Nail Keçili'den Doğan Akın'ın yazısına yanıt

Nail Keçili'den Doğan Akın'ın yazısına yanıt

 

T24 - İşadamı Nail Keçili, T24 Genel Yayın Yönetmeni Doğan Akın'ın "28 Şubat bile bu masalları hak etmiyor" başlıklı yazısına, medyafaresi.com sitesinde cevap verdi.

Keçili'nin "Usta gazetecilerden istirham ediyorum" başlığıyla çıkan (7 Şubat 2012) yazısını yorumsuz, aynen yayımlıyoruz:Şu genç gazetecileri, ağabeyleri ve ablaları bir doğru dürüst yetiştirseler; aralarında ne cevherler var. Aklınız durur! Beni bir röportaja ikna eden Yeni Şafak gazetesinin mensubu Burcu Bulut ile çalıştık. Çok güzel bir haber hazırlamış, kendisine bir kere daha teşekkür ederim. Türkiye’de olağanüstü bir temizlik yapılıyor. Güneşi ne kadar pislikle sıvamaya çalışsanız da olmuyor işte. Pislik kuruyarak tükeniyor ve arkasından yeniden pırıl pırıl bir güneş çıkıyor. 28 Şubat’a takılmış gidiyoruz. Mesele, 1960’da başlamış. Askerimiz çok kolay bir şekilde 1960 darbesini icra edince; 12 Eylül’ü yapmak da kolay olunca; 28 Şubat’ta bir kere daha iktidara gelmek arzusu ile yola çıkmış. Olmadı ve Allah’tan olmadı. Olmadığı için de Türkiye kaoslardan kurtuldu. Dünyada sözü geçen birkaç ülkeden biri olduk. Pasaportumuzun itibarı sonsuz. Her kapı açılıyor. Eskiden Avrupa’da birazcık Galatasaray’ı tanırlardı. Şimdi Tayyip Erdoğan’ı ezbere biliyorlar.

Usta gazetecilerden istirham ediyorum. Bize, gençliğinizde hitap ettiğiniz gibi hitap ediniz. Seçtiğiniz konularla, araştırdığınız meselelerle, tüm gençliğimizde ve orta yaşlılığımızda sizlerden birşeyler öğrenerek hayatımızı devam ettirdik. Şimdi hiç birşey yok. Hakikaten hiç birşey yok. Kendi yazdıklarınızı saklayıp bir hafta sonra okuyunuz. Eminim ki utanacaksınız. Murat Sertoğlu diye bir ağabeyimiz vardı; televizyonda sohbetler yapan Eşref Şefik babamız. Dinlerdik, öğrenirdik, gülerdik. “Tek gözü ile denizin dibinde yatarken yukarı bakan balık hangisidir?” Mithat Perin eski gazete sahibi ve gazeteci, Mithat amca’nın sohbetine hasretiz. Biz, bu kişileri tanıdığımız zaman ben minicik çocuktum. Hafızama öyle yer etmişler ki onları, yeni yetişmelerden ve şöhret sahibi olanlardan çok daha iyi hatırlıyorum. “Teke Tek” itibar ettiğim bir televizyon programı. Fatih Bey beni sevmese de kendisini iyi yetiştirmiş bir adam, akıllı işler yapıyor. Teke Tek, Türkiye’nin geleceğine daha fazla katkıda bulunmalı, itibarına itibar katmalı çünkü Fatih Bey gibi bilge kişilerin sohbet yerine iş yapmaları, icraatçı olmaları bence daha değerli hareketlerdir. Adamın biri, bana internet sitesinde bulaşmaya çalışıyor. Adı Doğan Akın’mış. Sabırla kendisine mektup yazdım(*), izahat verdim. Bu kadar detaylı düşünen bir adamım. Yalan haber yazanlardan, bilmeden haber yazanlardan, suçu ispat edilmemiş kişileri suçlu gösterenlerden nefret ediyorum ve onları Allah’a havale ediyorum. Üzülerek söylüyorum ki mutlaka başlarına birşey geliyor. Buna da ‘ilahi adalet’ diyorlar. Dünyadaki adet, adamın ödediği vergi ile istihdam ettiği insan sayısıyla yani ülkesine katkıları ile ölçülür. Sen kimsin be adam beni eleştirecek? Daha bir gazetede bile yazılarını ve ismini görmediğim bu arkadaş; Yalçın Doğan ve Umur Talu isimli, yüzlerini görsem hatırlamayacağım iki eski zattan bahsederek bana birşeyler söylüyor. Adam başarılı olmalı. Gazeteci de olsanız tenzili rütbe geldiği zaman çeker gidersiniz. Aydın Ağabey bu zevatla top gibi oynar. Müdür yapar, muhabir yapar, yazar yapar, canı ne istiyorsa onu yapar. Ben böyle insanları tanımak mecburiyetinde miyim? Beni itham eden yazıları, üçüncü şahıs Kenan Evren’in resmi kesilerek yayınladıkları fotoğraflarım, suçlamaya çalıştıkları hadiselerin hepsi adaletimizin beraati ile bittiiiiiiii....

Kim ne derse desin; bu ülkede gerçekten çalışan bir adalet var. Kim bu adalete pislik atmaya çalışıyorsa çok büyük hata yapmaktadır. Bir gün herkesin adalete ihtiyacı olabilir. Ülkesinin adaletine güvenmeyen zevata tavsiyem: Çekin gidin Türkiye’den! Gidin ki yurtdışındaki adaletin, insanın kafasını nasıl kopartan katı bir adalet olduğunu görün. 

(*) T24 ve Doğan Akın, bu haberin yayımlandığı saate kadar Nail Keçili'den hiçbir mektup, e-mail ya da mesaj almadı.

Doğan Akın'ın yazısı: 28 ŞUBAT bile bu masalları hak etmiyor!