HaberTürk gazetesi yazarı Nagehan Alçı, yazar Orhan Pamuk'un T24 yazarı Murat Sabuncu'yla yaptığı röportajı bugünkü köşesine taşıdı. Alçı, "Ben de bazen kendimi bir politik-entelektüel tartışma programında yorumcu değil de başı sonu belli bir tiyatroda oyuncuymuş gibi hissediyorum" düşüncesini dile getirdi. Alçı, "Orhan Pamuk bu söyleşide düşünce özgürlüğünün Türkiye’de sürekli daraldığını söylüyor. Bu gerçeği muhalif kesimlerin de kabullendiğini ve alıştığını ifade ediyor. Ben de bu görüşe katılıyorum" yorumunu yaptı.
Alçı yazısında, "Orhan Pamuk’un son romanı ‘Veba Geceleri’ nihayet yayınlandı. Yıllardır beklediğim kitabı hemen bugün okumaya başlayacağım ve bu köşede de üzerine yazacağım. Dün Pamuk’un T24’te Murat Sabuncu ile söyleşisini izledim. İki bölüm halinde yayınlanan söyleşiyi siz okurlarıma tavsiye ederim. Hem edebiyata hem siyasete hem de tarihe dair çok renkli ve tartışmalı bir röportaj olmuş. Sabuncu’yu ve T24’ü tebrik ediyorum. Özellikle ikinci bölümü romancı Orhan Pamuk’tan ziyade bir özgürlükçü-demokrat aydın olarak Orhan Pamuk’un yaklaşımlarını içeriyor. Pamuk şu an içinde yaşadığımız siyasal rejimin muhalifi bir aydın... Buraya dikkat… Sadece hükümetin muhalifi değil aynı zamanda mevcut rejimin muhalifi bir aydın." değerlendirmesini yaptı.
Alçı şunları kaydetti:
"Var olan politik rejimin muhalifi olunca otomatik olarak hükümetin de muhalifi oluyorsunuz. Dolayısıyla Pamuk rejim muhalifi olduğu için hükümetin de muhalifi.
Öte yandan ekranlarda anlı şanlı şovlar yaparak hükümete muhalefet eden kimi isimler aynı zamanda mevcut rejimin muhalifi mi?
Bilakis onlar genelde mevcut siyasal rejimin tabularının çok kuvvetli destekçisi ama AK Parti’ye ve Tayyip Erdoğan’a muhalifler. Erdoğan gitsin ama rejimin tabuları aynen devam etsin istiyorlar.
Son dönemdeki yazılarında sevgili Nihal Bengisu da bu çelişkinin ısrarla altını çiziyor ve her muhalif olduğunu iddia edenle demokratlık ittifakında buluşulabilir mi diye sorguluyor.
Çoğu muhalif yayın organı ve TV kanalının aslında mevcut rejimin payandası olduğunu söylüyor. Nihal’in bu son derece ilginç yazılarının tartışılması gerektiğine inanıyorum.
Peki Nihal’in de dikkat çektiği ‘Hükümetin muhalifi ve rejimin yandaşı’ insan modelleri gerçek muhalif sayılabilir mi? Bence kesinlikle hayır.
İşte Orhan Pamuk tam da bu noktayla alakalı söyleşisinde ilginç bir detayı vurguluyor…
4-5 haber kanalında aynı 7-8 kişi kimi hükümet kimi muhalefet görünümünde ekranlara çıkıyorlar ve hepsi birden -birbirlerine karşıt gözükseler bile- aslında aynı rejim propagandalarını yaparak rollerini oynuyorlar demeye getiriyor Pamuk.
Ben de siyasi tartışma programlarında sık sık bulunan bir yazarım ama itiraf etmeliyim ki Pamuk’un söyledikleri doğru bir teşhisi içeriyor.
Ben de bazen kendimi bir politik-entelektüel tartışma programında yorumcu değil de başı sonu belli bir tiyatroda oyuncuymuş gibi hissediyorum.
Gerçi Habertürk TV bu konuda gerçekten en hür davranan kanal. Konuk çeşitliliği bakımından diğer kanallardan çok ileri. Nitekim muhalefet mensupları da kendini en çok Habertürk’te özgür hissettiğini ifade ediyorlar.
Ama yine de bazen bizim kanalda bile Orhan Pamuk’un bahsettiği manzara oluşabiliyor. Diğer -sözde tarafsız- haber kanalları zaten tamamen Pamuk’un tarif ettiği durumdalar.
Hükümetin muhalifi olup rejimin yandaşı aydın pozisyonu derken o arkadaşlarımızın iktidar tarafından satın alınmış ya da kontrol altına alınmış sözde muhalifler olduğundan bahsetmiyorum.
Şüphesiz kimi haber kanallarında öyle bir ‘iktidarın kontrolünde muhalif’ kontenjanı da var. Ama çoğunlukla bu sözde muhalif arkadaşlarımız kendisini samimi olarak muhalif zannediyor."
Onlar Erdoğan’ın ve AK Parti’nin gerçekten de muhalifi hatta AK Parti’ye karşı cesaretle muhalefet de ediyorlar ama savundukları siyasal tezler tamamen rejimin tezleri olduğu için aslında muhalif oldukları hükümete de fayda sağlıyorlar. Orhan Pamuk bu söyleşide düşünce özgürlüğünün Türkiye’de sürekli daraldığını söylüyor. Bu gerçeği muhalif kesimlerin de kabullendiğini ve alıştığını ifade ediyor. Ben de bu görüşe katılıyorum.