Nobel Tıp Ödülü’ne aday gösterilen,NASA’ya giren ilk ve tek Türk kadını” olan Çiftçioğlu,Türkiye' de 18 ayda 133 “ret” cevabı aldıÇocukken idolü “Kaptan Cousteau” olan, büyüyünce ne olur? Tabii ki bilim adamı... Ankaralı memur bir ailenin iki çocuğundan biri olan Neva Çiftçioğlu’nun çocukluk hayali bilim insanı olmaktı. Oldu da... Finlandiya’daki buluşuyla Nobel Tıp Ödülü’ne aday gösterildi. “NASA’ya giren ilk ve tek Türk kadını” olan Çiftçioğlu, burada da önemli projeler içerisinde yer aldı. Başarılarla dolu hayatı,18 ay önce babası hastalanıp, Türkiye’ye dönmek zorunda kalınca değişti. Çünkü ne NASA’da 8 yıl çalışmış olmak, ne Nobel’e aday gösterilecek bir buluşa imza atmak, Türkiye’de iş bulması için yeterli olmadı. Bugüne kadar başvurduğu her yerden “Hayır” cevabı aldığını GAzete VAtan2a anlatan Çiftçioğlu,. 133’üncü “Ret” cevabını da aldı. Son çare olarak uğradığı haksızlıklar için yasal yola başvurma kararı alan Çiftçioğlu, bundan da sonuç alamazsa, “Çelik duvarı itmenin daha fazla bir anlamı yok” diyerek, ABD’ye dönecek.Çocukluk hayaliniz bilim insanı olmaktı ve bunu gerçekleştirmek için biyoloji okudunuz...Tıp fakültesine girebileceğim yüksek puanla biyolojiye girdim. Açıkçası ailem hayal kırıklığına uğradı. Akrabalar, komşular bu tercihimi çok yadırgadı. Gerçi hâlâ toplumda biyolojiden mezun olunca ne olunacak bilinmez. Bunun sebebi ülkemizdeki meslek şovenizmi. Bir de bilime verilmeyen değer...Mezun olunca ne yaptınız?A.Ü. Tıp Fakültesi’ne girdim, asistanlığım 7 yıl sürdü.Finlandiya’ya gitmeye nasıl karar verdiniz?Master ve doktora konum, astım ve alerji idi. Bu konuda Avrupa’da araştırmaları en yoğun olduğu ülke Finlandiya’ydı. Doktora konum üzerinde daha çok araştırma yapıp, tekrar geri dönmekti planım. Zaten 9 aylık bir burs almıştım.9 ay sonra neden dönmediniz?Gittikten 4-5 ay sonra bir arkadaşımla beraber önemli bir buluşa imza attık. Vücutta kireçlenmeye sebep olduğunu iddia ettiğimiz küçük partiküller bulduk, kan ve kan ürünlerinde. Bana öğretim üyesi kadrosu verdiler. Bu sırada A.Ü. Tıp Fakültesi’nden Finlandiya’da kalma süremin 3 ay daha uzatılması için talepte bulunduk. “Hayır” dediler, “Ya gel, ya işine son veririz.” O önemli buluşu bırakıp dönemedim.Bu buluşunuz nedeniyle mi Nobel Tıp Ödülü’ne aday gösterildiniz?Evet. Bir süre sonra aynı mikrobu Mars’ta keşfeden NASA’dan “Birlikte çalışalım” teklifi geldi. Böylece Amerika günlerim başladı.ABD ile Rusya’nın ortak projesinde yer aldımNASA’da ne kadar süre çalıştınız?8, 8.5 yıl kadar.Türkiye’ye ne zaman döndünüz?18 ay oldu.Babanızın sağlık problemi olmasa Türkiye’ye gelecek miydiniz?Evet, araştırmalarımı yapabileceğim bir platform aramak için gelecektim. Ama bu kadar uzun süreli olmazdı sanırım. Bakardım ki ben Türkiye’nin umrunda değilim, o zaman dönerdim.Gelirken, NASA ile bağınızı kopardınız mı?Geçtiğimiz Nisan ayına kadar bana izin verdiler. Ama babamın ağır ameliyatları oldu, 9 ay hastanede kalmam gerekti, dönemedim. Yani legal olarak bir bağ kalmadı artık.Ama oradakilerle görüşmeleriniz sürüyor?Bağlantımız sürüyor. Çünkü orada ortak imza attığımız projeler var. ABD ile Rusya’nın ortak bir projesi var benim de içinde olduğum. 2012 yılında Mars’ın uydusuna uzay aracı gönderilecek ve içinde küçük canlı örnekleri olacak. O projeyi dizayn eden 5 bilim adamından biriyim.Beyin göcünü engelleyeceğiniz diyorlar ama iş isteyince de vermiyorlar“NASA’dan geldi iş bulamadı” denildi sizin için. Bu kulağa pek de inandırıcı gelmiyor açıkçası?Bir insan karnını 19 yıl yurt dışında doyurur da, ülkesinde aç kalır mı? İş bulurum tabii ama yeteneklerimi, birikimlerimi kullanabilmem önemli. Bu yüzden de akademik çevre içinde yer almak istedim Türkiye’de.Ama mümkün olmadı öyle mi?Son kötü haberi dün aldım. Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde doçentlik kadrosu açılmıştı. Başvurmuştum ama seçilmemişim. Bu benim Türkiye’de aldığım 133’üncü “Hayır”ım. Sebep? Henüz çözmüş değilim. Ama bu sefer gerekirse kanuni yollara başvuracağım. Çünkü Türkiye’de artık bilimin öne çıkmaması için gösterilen gerekçeler ve arkasındaki isimlerin deşifre edilmesi lazım. Ya küsüp, bavulumu toplayıp geldiğim yere geri döneceğim ya da buna “Hayır” diyenleri ortaya çıkaracağım. Siz kimsiniz, neye istinaden benim bilimsel verilerimi bilimsel yetersizlik olarak görüyorsunuz? Bunu öğreneceğim.Neden üniversitelerde ısrarcı oldunuz?Akademik sistemler içerisinde bir görev alarak, araştırma merkezleri oluşturabilmek hedefim... Bir moda olmuş Türkiye’de, kapının üzerine “nano teknoloji” yazan adına “enstitü” diyor. Şık binalar, içi boş, aletler alınmış, işlemiyor, genç beyinler alınmış, ama boynuz kulağı geçmesin diye iş verilmiyor... Birileri çarka sopa sokuyor, taş atıyor. Artık bunları deşifre etmek, sorgulamak lazım. Kimler ne için sorgulanıyor da neden bilimsel alanda bu çarka sopa sokanlar sorgulanmıyor? Bu da vatan hainliğidir. Yani dağa çıkmak gerekmiyor ki vatan haini olmak için.Akademik çevreler “Hayır” demelerine gerekçe ne gösteriyor size?Bazıları “Kadro yok” dedi. YÖK’e gittim. “Biz kadro gönderiyoruz, başkalarını atıyorlar” dedi. Bazıları, “Size ihtiyacımız yok” dedi.Halbuki hep söylenen “Beyin göçünü tersine çevireceğiz”dir?Evet, “Dışarıdan gelen bilim adamlarına kucak açacağız” diye demeç verenlerle de görüştüm. O insanlara da birebir başvurdum. Biliyor musunuz koca Türkiye’de beni arayıp, imkan sağlamaya çalışan iki kişi oldu; İTÜ’nün Rektörü ile İshak Alaton.Hiç özel sektörü düşünmediniz mi?Görüştüğüm özel firmalar da oldu. Kısa sürede olmayacak şeyler istiyorlar. Çünkü Türkiye’de gerçekçi konuşulmuyor. Biraz konudan anlayan kendini çok büyük gösterip, “yaparım” diye satıyor.Cheney “How is Biko” diye soruyorduKalp damar tedavimle ilgili bilgi almak için Dick Cheney bana randevu verdi. Houston’dan Washington’a gittim. Heyecandan elim ayağım titriyordu. İçeri girdim, masasında oturuyordu. Ayağa kalktı, elimi sıktı ve bana ne dedi biliyor musun? “How is Biko?”; “Köpeğin nasıl?” diye sordu. Orada bayılıyordum. O anda size değer verildiğini anlıyorsunuz ve çalışma hızınız 10 kat, 20 kat artıyor. Ben NASA’da günde 16 saat çalıştım.Gül’ün danışmanı “Doğu’ya gidin” dediDevlet, hükümet yetkilileriyle görüştünüz mü?Başbakanlık Müsteşarları ile Cumhurbaşkanı danışmanı ile görüştüm. Sayın danışman bana, “NASA’da çalışmanın ne gibi bir özelliği var ki, bana gelmişsiniz? Doğu’ya gidin, orada açılan üniversitelerde kadro var” dedi. Siz İdil Biret’i Ağrı’daki bir okula müzik öğretmeni olarak gönderir misiniz? Kişinin kapasitesinden yararlanırsanız o beyin değerlendirilmiş olur... 18 ay sonra dilime vurdu artık. Benim gibi birçok insan geliyor, biraz araştırıyor, sonra atlayıp geri dönüyorlar. Çünkü böylece yanlış yerde oturan insan gündeme getirilmediği için orada kalıyor. O insan bu tutumuyla 50 kişiyi daha geri gönderir...Geldiğinizden beri çalışmıyorsunuz, nasıl geçiniyorsunuz?Bir süre yurt dışındaki birikimimle idare ettim. Şu anda ailemin desteğiyle yaşıyorum. Kardeşim diş hekimi, kiramı ödüyor, ailem de diğer masraflarımı karşılıyor.Bu “mücadeleye” ne kadar daha devam edeceksiniz?Son çarem yargı. Bakarım ki kanuni yollarla bile hakkımı alamıyorum, yargının işlemediği bir ülkede zaten çalışmam. Ama bu süre kesinlikle 2-3 yıl değil. Birkaç ay sonra olmazsa artık çelik duvarı itmenin hiçbir anlamı yok. Aslında bu, bir bilimsel araştırma gibi. Bilim adamı ne yapar? Önce problemi görür, sonra problemin çözümüne gider. Burada bir problem var, bir yanlış uygulama. Bir bilim adamı olarak ben bunun yanlış olduğunu göstermek üzere çalışacağım, ama kullandığım teknikler, ne kadar doğru olursa olsun bir yere varmıyorsa, bilim adamı o projeyi bırakır.Diyelim ki dönmeye karar verdiniz, NASA’da çalışma imkanınız olabilir mi?O imkanı oluştururlar. Ama böyle bir şeyi söyleyemiyorum, ağrıma gidiyor. Oradan ayrılırken bana, “Nasıl olsa geri döneceksin, kitapların kalsın, rafları boşaltma” dediler. Ben de büyük bir gururla “Siz öyle sanın” dedim. Şimdi gidip de “geldim” demek...Beni uzaya gidip geliyor sanıyorlar“Türkiye’de NASA bilinmiyor. Herkes ben uzaya gidiyorum, geliyorum sanıyor. Babam ‘Kızımız NASA’da çalışıyor’ deyince, komşular, ‘Sabancı’nın şirketi, iyi para kazanıyordur!’ demişti... Kaldı ki bilim adamlarımız da çok farklı değil.”