Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Milliyet gazetesi yazarı Can Dündar hakkında Atatürk’ün yaşamını anlattığı “Mustafa” adlı belgesel nedeniyle başlattığı soruşturmayı takipsizlikle sonuçlandırdı Savcı Nadi Türkaslan, bilirkişi raporunda Atatürk’ü “zayıf, kişiliksiz, alkol ve gece yaşamı düşkünü, diktatör” gibi göstermekle suçlanan Dündar’ın eserinde subjektif yorumlarını aktardığına, bu yorumlarda Atatürk’e hakaret ve aşağılama unsurlarının bulunmadığına karar verdi. Bilirkişi raporu Türkaslan, “belgeselde Atatürk’e hakaret edildiği” iddiası konusunda, Başkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Ahmet Mumcu’dan bilirkişi raporu istedi. Raporunda, Dündar’ın Atatürk’ü “hastalıklı, ezik, parasız, diktatör, yalnızlık içinde ölüp giden bir lider” olarak gösterdiğini belirten Mumcu, filmin Anayasanın başlangıç bölümü ile Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkındaki Kanun hükümleri uyarınca değerlendirilmesi gerektiğini kaydetti. Bunun yanısıra, AİHS hükümlerine işaret ederek, suç oluşturan eylemlerin düşünce özgürlüğü kapsamında kalabileceğine işaret eden Mumcu’nun raporundaki saptamalarından bazıları şöyle: - Sofya’ya atanan Atatürk’ün, İstanbul’dan ayrılırken Madam Corinna’ya yazdığı mektupların içeriğinin belli yerleri aktarılmıştır. Ama herhalde ya iç gıcıklayıcı veya tutucu çevrelerde Atatürk’e gösterilen tepkilerin artması için olsun, “geceyi kollarında geçirdiği” satırları okunmuştur. - Harbiye’nin ilk sınıfında “kadın ve içkiyi tanıyan ve vals öğrenen genç öğrencinin” bu doğal tutkuları neden vurgulanmıştır? Bunun yanında okuma sevgisi, tek başına Fransızca öğrenmesi de verilmeliydi. Yeniçeri savunması - 500 yıl Osmanlı egemenliğinde kalmış ve sonunda bağımsızlığını kazanmış Bulgarlar’ın, Sofya’daki ünlü kıyafet balosunda giydiği yeniçeri üniforması dolayısı ile Atatürk’ü birinci seçmelerinin altında yatan asıl neden, O’nun çekici karizması değil midir? Bu karizmaya sahip bir kişi Sofya’da nasıl yalnızlık duygusu ve melankoli çeker? - Atatürk’ün Meclis’in açılışına dinsel bir nitelik kazandırmak istediği, bunun sahte bir duygu olduğu, kuvvetli bir ima yoluyla vurgulanıyor. Bu açıklamayı duyan standart bir öğrencide “Atatürk’ün, dini kendi emelleri için kullandığı” kuşkusu mutlaka yer bulacaktır. - O’nun karanlıkta uyuyamadığını uzun bir sahne ile canlandırmak, bir belgeselde bu kadar yer tutabilir mi? Bu zaafı ile Atatürk, korkak bir komutan durumuna düşürülmüyor mu? - Chicago Herad gazetesi muhabirine verdiği röportajı anlatan gazeteci, “sağlam yapılı, gözlerinin etkisi müthiş” bir komutanla karşılaştığını söylüyor. Bu teşhis, sık sık dile getirilen “hastalıklı adam” nitelemesiyle uyuşmuyor.