Hülya Karabağlı
T24/ ANKARA
TBMM Terörden Kaynaklı Yaşam Haklarını İnceleyen Komisyon, uyuşturucu tacirlerinin işlerine çomak sokan, kaçırıldıktan sonra Kırıkkale'de ölü bulunan Namık Erdoğan’ın ailesini dinledi. 1990’lı yıllarda Kürt olmayı anlatan Namık Erdoğan’ın kardeşi Necdet Erdoğan, “ O zaman Kürtler potansiyel suçlu olarak görülüyordu. ‘ En iyi Kürt ölü Kürt’tür algısı vardı” dedi.
“Abimin ölümü bu algının hayata geçirildiği bir cinayettir” diyen Necdet Erdoğan’a göre, “ Bu faili malum bir cinayet”. Necdet Erdoğan, komisyona gelen kayıp yakınlarının söylemeden geçemediği Toros marka arabayı, “ Beyaz Toros’a binen insanlar geri gelmedi”.
Erdoğan, dönemin yöneticileri ve yetkilileri Tansu Çiller. Mehmet Ağar’ın üzerine gidilmeden bu cinayetlerin aydınlatılamayacağını söyledi ve “Belki Demirel’e kadar gidebilir. Ama bunlar reel anlamda yargılanmadıkça biz faili meçhulleri yaşayacağız. Yüreği yanık olarak kalacağız”.
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın 2005 yılında Diyarbakır konuşmasının herkesi umutlandırdığını anlatan Necdet Erdoğan, “ İttihat Terakkiden bu yana süren askeri vesayeti kaldıran bu iktidar döneminde, o siyasi irade yeterince güven vermiyor. Eskiden öldürülen Kürtler bugün tutuklanıyor. Versiyon değişti”.
Namık Erdoğan’ın avukat kızı Begüm Erdoğan, 17 yılı özetlerken gözleri doldu, “ 22 yaşındaydım. Kucağımda 6 aylık bebeğim vardı” dedi. İlk zamanlar, devlete büyük bir güven duyduklarını anlatan Begüm Erdoğan, zaman içerisinde bu duygunun kaybolduğunu anlattı. Ayhan Çarkın’ın ifadelerinden sonra dosyanın yeniden açıldığını söyleyen Begüm Erdoğan, Mehmet Ağar ve Tansu Çiller hakkında suç duyurusunda bulunduklarını söyledi.
“'Bizim davamıza bakan Savcı Hakan Yüksel, geçen günlerde davadan el çektirildi. Kendisi konuyla çok ilgili, bizimle de irtibatlıydı. 50 klasör, yeni bir savcıya devredildi. Bu çok manidar''.
Namık Erdoğan’ın diğer kardeşi Naif Erdoğan, abisine yapılana kaçırılma ihbarlarının doğru çıktığını anlattı. “ 'Dava dosyasına ulaştık. İlginç bir durum var. Cinayet 1994’te işlenmesine rağmen, otopside bulunan kurşun parçaları 2010 yılında balistik incelemeye kabul edilmiş. Yani cinayetten 16 yıl sonra. Delil kaybı. Delil karatma var. Yani birileri, 'bırakın bunları korozyona uğrasın' demiş. Sonra da zaten, 'ek kovuşturmaya gerek yok' diyerek dosya kapatıldı ama Ayhan Çarkın'ın ifadelerinden sonra tekrar açıldı”.
İşte Yılmaz Erdoğan'ın o şiiri: