Habertürk yazarı Nagehan Alçı, kendisi ve eşi Rasim Ozan Kütahyalı hakkında “FETÖ’ iddiasıyla soruşturma başlatıldığı” yönünde haber yapan Oda TV’ye ve gazetenin sahibi Soner Yalçın’a isim vermeden tepki gösterdi. “Çelişkili duygular içindeyim. Ciddi bir yol ayrımının başında bekliyorum sanki” ifadesini kullanan Alçı, “Devletle ters düşmek pahasına özgürlüklerini savunduğum çevreler, benim ve ailemin tutsaklığını istiyorsa ne yapacağım? Ben demokratım ama karşıdakiler faşist ise nasıl davranmalıyım?” sorusunu dile getirdi.
Oda TV için “İşte daha dün 17-25 Aralık darbesinde FETÖ’nün yanında durmuş bir faşist çetenin yayın organı, tamamen kendi kurguladığı hayali bir haber yapıyor. Tek amaç kara propaganda. Önce kendi çete elemanları yalan bir ihbar gönderiyor. Sonra 'Soruşturma açıldı' diye uydurma bir şey yazıyorlar. Tam FETÖ taktiğiyle çalışan faşist bir çete!” ifadelerini kullanan Alçı, Soner Yalçın için de “çete lideri” nitelemesinde bulundu.
Soner Yalçın’a yönelik tepkisini “17-25 Aralık sürecinde kendisinin ve çetesinin bu tip çok icraatı var. ‘Kayıp Sicil’ başlıklı Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ailesine dair baştan sona FETÖ tarzı kumpaslarla dolu kitabı başlı başına bir skandal!” ifadeleriyle sürdüren Nagehan Alçı’nın Habertürk gazetesinde “Faşist çetelere de özgürlük istenebilir mi?” (10 Şubat 2017) başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
"Çelişkili duygular içindeyim. Ciddi bir yol ayrımının başında bekliyorum sanki. Bugün siz okurlarımla bu karışık hislerimi paylaşmaya çalışacağım...
Siyasi tavrını saklamayan, görüşü açık bir gazeteciyim. Menderes - Özal- Erdoğan geleneğinin Türkiye için doğru yol olduğuna inanıyorum ve AK Parti’yi destekliyorum. Siyaset kurumuna karşı her türlü askeri darbe ve çete vesayetine karşı mücadele etmiş bir insanım. 17-25 Aralık darbe teşebbüsü sürecinde ana akım medyanın çok büyük çoğunluğu Erdoğan’ı devirsin diye Gülen’i desteklerken ben FETÖ’ye karşı kamuoyu önünde savaştım. Bunu, beni takip edenler bilir...
Karşı çıktıklarım...
Öte yandan 17-25 sürecinde fırsatçılık yapıp Gülen’i destekleyen herkesin “FETÖ” çuvalına atılmasına karşı çıktım. Siyasi hasımlıktan ötürü yapılan bu yanlışın suç olarak görülmemesi gerektiğini ifade ettim. Şu an FETÖ kapsamında yargılanan Sözcü, Cumhuriyet ve Berberoğlu gibi davalara ve tutukluluklara karşı tavır aldım. Bu noktada devlet ve yargıyla ters düştüm.
Ben bu davalara karşı çıktığım için devlet ve yargı üst düzey yetkilileri tarafından “saf olmak”la, yanlış davranmakla itham edildim. Söyledikleri şuydu: “Eğer güç onlarda olsa bize çok daha beterini yaparlar. Bu adamlara taviz verilemez. Sırası geldikçe hepsi tutuklanacak.”
17-25 Aralık sürecinde devletiyle, yargısıyla, medyasıyla beraber savaşmışsak, şimdi de o dönem karşımızda olanlara karşı bu davaları beraber desteklemeliydik bu teze göre...
Acaba?
Bildiğiniz gibi ben hep itidalden ve özgürlükten yana tavrımı koydum. Ancak geldiğim noktada maalesef kendimi sorguluyorum...
Devletle ters düşmek pahasına özgürlüklerini savunduğum çevreler, benim ve ailemin tutsaklığını istiyorsa ne yapacağım? Ben demokratım ama karşıdakiler faşist ise nasıl davranmalıyım? Karşımda ırkçı bir çete mantığıyla iftira fabrikası gibi hareket edenler için de “özgürlük” mü savunacağım? Devletin daha önce Sözcü ve Cumhuriyet’e yaptığı operasyon gibi yeni operasyonlar olduğunda yine karşı mı çıkacağım?
Ayaklı yalan makinesi
Dedim ya, çelişkili duygular içindeyim... İşte daha dün 17-25 Aralık darbesinde FETÖ’nün yanında durmuş bir faşist çetenin yayın organı, tamamen kendi kurguladığı hayali bir haber yapıyor. Tek amaç kara propaganda. Önce kendi çete elemanları yalan bir ihbar gönderiyor. Sonra “Soruşturma açıldı” diye uydurma bir şey yazıyorlar. Tam FETÖ taktiğiyle çalışan faşist bir çete!
Bakın yargı içinden, Çağlayan Adliyesi’nden önemli bir kaynağımın gösterdiği bir yazıyı sizinle paylaşayım... Bu çete lideri, 24 Aralık 2013’te yani FETÖ’nün Erdoğan’ı öldürmek için operasyon yaptığı günlerde şöyle yazmış:
“Cam evde oturup başkasına taş atmayacaktınız. Sonuçta, ‘elin oğlu’ paçanızı böyle aşağıya alır... ABD, İsrail size, ‘İran’a ambargo var, ticaret yapmayın’ diyecek ve ‘cam evde oturan’ siz kurnazlıkla dolambaçlı yollara girip cebinizi dolduracaksınız. En tepedeki ‘seyrek bıyıklı asabi adam’ dahil, bunlar kavramlarla düşünmeyi bilmiyor.”
Onları herkes biliyor
Yazıda açıkça görüldüğü gibi, bu satırları yazan, “seyrek bıyıklı asabi adam” diye hakaret ettiği Recep Tayyip Erdoğan’ın FETÖ tarafından indirilmek istenmesinden çok memnun. 17-25 Aralık sürecinde kendisinin ve çetesinin bu tip çok icraatı var. “Kayıp Sicil” başlıklı Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ailesine dair baştan sona FETÖ tarzı kumpaslarla dolu kitabı başlı başına bir skandal!
Aslında bunların nasıl bir suç örgütü gibi çalıştığını medyada herkes biliyor. Bunu bire bir konuştuğunuzda kabul etmeyen yok. Fakat iftiraya uğrayan insanlar, genelde mücadele etmek yerine istedikleri bir tavizi vererek uzlaşmayı ya da bunları kendi pis işleri için kiralamayı tercih ediyor. Onlar da bu şekilde suç örgütü mekaniğiyle iş görmeye devam ediyorlar.
Bu suç örgütleri var oldukça Türkiye özgürlükçü demokratik bir hukuk devleti olamayacak. Çünkü bunların faşizmi, başka faşizmleri tetikleyecek ve bu döngü hiç bitmeyecek..."