Muzaffer Tekin İHAM'a başvurdu

Muzaffer Tekin  İHAM'a başvurdu
Ergenekon davası sanığı emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin, ‘adil ve makul sürede yargılanma’, ‘adli kovuşturma sırasında serbest bırakılma’, ‘özel hayatın ve ailenin korunması’, ‘savunma için gerekli kolaylığa sahip olma’ haklarının ihlal edildiğini belirterek İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’ne (İHAM) başvurdu. Cumhuriyet’in haberine göre; Tekin’in avukatı Sera Kadıgil, mahkemeye sunduğu dilekçede, Danıştay saldırısı soruşturmasında müvekkili hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini anımsattı. Müvekkilinin bu olay nedeniyle tüm toplumun önünde küçük düşürüldüğünü söyleyen Kadıgil, Tekin’in 19 Haziran 2007’de, ‘Ergenekon terör örgütü’ adlı bir yapılanmanın içinde bulunduğu gerekçesiyle tutuklandığını söyledi. Soruşturma sürecinde adil yargılanma hakkının ayaklar altına alındığını belirten Kadıgil, kısıtlama kararı ile avukatların dosyaya erişimlerinin engellendiğini belirtti. AKP yanlısı birçok basın yayın organında soruşturmanın tüm ayrıntılarının, ifade tutanaklarının yayımlandığını belirten Kadıgil, “Bu ifadeler üzerinden hiç mahkeme önüne çıkarılmamış müvekkilim kamuoyu vicdanında mahkûm edilmiştir” dedi. Tekin’in mahkeme önündeki sorgusunun, sanık sayısının çokluğu ve duruşma salonunun yetersizliği nedeniyle 13 Kasım 2008’de yapıldığına dikkat çeken Kadıgil, tutuksuz yargılanma taleplerinin ise her oturumda mahkemece gerekçesiz bir şekilde reddedildiğini söyledi. “Müvekkilim tamamen yargı makamlarının basiretsizliği sebebiyle hâlâ özgürlüğünden mahrum tutulmaktadır. Müvekkilim aleyhindeki tek ifade Osman Yıldırım isimli Danıştay saldırısının faillerinden olduğu mahkeme kararı ile kanıtlanmış bir radikal İslamcıya aittir” diyen Kadıgil, Osman Yıldırım’ın üç kez açık kimliği ile iki kez de gizli tanık olarak ifadesinin alındığını söyledi. ‘Her gün 200 kilometre yol’ Davanın Adalet Bakanlığı’nın ‘kötü niyeti’ nedeniyle Silivri Cezaevi kampusu içinde görüldüğünü, buranın İstanbul’a 100 kilometre mesafede olduğunu kaydeden Kadıgil, “Duruşma salonuna varmak için her gün 200 kilometre yol gidiyoruz. 4 saatimiz yollarda geçiyor. Bu avukatlara uygulanan caydırma politikasının bir bölümüdür. Yapılan tüm itirazlara rağmen mahkeme salonu değiştirilmemiştir” dedi. Salonun cezaevi içinde olması nedeniyle herhangi bir vatandaşın davayı izlemesine izin verilmediğine dikkat çekerek şöyle devam etti: “Avukatlar ana girişten itibaren kontrol ediliyor. İki ayrı arama noktasından geçiliyor. Kemerlerimizden, ayakkabılarımıza kadar aranıyoruz. Kimi zaman elle arama yapılıyor. Mübaşirin, kalem görevlilerinin, askerlerin, savcıların ve hâkimlerin izni varken avukatlara cep telefonu taşıma izni verilmiyor. Avukatlara ayrılan odada bulunan bir bilgisayarda internet bağlantısı yok.” Kadıgil, Tekin’in yeterli bir savunma hazırlayamadığını söyleyerek şöyle devam etti. “Davanın iddianamesi 2455 sayfa. Ekleri de 441 klasör yani ortalama 220 bin sayfadır. Kısacası dosya kapsamı daha başlangıçta toplam olarak 225 bin sayfa evraktan oluşmaktadır. Bunun tamamı bizlere CD olarak dağıtılmıştır. Biz avukatlar olarak bilgisayarda çalışma imkânına sahibiz. Müvekkillerimiz özel güvenlikli cezaevinde yatmakta oldukları için içeriye kişisel bilgisayar sokulması mümkün değildir. Bu durumda hakkındaki belgeleri inceleyemeden yeterli bir savunma hazırlaması da mümkün olmamıştır.” Kadıgil, avukatlık ücreti dahil toplam 18 bin 350 euro ve 33 bin lira maddi ve manevi tazminat talebinde bulundu.