Başbakan Binali Yıldırım’ın “Düşmanları azaltacağız, dostlarımızın sayısını artıracağız. Tarih, bize bugün bölgede çok önemli sorumluluklar veriyor. Bu sorumluluğu ya bugün yaparız ya da yaşanacak hayal kırıklığının vebalini tarih boyunca hissederiz” sözleri, yeni dönemde Türk dış politikasında önemli adımlar atılacağı şeklinde değerlendirildi.
Habertürk’ün diplomatik kaynaklara dayandırarak verdiği habere göre, Türk dış politikasında son zamanlarda yaşanan krizlerde gelinen noktalar ve atılması beklenen adımlar şöyle:
Türkiye, 31 Mayıs 2010 tarihinde yaşanan Mavi Marmara saldırısının ardından İsrail ile ilişkilerini en alt seviyeye indirmişti. Krizin üzerinden altı yıl geçerken, ikili ilişkilerin normalleşmesi için yoğun bir müzakere süreci yürütülüyor. 8 Nisan’da Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu, İsrail Başbakanı Netanyahu’nun Özel Temsilcisi Joseph Ciechanover ile bir araya gelmişti. Son olarak da BM’nin Dünya İnsani Zirvesi sırasında 24 Mayıs’ta İsrail Dışişleri Bakanlığı Genel Sekreteri Dore Gold İstanbul’a geldi ve üst düzey Türk Dışişleri yetkilileriyle görüştü. Türkiye ile İsrail arasında tazminat görüşmelerinin haziran ayı içinde tamamlanması bekleniyor. Türkiye ile İsrail yakınlaşması hem Doğu Akdeniz’deki enerji politikaları gereği hem de Suriye, Irak, Yemen ve Libya’daki istikrarsızlık gereği kritik önem taşıyor.
2013 yılında Mısır’da devlet başkanı seçilen Muhammed Mursi’nin General Sisi tarafından devrilmesinin ardından, Türkiye Mısır ilişkileri ciddi bir krize girmişti.
İlişkilerde normalleşme yönünde ilk adım 14 Nisan’da İslam İşbirliği Teşkilatı Zirvesi’nde atılmış ve Mısır Dışişleri Bakanı İstanbul’a gelerek Sisi’nin mesajını okumuştu. Türkiye’nin bölgedeki en önemli ortağı Suudi Arabistan iki ülke arasında arabuluculuk yapmaya başladı. Gazze sorununun çözümünde ve bölgesel istikrarsızlığın giderilmesinde iki ülkenin işbirliğinin şart olduğunu belirten diplomatik kaynaklar, bölgesel çabalar ile ikili ilişkilerin düzeleceğini belirtiyor.
Türkiye’nin Rusya uçağını düşürmesinin ardından iki ülke arasında gerek siyasi gerek ekonomik olarak ciddi bir gerilim yaşanmıştı. Rusya’nın ekonomik, sosyal, kültürel, turistik ambargolarına rağmen, Türkiye buna siyasi bir karşılık vermemeyi tercih etti. Her ne kadar Yıldırım hükümeti kurulduktan sonra Rusya’dan “Türkiye’de başbakanın değişmesiyle ikili ilişkilerimizde bir değişim beklenemez” mesajı gelse de, Rusya ile 65. hükümet döneminde ilk aşamada ekonomik ve sosyal ilişkilerin normalleştirilmesiyle ilgili kritik adımların atılması bekleniyor.
Türkiye’nin Suriye politikasında çok ciddi bir değişiklik beklenmezken, özellikle koalisyon güçleriyle daha etkin bir işbirliğinin olması bekleniyor.
Yeni dönemde de Türkiye’nin AB’ye tam üyelik hedefi devam edecek. Ancak AB’nin gerek vize serbestisinde gerek üyelik müzakerelerinde çifte standartlı davranmaması vurgusu öne çıkacak. Aynı zamanda AB-Türkiye ilişkilerinin eşitler arası bir ilişki olduğu vurgulanırken, “AB, Türkiye’nin yegâne seçeneği değil” mesajı da verilecek.
Başbakan Binali Yıldırım’ın açıkladığı hükümet programında, Irak politikasındaki “diplomatik jargon” değişikliği dikkat çekti. Ankara, 2003’teki ABD müdahalesinden bu yana “Irak’ın toprak bütünlüğünün korunması” ilkesini “kırmızı çizgi” olarak vurguluyordu. 65. hükümetin programında “Irak’ın toprak bütünlüğünün adem-i merkeziyetçi bir anlayışla korunması” ifadesi yer aldı. “Adem-i merkeziyetçi anlayış”, devlet merkezinin gücünün azaltılmasına, yerel yönetimlerin yetkilerinin artırılmasına dayanıyor.
Hükümet programında kullanılan ifadeye göre Ankara artık “Merkezi Bağdat yönetiminin yetkilerinin azaltılmasına ve Irak’ta Kürt Bölgesel Yönetimi gibi güçlü bölgesel yönetimler kurulmasına” sıcak bakıyor.
Yeni hükümet programında Irak politikası şöyle aktarıldı:
“Irak’ın toprak bütünlüğünün, adem-i merkeziyetçi bir anlayışla korunması, ülkede kalıcı güvenlik ve istikrarın tesisi, demokrasinin güçlendirilmesi ile iç barış ve ulusal uzlaşının sağlanması; komşularıyla ve uluslararası toplumla bütünleşerek bölge açısından güvenlikle, refah yaratan ve ülkemize yönelik her türlü terör tehdidinden arındırılmış bir devlet haline dönüştürülmesi, Irak’a ilişkin dış politikamızın temel ilkeleri olmayı sürdürecektir.”
Irak politikası, Ahmet Davutoğlu başbakanlığındaki 64. hükümetin programında ise şu ifadelerle yer alıyordu:
“Irak’ın toprak bütünlüğünün korunması, ülkede güvenlik ve istikrarın tesisi, demokrasinin güçlendirilmesi, iç barışın sağlanması, komşularıyla ve uluslararası toplumla bütünleşerek bölge açısından güvenlik ve refah yaratan bir devlet haline dönüştürülmesi Irak’a yönelik dış politikamızın temel ilkeleridir. Bu ilkeler çerçevesinde, Irak’ın karşı karşıya bulunduğu ciddi tehdit ve sınamalar karşısında, kapsayıcı bir siyasi iktidar tesis edilmesine destek vermeye ve bu süreçte üzerimize düşen katkıyı yapmaya devam edeceğiz.”
Irak politikası Recep Tayyip Erdoğan’ın başbakanlığındaki 63. hükümetin programında ise şöyle tanımlanmıştı:
“Irak’ın toprak bütünlüğünün korunması, ülkede güvenlik ve istikrarın tesisi, demokrasinin güçlendirilmesi, iç barışın sağlanması, komşularıyla ve uluslararası toplumla bütünleşerek bölge açısından güvenlik ve refah yaratan bir devlet haline dönüştürülmesi Irak’a yönelik dış politikamızın temel ilkeleridir. Hükümetimiz, bu ilkeler çerçevesinde, Irak’ın karşı karşıya bulunduğu ciddi tehdit ve sınamalar ışığında, kapsayıcı bir siyasi iktidar tesis edilmesine destek vermeye ve bu süreçte üzerine düşen katkıyı yapmaya devam edecektir.”
'Çekirdek Ruh' işbaşında
AK Parti’de 3 dönem kuralına takıldığı için 7 Haziran’da aktif siyasete ara veren ama 1 Kasım’da tekrar dönen isimler, yeni süreçte de lokomotif olacak. Başta Başbakan Binali Yıldırım, 27 üyeli Bakanlar Kurulu’nda 7 koltuk 3 dönemliklere emanet.
Üniversite'ye TEOG modeli
Son birkaç yıldır üniversite sınavlarının değişmesi ile ilgili tartışmalar bitmek bilmiyor. Bu kez de konu 65. hükümet programında yer aldı. Başbakan Binali Yıldırım’ın TBMM’de okuduğu hükümet programında, üniversite sınavlarının değiştirileceği, bir yerine yıl içinde birkaç sınavın gerçekleştirilmesinin planlandığı ortaya çıktı. Programda bu değişiklik, “Öğrencilerimiz üzerindeki sınav baskısını azaltmak amacıyla yükseköğretime geçişteki sınavların yılda birden çok yapılmasını temin edeceğiz” diye yer aldı. Bu tanım akla, sonuçları liselere geçişte kullanılan Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sistemi (TEOG) modelini getiriyor.
İlk kez eski Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer döneminde üniversite sınavlarının yılda bir değil, birkaç kez yapılmasının planlandığı açıklandı. Geçtiğimiz yıl eski Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı ile Müsteşar Yusuf Tekin TEOG benzeri modelin getirilebileceğinden söz etti. Üniversite sınavlarıyla ilgili değişiklik 62. hükümet programında da “yükseköğretime geçişte ortaöğretime geçişteki sisteme benzer bir model getirilecek” diye yer almıştı.
Üniversiteye geçişte düzenleme yetkisi 2547 sayılı YÖK Kanunu ile YÖK’te. Bu tartışmalar sırasında YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç, “Şu anki sistem sınav serüvenimizin en olgunlaşmış halidir ve adildir” demişti.
-“Eğitimde Kalite Seferberliği” başlatılacak, “Eğitim Kalite Endeksi” hazırlanacak.
-Öğretmen Strateji Belgesi hazırlanıp yürürlüğe konulacak.
-Oyun tabanlı öğrenme etkin hale getirilecek, müfredat buna uygun olacak, mobil öğrenme sistemleri geliştirilecek.
-Öğrencilerin yabancı dil öğrenimine öncelik verilecek.
-İlk ve ortaöğretimde okul bazlı bütçe yönetimine geçilmesi çalışmaları yapılacak.
-Meslek liseleri ile yüksekokulları yeniden yapılandırılacak.
-Yükseköğretim reformu hayata geçirilecek.
-Şirketlerin sektörlerine yönelik özel meslek okulları açabilmesi sağlanacak.
-Yeni iş kuran gençlere 3 yıl gelir vergisi muafiyeti sağlanacak.
30 bin kilometre hedefi
Başbakan Binali Yıldırım’ın açıkladığı hükümet programında ekonomiye yönelik önemli başlıklar yer aldı. 65. Hükümet Programı’nın ekonomi bölümünde öne çıkan maddelerden biri artık prim borçlarında yapılandırmalara sınır getirilmesi. Prim yapılandırmaları ekono§mik kriz ve doğal afet gibi istisnai haller dışında uygulanmayacak. Türkiye’de 1974 yılından beri 19 defa prim affı veya borç yapılandırması gerçekleştirildi. Prim yapılandırması yeni hükümet döneminde hız kesecek. Prim yapılandırmaları, ekonomik kriz ve doğal afet gibi istisnai haller dışında uygulanmayacak. AK Parti hükümetleri döneminde son olarak 2014 yılında prim yapılandırma olanağı getirilmişti. Bu yapılandırmaya 2 milyon 42 bin başvuru yapılmış ve 33 milyar liralık borç yapılandırılmıştı.
Genel Sağlık Sigortası (GSS) kapsamında yapılan gelir testi sistemi ve buna bağlı Genel Sağlık Sigortası prim ödemeleri gözden geçirilecek. Toplum yararına çalışma programlarında, ailesinde çalışan olmayanlara öncelik verilecek.
Taşınmaz alımlarının finansmanında kullandırılan kredilere ilişkin vergi istisna ve muafiyetler, sosyal ve ekonomik amaçlar dikkate alınarak gözden geçirilecek. Finans alanında özel mahkemeler kurulacak. İller Bankası yeniden yapılandırılıp yurtdışındaki kentsel altyapı yatırımlarına fon sağlanacak. Lüks ve ithalat yoğun mallara caydırıcı vergilendirme yapılacak.
Afşin-Elbistan gibi büyük linyit havzaları ile daha düşük kalorili diğer rezervlerin değerlendirilmesi sağlanacak. Kömür ve jeotermal gibi yerli kaynakların potansiyelinin tespitine yönelik arama faaliyetleri artırılacak. Demir cevheri, mermer ve bor başta olmak üzere sanayi hammaddelerinin yurtiçinde arama ve üretimine öncelik verilecek.
2003 yılında 6 bin 101 kilometre olan bölünmüş yol ağı, 24 bin 280 kilometreye çıktı. Bölünmüş yollarda sadece bir yılda zaman ve yakıttan elde edilen tasarruf, 16 milyar lirayı aştı. Bölünmüş yol uzunluğu 30 bin kilometreye çıkarılacak.
İhracatta tam bir seferberlik gerçekleştirilecek. Bu seferberliğe, reel sektörün tüm kesimlerinin katılımı sağlanacak. Gerek Türk vatandaşlarının yurtdışındaki varlıklarının, gerekse yabancı ülke vatandaşlarının sahip oldukları kaynakların Türkiye’ye getirilmesi teşvik edilecek.
Büyümeyi destekleyecek gelir getirici kamu altyapı yatırımlarına daha fazla kaynak ayrılacak. Bu amaçla “özel altyapı fonu” kurulacak. Üniversitelerde ilave teşviklerle yabancı öğrenci sayısı artırılacak. Nitelikli insan gücünün daha fazla Türkiye’ye gelmesi teşvik edilecek.
Türkiye’nin transit liman üssü olması için büyük limanlar yapılacak. 3 büyük liman inşa edilecek. Marmara Denizi’nde kuzey - güney aksında en az 2 Ro-Ro terminali inşa edilecek. Böylece, Körfez ve Boğaz köprülerindeki trafik yükü azaltılacak.