılan bir konuşma benim konuşmam. Şahit olan arkadaşımız vardır orada. İsimler de bende var. Televizyona birçok siyasi partiden, farklı görevlerde olan birçok kişiyi 17 Aralık'ta olanlarla ilgili konuşmaya davet etmiştir, kimse gitmemiştir. O güne kadar da hiç kimse konuşmamıştır. Olayların nereye gideceğini, mahiyetinin ne olacağını, 'gücün kimde olduğunu' öğrenmeden kimse bu işe girmek istememiştir.
Ben 18 Aralık'ta canlı yayında bu konuda konuşma rahatlığına sahip biriyim. Oradaki temel yaklaşım şu; Fetullahçı Terör Örgütü'nün yapılanmasını biliyoruz ama o güne kadar bu yapılanma büyük ölçüde okullar, dersaneler, STK'ler bağlamında bir yapılanmaydı. Devlet içinde de yapılanmasına dair bilgiler alındıktan sonra bir müdahale olduğunu ifade ettim, 2010-2011'den itibaren".
Bu süreçte FETÖ'nün üzerine gidildikçe elde edilen yeni perspektiflerin, operasyonlarda kullanılmaya başlandığını anımsatan Şentop, şunları söyledi:
"17 Aralık'tan sonra yargı, güvenlik güçleri içinde FETÖ ile bağlantılı bir yapılanma, harekete geçmiş ama FETÖ'nün bu hiyerarşik yapılanması içinde diyelim 'o zamanki cemaat yapılanması içinde bir bütün olarak bilinen bir hareket midir yoksa onun içerisinde bağımsız hareket eden bir yapılanma mıdır' tartışması, 18 Aralık'ın tartışmasıydı. Benim ifade ettiğim husus odur. Orada örgütün elebaşı olan şahsın vaazlarına ve kitaplarına atıf yapıyorum. Neden? Çünkü o güne kadar ki söylem tamamen pasifist bir söylem, eylem bakımından, devlete ve siyasete müdahale içermeyen, tamamen dini, ahlaki vaazlardan, kitaplardan ibaret bir yapıydı. Dolayısıyla bunun bu şekilde bir hükümet darbesine sonuç verecek bir hareketi, bir eylemi destekleyip desteklemediğine dair o günkü durumu ifade ettim ben".
Şentop, "Şunu açıkça ifade edeyim; burada o şahısla (Fethullah Gülen) hayatı boyunca yüz yüze görüşmeyen, karşılaşmayan belki birkaç kişiden biri de benim. ABD'ye gitmediğim gibi onun öncesinde bir yerde, bir toplantıda yüz yüze karşılaşmam söz konusu değil" dedi.
FETÖ konusunda 18 Aralık 2013'te herkesin bir yerlere saklanıp "Acaba bunların elinde benimle ilgili bir şeyler mi var" diye korktuğu bir dönemde çıkıp konuşan biri olduğunu belirten Şentop, "Bu rahatlığımı bugün de koruyorum. Başka şeyler de söyleyebilirim. Devlet içinde ve siyasetteki yapılaşmalarla ilgili tavrım sebebiyle kendileriyle zaman zaman çatıştığımı da ifade edebilirim. Bunların siyaseten bazı sonuçları da oldu. Onu da söyleyeyim" ifadelerini kullandı.
TBMM Başkanı Şentop, bir gazetecinin, "Bir hukukçu olarak YSK üyelerine yönelik eleştirileri nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusuna cevap verirken de bugüne kadar bu konuya girmek istemediğini söyledi.
“AK Parti'de 2012-2015 arasında seçim işlerinden sorumlu genel başkan yardımcılığı yaptığını bir dönemde Yüksek Seçim Kurulu (YSK) ile kendisinin de yakın çalıştığını” dile getiren Şentop, bu dönemde zaman zaman YSK'ye dilekçeler verdiklerini ve taleplerde bulunduklarını anlattı.
Şentop, Kurulun, söz konusu kararlarından memnun olduklarının ve olmadıklarının bulunduğunu anımsatarak, "YSK de şüphesiz eleştirilebilir. Kararları, gerekçeleri eleştirilebilir. Fakat ben hakimlerin, yargıçların bu anlamda hakarete uğramalarını doğru bulmuyorum" değerlendirmesinde bulundu.
YSK'nin, 23 Haziran'da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini yeniden yapacağı gibi daha sonraki 2023 seçimlerini de yürüteceğini belirten Şentop, şunları söyledi:
"Hakimler bugün bunlar, başka gün de başka arkadaşlar olacak ama bu kurullar devam edecek. Eleştiri sınırları içerisinde kalmak kaydıyla her şeyin söylenmesi doğrudur ama bizim yargı kurullarına hakaret ederek, onları tahkir ederek, itibarsızlaştırarak konuşmamız yanlış olur. Parlamento çatısı altında bunu yapmak yanlış olur. Eleştiri her konuda sonuna kadar serbest olmalı, ama hiçbir zaman hakarete varmamalı".