'Müzeyyen Senar diva değil, kendi kültürü içinde 1. sınıf bir sanatçıydı'

'Müzeyyen Senar diva değil, kendi kültürü içinde 1. sınıf bir sanatçıydı'

Taraf gazetesi yazarı, Prof. Murat Belge, “Sabah elime hangi gazeteyi alsam, en kolay görünür yerde, Müzeyyen Senar’ın ölüm haberi. Birkaçı, bunu “diva” demek için fırsat saymış. Müzeyyen Senar “diva” değildi; bambaşka bir kültür içinde yetişmiş biriydi. Ama bundan ötürü bir divadan daha aşağı rütbede biri değildi. O da kendi kültürü içinde birinci sınıf bir sanatçıydı” dedi.

Belge, yazısında “Uzun zaman Müzeyyen Hanım şarkı söylemeye devam etti ama o sesin bütün bu süre boyunca devam etmesi fiziksel olarak mümkün değildi. Daha ileri yaşlarında çok daha pestleşmiş bir sesle söyledi. Ama şarkı, musiki bilgisi, eda, tavır orada olduğu için bunlar da yeterince güzeldir. Gene de, ‘genç Müzeyyen’ sesi benzersiz bir şey” ifadelerine yer verdi.

Murat Belge’nin Taraf gazetesinin bugünkü (10 Şubat 2015) nüshasında yayımlanan, “Müzeyyen Senar” başlıklı yazısı şöyle:

 

‘Müzeyyen Senar’

 

Sabah elime hangi gazeteyi alsam, en kolay görünür yerde, Müzeyyen Senar’ın ölüm haberi. Birkaçı, bunu “diva” demek için fırsat saymış. Müzeyyen Senar “diva” değildi; bambaşka bir kültür içinde yetişmiş biriydi. Ama bundan ötürü bir divadan daha aşağı rütbede biri değildi. O da kendi kültürü içinde birinci sınıf bir sanatçıydı.

Çok yaşlanmış olduğunu ara sıra gene gazetelerde okuyorduk. Kendisiyle hiç tanışmadığım için son yıllarının nasıl geçtiğini de hiç bilmiyorum. Yaşlılık bazen bir nimet değil, tam tersi olabiliyor. Umarım Müzeyyen Hanım için öyle olmamıştı (ama yürüyemediği, konuşamadığı da söyleniyor). Bu güzel sesli (ve erken) kadınlar, “muganniyeler” arasında en son o ayrıldı hayattan.

Benim bu adları tanımaya başlamam herhalde ellilerinin ikinci yarısı olmalı. Radyo. Çocukluk yıllarımda “alaturka” dediğimiz bu musikiyle ilgilenmezdim. Pek zevk almazdım da. Ama Müzeyyen Senar adı, Safiye Ayla adı, mutlaka birtakım kanallardan geçer, insanın belleğine yerleşirdi.

En yaşlıları Arap asıllı Safiye Ayla olmak üzere (1907 doğumlu) üç kadındı, ellilerin, otuzlardan devam eden üç yıldızı: sırayla Safiye Ayla (1907-98), Hamiyet Yüceses (1916-96) ve Müzeyyen Senar (1919-2015). Ama onlara birkaç yaş daha küçük bir ikinci kuşak, “yirmililer” kuşağı da katılmıştı bu sıra: Radife Erten (1923-88), Perihan Altındağ (1925-2008) ve Sabite Tur Gülerman (1927-89).

Bir de ünlü türkücüsü vardı, bütün bu yılların: Zehra Bilir (1913-2007).

Has Osmanlı musikisi erkek sesi içindir. Kaçgöç toplumunda yakın akraba olmadıkça kadınlarla erkekler yan yana gelmezler ki birarada şarkı söylesinler. Ancak Osmanlı gelenekleri dağılmaya başlarken kadınlar da şarkı söyler oldu –yoksa aile çevresi dışında, sesleri pek duyulmazdı. Ama kendi özel hayatlarında onlar da çeşitli sazlar çalmayı öğrenir, teganni de ederlerdi. Birkaç besteci bile çıkabildi.

Erken plak dolduranlardan biri Nebile Hanım. Onun galiba ölümü 1925. Ve galiba bir “İttihad ü Terakki” marşı bestelemiş. Ne kadar nazlı ve ürkek okur.

Elliler, tabii, Türkiye’de gazinonun doğduğu yıllar. Hayat değişiyor, zevkler değişiyor. Bu koşullarda artık kadınlar da yıldız oluyor, “assolist” de oluyor. Benim dedelerimden biri bunlardan birini dinlemeye gitmiş, sırtını sahneye çevirip oturmuş; “Şimdi bakarsın bir de âşık olurum kadına, görmeden dinleyeyim bari,” diye.

Müzeyyen Senar gazinonun kraliçesi oldu. Bu işi onun kadar iyi yapan pek olmadı. Olağanüstü bir sesi vardı zaten. Ama buna bir de, gazinoya iyi giden bir üslûp kattı. Bunun için biraz türküyü de seferber etti: “Sigaramın dumanı” gibi türküler. Zaten Müzeyyen Hanım sahneyi fiilen terkettikten sonra, dediğim bu üslûbu Behiye Aksoy devam ettirdi –onu da bu yakınlarda kaybettik. Daha sonralar ise “üslûp” Bülent Ersoy’a kaldı.

“Olağanüstü sesi” dedim. Eski kayıtlarda dinleyebiliyoruz o sesi. Uzun zaman Müzeyyen Hanım şarkı söylemeye devam etti ama o sesin bütün bu süre boyunca devam etmesi fiziksel olarak mümkün değildi. Daha ileri yaşlarında çok daha pestleşmiş bir sesle söyledi. Ama şarkı, musiki bilgisi, eda, tavır orada olduğu için bunlar da yeterince güzeldir. Gene de, “genç Müzeyyen” sesi benzersiz bir şey. Ben ne zamandır çok yakından izleyemiyorum bu piyasada neler olduğunu; biraz tuhaf bir şeydir bu, ama böyledir, ölümler yayını hızlandırır. Müzeyyen Senar’ın bir “Toplu Eserler”i, çeşitli dönemlerinin özellikleriyle, iyi olur sanıyorum.