NASA, Dünya’dan 40 ışık yılı uzakta bulunan yaklaşık Dünya boyutlarında, potansiyel olarak su bulundurabilecek 7 yeni gezegen keşfetti. 3 gezegenin yaşanılabilir bölge içinde bulunduğuna inanılıyor. TRAPPIST-1 yıldız sistemini keşfeden ekibin iki lideri, Belçika’daki Liege Üniversitesi Astrofizik Bölümü’nden Dr. Emmanuel Jehin ve NASA Spitzer Uzay Merkezi’nden Sean Carey yeni bulunan sistemi anlattırken "Hafta sonu için bir gezegenden diğerine gidebilirsiniz. Mesela yıldıza daha yakın, yani daha sıcak olan gezegenlere deniz tatiline, plaja; daha soğuk olan gezegenlere kayağa gidebilirsiniz. Yani Ay’a gitmek için kullandığımız Apollo’yla, 2 günde bir gezegenden diğerine gitmek mümkün" ifadesini kullandı.
NASA'dan iki bilim insanının Habertürk'ten Nalan Koçak'a verdiği söyleşi şöyle:
- Öncelikle sizi tebrik etmek istiyorum. Herkes keşif nedeniyle çok heyecanlı...
Ah evet... Ben de Belçika’ya yeni döndüm. Bir karnavala gittim, orada bile herkes gezegenleri konuşuyordu. Kim olduğumu bilenler sorular sordu. Türkiye’de de bu kadar ilgi çekmiş olması beni çok memnun etti. n Sanırım herkes bu aralar Dünya’dan o kadar sıkıldı ki, kaçacak yeni gezegenler olması fikri herkesi çok mutlu etti. (Gülüyor...) Hem de 1 değil 7 yeni Dünya...
- Yeni keşfedilen gezegen sistemini diğerlerinden ayıran, bu kadar heyecan verici kılan nedir?
Heyecan verici çünkü ilk kez Dünya boyutunda ve Dünya’ya benzer bu kadar gezegeni bir sistem içerisinde keşfettik. Ayrıca bütün gezegenlerin yüzeyinde su bulunması ihtimali var. Gezegenler uydusu oldukları yıldıza çok yakınlar. Daha da ilginç olanı 7 gezegenden 3’ü “yaşanabilir”.
Yani sıvı suyu üzerinde hâlâ barındıran ve atmosferi olan gezegenler. Bir diğer heyecan verici nokta da bu sistemin Dünya’ya yakın olması. TRAPPIST-1 yıldız sistemi Dünya’ya 40 ışık yılı uzaklıkta.
- 7 gezegenden 3’ünün yaşanabilir olduğunu söylediniz. Peki su dışında, gezegenlerde yaşam olduğunu anlamak için ne gibi maddeler arıyorsunuz?
TRAPPIST-1 sistemi Dünya’ya çok yakın olduğu için gezegenlerde atmosfer var mı yok mu ve atmosferi oluşturan maddeler neler anlayabileceğiz. Hayatın olup olmadığını anlamak için de gezegenlerde “biyolojik imza” dediğimiz maddelerin varlığına bakacağız. Yani sadece canlılar tarafından üretilebilen bazı moleküller ve karbondioksit.
Bu bahsettiğim şeyler bilimkurgu değil. Hubble teleskobunun yerine geçecek ve daha gelişmiş olan James Webb teleskobuyla bu bilgileri elde edebileceğiz. “Yıldız yakın” dedim ama şimdiki teknolojiyle aslında uzak. Yüzeyini gerçek anlamda görmek yüzlerce yıl alabilir.
- Peki atmosferin içeriğini anlamak ne kadar sürer?
İyimser konuşacak olursam, James Webb teleskobu seneye devreye girecek. NASA 7 gezegeni gözlemlemek için bir ekip kuruyor. 2020 gibi atmosfer olup olmadığını öğreniriz, ondan birkaç yıl sonra da atmosferin içeriğini ve hayat olup olmadığını büyük ölçüde anlarız. Ama hayatın olduğundan emin olmak için sıvı suyun gezegenlerde var olduğunu kanıtlamamız gerek. Bu da onlarca yıl sürebilir.
- Biz gökyüzüne baktığımızda Güneş’i, Ay’ı, yıldızları görüyoruz. TRAPPIST-1 sisteminde gezegenler uydusu olduğu yıldıza ve birbirine çok yakın. Bir gezegenden gökyüzüne baktığınızda, manzara nasıl olur?
Manzara muhteşem! Şimdi hayal edin, bütün gezegenler birbirine çok yakın duruyor. Bir gezegenden diğerlerine baktığınızda, Dünya’dan bakıldığındaki gibi parlak yıldızlar olarak görmeyeceksiniz. Biz mesela Mars’ı parlak bir nokta olarak görüyoruz değil mi?
Ama bu gezegenlerin birinden baktığınızda, diğerinin yüzeyindeki tüm detayları görebileceksiniz. Yani gökyüzünde Ay’dan büyük diskler olacak. Gökyüzü Dünya’daki gibi mavi değil, turuncu-kırmızı renkte. Çünkü TRAPPIST-1 yıldızının rengi bu. Yani “Gezegenlerde sonsuz bir gün batımı yaşanıyor” diyebilirim.
NASA 7 gezegeni gözlemlemek için bir ekip kuruyor. 2020 gibi atmosfer olup olmadığı, ondan birkaç yıl sonra da hayat olup olmadığı büyük ölçüde çözülecek.
NASA, bilim insanlarının keşfedilen 7 yeni gezegene dair tariflerinden yola çıkarak illüstrasyonlar yaptırdı.
- Peki gece-gündüz yaşanıyor mu?
Bütün gezegenler uydusu olduğu yıldıza çok yakın durduğu için çok güçlü bir çekim gücü var. Bu nedenle gezegenler adeta kilitlenmiş durumda. Hep aynı yüzleri yıldıza dönük.
Tıpkı Ay gibi. Biliyorsunuz Ay’ın hep aynı yüzü Dünya’ya bakıyor. Şöyle de söyleyebiliriz: Bu gezegenler kendi güneşleri etrafında dönüyor ama, Dünya gibi kendi eksenleri etrafında dönmüyorlar. Bu nedenle gezegenlerde sabah, öğle, akşam yok. Kısacası aydınlık yüz hep gündüz, karanlık yüzse hep gece.
- Peki hava nasıl? Gündüz ve gece olmadığı için aydınlık taraf hep sıcak, karanlık taraf hep soğuk mu?
Bu çok iyi bir soru. Hava durumu biraz karışık. Tabii ki gündüz tarafı daha sıcak, gece tarafı daha soğuk olacaktır. Ama atmosfer varsa, bu sıcaklık ve soğukluk durumu dengelenecektir. Mesela rüzgâr sirkülasyonuyla sıcaklık gezegene dağılabilir. Şimdi isterseniz biraz bilimkurgu yapalım, hayal edelim. Gezegenlerde gerçekten hayat varsa, şimdi sahip olduğumuz teknolojiyle bile gezegenler arası seyahat çok kolay.
Hafta sonu için bir gezegenden diğerine gidebilirsiniz. Mesela yıldıza daha yakın, yani daha sıcak olan gezegenlere deniz tatiline, plaja; daha soğuk olan gezegenlere kayağa gidebilirsiniz. Yani Ay’a gitmek için kullandığımız Apollo’yla, 2 günde bir gezegenden diğerine gitmek mümkün.
Keşfedilen gezegenler “dış gezegen” olarak niteleniyor. Peki bu ne demek?
Güneş sistemimiz içerisindeki gezegenlerin tamamı, adından da anlaşılabileceği üzere Güneş’in birer uydusu. Ancak yeni keşfedilen 7 gezegen, Güneş sisteminin dışında.
Güneş yerine bir yıldızın (TRAPPIST-1) yörüngesinde yer alıyorlar. Bu nedenle yeni gezegenlerin her biri “dış gezegen”. Bir dış gezegen ilk kez 1992’de keşfedildi. Şimdiye kadar keşfedilen dış gezegen sayısı 3 bin 500’den fazla.
1-RADYAL HIZ: Yıldız, yörüngesindeki gezegenle oluşan ortak kütleçekim kuvvetiyle 'yalpalanır'. Bu hareket nedeniyle yıldızın yaydığı ışınların dalga boyundaki değişim gezegenin kütlesini belirler.
2-GEÇİŞ: Bir gezegen, yıldızının önünden geçerken yıldızın yaydığı ışığı engelleyerek değişme neden olur. Değişimin incelenmesiyle bir gezegenin boyuru bulunabilir.
3-MİKROMERCEKLENME: Kütleçekimi ışığı kırar. Sıralı iki yıldız olduğunda gözlemciye yakın olanın yörüngesindeki gezegen arkadaki yıldızın ışığını kırar. Işığın hesaplanması gezegenin varlığını ve kütlesini açıklar.
ESO'nun Atamaca Çölü'ndeki çok büyük teleskop'unun(VLT) 50 cm çapındaki lazer ışımları, yerden 90 km yukarıda, mezosferde yapay bir yıldız yaratarak atmosferin görselleri bulanıklaştırma etkisini engelliyor.
Herkesin adını bildiği yegâne teleskop hep Hubble oldu. NASA’nın kontrolündeki teleskop, Soğuk Savaş’ın sona erdiği ve ABD’nin sadece siyasette değil uzay yarışında da yendiği yılda, 1990’da Dünya’nın yörüngesine gönderildi. Bugüne kadar pek çok keşfe vesile oldu. Ancak emektar Hubble artık yerini çok daha gelişmiş bir teleskoba bırakıyor, James Webb’e. Peki James Webb’in özellikleri ne?
- James Webb, Hubble’ın iki katı büyüklüğünde. Uzaya gönderilen en büyük teleskop.
- Ekim 2018’de uzaya fırlatılacak.
- Hubble Dünya’nın yörüngesindeydi. Ancak Webb uzayın derinliklerine, Dünya’dan 1 buçuk milyon km uzaklığa fırlatılacak.
- Boyu yaklaşık 22 metre, genişliği yaklaşık 12 metre. n Büyüklüğü neredeyse bir Boeing 737 uçağı kadar.
- Güneş kalkanının büyüklüğüyse bir tenis kortu kadar. n Hubble uzaya optik açıdan bakıyordu ve ultraviyole ışınları kullanıyordu. James Webb ise infrared teknolojiyi kullanacak.
- İnfrared ışığa duyarlılığını ayarlamak için teleskop altınla kaplandı.
- Webb’in aynası 6 buçuk metre çapında. Hubble’ın aynasıysa 2 buçuk metre çapındaydı. Bu yeni özellik sayesinde Webb 7 kat daha fazla görüntü ve bilgi toplayabilecek
5 metrekarelik altın ayna yüzeyi kaplıyor.
Belçika’da Liege Üniversitesi’nin yönlendirdiği TRAPPIST teleskobu yıldızı ve etrafındaki birkaç gezegeni ilk kez keşfeden taraf oldu demiştik. Büyük keşfi derinleştiren de NASA’nın California Teknik Üniversitesi’yle birlikte yönlendirdiği Spitzer teleskobu oldu. Teleskop sayesinde gezegen sayısının tahmin edilenden fazla, yani 7 olduğunu öğrendik.
Tabii biz de bu başarıyı NASA’nın Spitzer Uzay Merkezi’nin başındaki isme, Sean Carey’e sorduk. Carey, keşfi Dünya’ya anlatan ve prestijli Nature Dergisi’nde yayımlanan makalenin de yazarı. Ayrıca herkesi heyecanlandıran açıklamanın yapıldığı basın toplantısında konuşan isimlerden biri de o. İşte bize özel açıklamaları...
- Keşfin en heyecan verici kısmı, bu yıldız sisteminin bize çok yakın olması. Böylece çok kolay bir şekilde atmosfer yapılarını anlayabileceğiz. Yıldız etrafındaki gezegenler, yıldıza farklı uzaklıklarda ve bu nedenle yüzeylerindeki sıcaklık birbirinden hayli farklı.
Bu sayede gezegenlerin iklimlerini de birbirleriyle karşılaştırabileceğiz. TRAPPIST-1 gibi yıldızlar aslında çok yaygın. Bu gibi yıldızları ve etrafındaki gezegenleri ne kadar anlarsak, içlerinde bulundukları Güneş sistemlerini de o kadar iyi anlarız. Bu sayede de evrenin genelinde muhtemel bir yaşamın nasıl olduğu hakkında genel bir fikir edinebiliriz.
- Gezegenlerde sıvı suyun yanı sıra arayacağımız şey şunlar: Su buharı, ozon, moleküler oksijen ve metan. Eğer bu gazları doğru orantıda atmosferlerinde bulursak, tüm bunlar gezegenlerde hayat emaresi olduğu anlamına gelecektir. Tüm bu sorular, umuyorum ki gelecek sene James Webb teleskobunun devreye girmesiyle bir nebze de olsa yanıt bulacak. Çünkü bu teleskop, insanlığın dış gezegenlerdeki gazları ve bunların oranlarını tespit etmek için elindeki en iyi metod olacak.
- Bu gezegenlerin gece tarafından gözlemlenebilecek manzara gerçekten nefes kesici. Çünkü komşu gezegenlerin neredeyse tamamı Dolunay’dan daha büyük görünecektir.
- Gezegenlerdeki iklime gelince... Bunu şu aşamada bilemeyiz. Eğer atmosferleri varsa, gezegenlerin bir tarafı sürekli gece, diğer tarafı sürekli gündüz olduğu için, bu iki taraf arasında çok şiddetli rüzgârlar olacaktır. Tabii ki hava gece ve gündüz kısımlarında birbirinden farklıdır. Ve şüphesiz ki gezegenler birbirine çok yakın olduğu için, birbirlerine karşı çok yüksek bir çekim gücü olacaktır. Bu da güçlü gelgitler demek.
- Bilim insanları 2015’te önce Şili’de bulunan ve Belçika’dan yönlendirilen TRAPPIST teleskobuyla yıldızı ve etrafındaki 3 gezegeni keşfetti.
- NASA’nın Spitzer teleskobuyla yapılan derinlemesine araştırmayla gezegen sayısının 7 olduğu ortaya çıktı.
- Sistemdeki yıldız TRAPPIST-1 çok genç, 500 milyon yaşında.
- Gezegenlere giden bir insan (eğer başarılırsa) Dünya’dan 200 kat daha az ışığa maruz kalacak. Sıcaklıksa ortalama Güneş’ten aldığımız kadar olacak.
- Bilim insanları galaksimizde 40 milyar “yaşanabilir” gezegen olduğunu düşünüyor.
1990’da dünyanın yörüngesine gönderilen emektar Hubble, görevi Ekim 2018’de uzaya fırlatılacak James Webb’e bırakıyor. Webb, Hubble’ın iki katı büyüklüğünde, uzaya gönderilen en büyük teleskop. Hubble Dünya’nın yörüngesindeydi ama Webb uzayın derinliklerine, Dünya’dan 1 buçuk milyon km. uzaklığa fırlatılacak.
TRAPPIST-1 yıldız sistemindeki güneş ve gezengeler.