Namus cinayetleri en çok Ürdün'de işleniyor

Namus cinayetleri en çok Ürdün'de işleniyor
T24- Birleşmiş Milletler raporuna göre her yıl ortalama 5 bin kişi aile içi namus cinayetlerinde hayatını kaybediyor. Cinayete kurban gidenlerin büyük bir bölümünü kadınlar ve genç kızlar oluşturuyor.

Birleşmiş Milletler raporuna göre, aile içi cinayet en fazla Müslümanlar arasında işleniyor. Cinayetlerin işleniş sebepleri arasında en çok ailenin adını lekeleyecek davranışlar sergilemek gösteriliyor.

Namus cinayetlerinin sıkça yaşandığı ülkelerden biri Ürdün. Bu yüzden Ürdün’de, kadın organizasyonları, kadın gazeteciler ve avukatlar tarafından töre, namus gibi sebeplerden ötürü işlenen cinayetlerin son bulması için çalışmalar yapılıyor. Şiddete maruz kalan ya da öldürülme tehlikesi olan kadınlar koruma altına alınmaya çalışılıyor. 

Aile içi cinayetlerin bitmesi için aktif çalışan kadınlardan biri de Ürdünlü avukat Lübna Davani. Davani, 1998 yılında kurulan kadın kuruluşu “Sisterhood is Global” Enstitüsünde görev yapıyor. Aile içi cinayetlerin yine aile içinde saklanması, intiharmış gibi gösterilmesi gibi nedenlerden ötürü, kurbanların gerçek sayısı tespit edilemiyor.

Davani, sadece geçen yıl 23 kadın kurbanın tespit edilebildiğini belirtiyor. Aile içi cinayetin sadece Ürdün’de değil, komşu Arap ülkelerinde de çok yaygın olduğu dile getiriliyor. Kadınların türlü gerekçelerle öldürülmesi tabu olmadığından, cinayetlerin örtbas edilmesi de kolaylaşıyor.

Ürdün’de kadın dernekleri ve gazetecilerin namus cinayetlerine karşı giriştiği savaşta, zayıf halkayı adalet sisteminin oluşturduğu dile getiriliyor. Cinayeti işleyenler, hafifletici sebepler göz önünde bulundurularak daha az cezaya çarptırılıyor. Evli kadınların, evlilik dışı ilişkileri olduğu söylenerek, cezanın azaltılması sağlanabiliyor. “Okullara gidip, öğrencilere insan ve kadın haklarını öğretmeye çalışıyoruz. Bu iki konu iç içe, çünkü. Yasaları değiştirmek için lobi çalışmaları yapıyoruz. Her ay bir namus cinayeti işleniyor ve biz her biriyle tek tek ilgileniyoruz” diyen Davani, öğrencileri bilinçlendirmeye çalıştıklarını belirtiyor.Ürdün “Sisterhood is Global” kadın kuruluşu, çalışmalarını 2001 yılında İsviçre’de kurulan Surgir derneğiyle birlikte sürdürüyor. Surgir, Fransizca “ortaya çıkmak” anlamına geliyor. Surgir uzun yıllardır ülkelerinde öldürülme tehlikesi taşıyan kadınlara yardım ediyor. Bu kadınlara kendi ülkelerinde yardım etmeye çalışan dernek çok tehlikeli olaylarda ise, hedefteki kadınların Avrupa’da yeni bir hayat kurmalarını sağlıyor. Mağdurların yaşadıkları hayattan kopup, Avrupa’ya uyum sağlamada çok zorlandıkları belirtiliyor.

Namus cinayetlerinin sadece Ortadoğu’nun meselesi olmadığı dile getiriliyor. Avrupa’da  göçmen kökenli ailelerin aynı gerekçelerle cinayet işlediği belirtiliyor. Avrupa kültürüyle büyüyen kız çocuklarının, kendi kültürlerinden kopması sebebiyle, birçok genç kızın hayatının tehlikeye atıldığı ve bu kızların polise sığınmak zorunda kaldığı belirtiliyor. (Deutsche Welle)