'FETÖ' soruşturması kapsamında el konan Bank Asya'dan sağladığı kredi tartışma konusu olan Milliyet gazetesi yazarı Nagehan Alçı'nın, Fethullah Gülen'i savunduğu eski bir yazısı da cemaat tartışmaları sırasında tekrar gündeme geldi.
Söz konusu yazıda 375 gün tutuklu kalan gazeteciler Ahmet Şık ve Nedim Şener'in serbest bırakılmasının adli bir hatayı sona erdirdiğini belirten Alçı, daha sonra Ertuğrul Özkök'ün bu tahliyelerin ardından yaptığı değerlendirmeyi eleştiriyor. Alçı,halen önemli bir bölümü FETÖ soruşturması kapsamında tutuklu veya firari olan isimleri de savunduğu yazısında, bu konuda şu ifadeleri kullanıyor:
"Peki gizliden gizliye bir çok medya mensubunun istediği ve Ertuğrul Özkök'ün dile getirdiği arzunun Türkçesi ne? Şu: 'Komplo' dedikleri Ergenekon soruşturmasını yürüten yargı ve emniyet mensuplarıyla o kişileri yönettiklerini düşündüklerinin içeri girmesi. Yani soruşturmayı yürüten Ali Fuat Yılmazer, Tufan Ergüder, Mutlu Ekizoğlu, Hüseyin Çapkın gibi emniyet mensupları. Yani Zekeriya Öz, Cihan Kansız, Fikret Seçen, Turan Çolakkadı gibi savcılar...
Bu emniyetçileri, savcıları, hakimleri 'Fethullahçı suç örgütü' olarak görüyor Ertuğrul Özkök.. Bu suç örgütünün bir numarası olarak haliyle Fethullah Gülen'i görüyor. Ucu Fethullah Gülen'e uzanacak çok büyük bir operasyonunun hayallerini kuruyor...
AK Parti iktidardan düştüğü an düğmeye basılacak ve 1999'da yarım kalan operasyon tamamlanacak. Bu arada AKP'nin tüm üst düzey kadroları da 'Örgüte yardım ve yataklık'tan tutuklu yargılanacak... Plan bu. Sadece Özkök'ün değil % 20'lik çıldırmış bir kesimin hayali bu... Bu azgın azınlık, Özkök gibi intikam hisleriyle dolu da olsa, asla şu an Türkiye'yi yöneten irade adaletten ayrılmamalı. Onların da haklarını savunmaya devam etmeli. Bu çok önemli."
Nagehan Alçı'nın 15 Mart 2012'de Akşam gazetesinde "Ertuğrul Özkök Fethullah Gülen'i içeri attırmak istiyor" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
Geç de olsa doğru olan yapıldı nihayet. Nedim Şener ve Ahmet Şık pazartesi akşamı tahliye oldular. Onların tutuklanmasına baştan itibaren karşı olduğumu her fırsatta yazmış ve ekranlarda söylemiş biri olarak tekrarlayayım: Nedim ve Ahmet'in tutuklanması büyük bir fiyaskoydu. Bu fiyasko dava sürecine de müthiş zarar verdi. Hem iki meslektaşımızın özgürlüklerine kavuşmuş olmasından hem de bu zararın geç de olsa bir yerinden dönülmesinden mutluyum. Onlara yapılan adli hatadan ötürü bu iki ismin açacakları dava sonuna kadar meşru olacaktır... *** Onların özgürlüklerine kavuşmalarını da fırsat bilerek şu an Türkiye'de yaşanan cepheleşmeyi ve kavgayı kendimizi kandırmadan analiz etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Bu açıdan Ahmet Şık'a teşekkür ediyorum. Şık, cezaevinden çıkışta yaptığı açıklamada hiç dolandırmadan gerçek arzusunu ortaya koydu. 'Bu komployu kuran, yürüten polisler, savcı ve hakimler bu cezaevine girecek. Burada ant içiyorum' dedi. Bu sözlerin bugün eski merkez medyadaki büyük çoğunluğun hislerine tercüman olduğunu biliyorum. Şu an imtiyazını ve önemini kaybetmiş, AK Parti'nin Türkiye'yi yönetmesinden rahatsız medya camiası sadece savcıların değil, bütün bir Gülen hareketi çevresinin içeri girmesini istiyor. Nitekim Ertuğrul Özkök'ün dünkü yazısı bunun açık seçik örneğiydi. Özkök, 'Günlerdir beklediğim sözleri Ahmet Şık'tan işittim' diye yazdı. Üzerine bir de 'rövanşizm'in en açık örneğini teşkil eden şu ifadeyi kullandı: 'Yakın veya en geç orta gelecekte bu cümlenin bir iddianame haline geldiğini görebilirsiniz.' *** Ben bu yazıdan ötürü Özkök'e de teşekkür ediyorum. Zira aylardır ilk defa yaptıklarının hesabını verme korkusunu bir kenara koyup gerçek hislerini kağıda döktü. Bu hisler hem Özkök'ün hem de yakın çevresindekilerin hisleri... Peki gizliden gizliye bir çok medya mensubunun istediği ve Ertuğrul Özkök'ün dile getirdiği arzunun Türkçesi ne? Şu: 'Komplo' dedikleri Ergenekon soruşturmasını yürüten yargı ve emniyet mensuplarıyla o kişileri yönettiklerini düşündüklerinin içeri girmesi. Yani soruşturmayı yürüten Ali Fuat Yılmazer, Tufan Ergüder, Mutlu Ekizoğlu, Hüseyin Çapkın gibi emniyet mensupları. Yani Zekeriya Öz, Cihan Kansız, Fikret Seçen, Turan Çolakkadı gibi savcılar... Bu emniyetçileri, savcıları, hakimleri 'Fethullahçı suç örgütü' olarak görüyor Ertuğrul Özkök. Bunu yakın çevresine zaten söylüyordu, şimdi yazısında da kendini tutamamış ve düşüncelerini açık seçik ortaya koymuş. Bu suç örgütünün bir numarası olarak haliyle Fethullah Gülen'i görüyor. Ucu Fethullah Gülen'e uzanacak çok büyük bir operasyonunun hayallerini kuruyor. AK Parti iktidardan düştüğü an düğmeye basılacak ve 1999'da yarım kalan operasyon tamamlanacak. Bu arada AKP'nin tüm üst düzey kadroları da 'Örgüte yardım ve yataklık'tan tutuklu yargılanacak... Plan bu. Sadece Özkök'ün değil %20'lik çıldırmış bir kesimin hayali bu... Bu azgın azınlık, Özkök gibi intikam hisleriyle dolu da olsa, asla şu an Türkiye'yi yöneten irade adaletten ayrılmamalı. Onların da haklarını savunmaya devam etmeli. Bu çok önemli.
Sivas değilse nedir insanlık suçu?
Hala aynı fotoğraflara dönüp dönüp bakıyorum. Bakıyorum ve inanamıyorum. Devletin göz göre göre izin verdiği, gözü dönmüş faşist bir kitle tarafından işlenen bir katliamdı Sivas. Alevi vatandaşlarımız herkesin önünde ve yetkililerin kılını kıpırdatmamasıyla can verdiler. Bu utanç davasının yıllardır sonuçlandırılamamasına mı, bu cinayeti işleyenlerin arkasındaki derin güçlere ulaşılmaması mı yoksa davanın zamanaşımından düşmesi mi daha yüz kızartıcı? Hele bir de bu yüz karası karar çıkınca en doğal ve haklı hislerle kararı protesto etmek isteyenlere polisin o insanlık dışı müdahalesi var ki... Sivas davası Türkiye'nin utanç davası haline gelmiştir. Bu davayı arkasındaki derin güçleri de içererek örgütlü suç kapsamında yeniden yargılatmak için mücadele etmek adalete inanan herkesin boynunun borcu olmalı!