Ekim ayında, NATO'da genel sekreterlik koltuğu boşalıyor. Batı'nın savunma ittifakında genel sekreter, kararların alınmasında ve uygulanmasında kritik rol oynuyor.
Görevdeki Genel Sekreter Jens Stoltenberg'in görev süresi aslında geçen sene dolmuştu. Ancak Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısının yol açtığı savaşın tam ortasında, ittifak üyeleri arasında çetin müzakerelere sahne olan bir görev değişikliği olmaması için Stoltenberg'in görev süresi 30 Eylül 2023'e kadar uzatıldı.
Fakat Stoltenberg'in bu tarihten sonra görevi devam ettirme niyeti yok. Genel Sekreter, Şubat ayında sözcüsü aracılığıyla 30 üyeli ittifak ile sözleşmesini yenileme niyeti olmadığını duyurdu.
Brüksel'deki NATO karargâhında ise Ekim itibariyle ittifakın 14'üncü genel sekreterinin kim olacağı ile ilgili spekülasyonlar almış başını gidiyor. Bu görevi ilk kez bir kadının üstlenmesi yönünde artan bir beklenti var. Ayrıca karargâhtaki 30 ülke büyükelçisinin yarısı şimdiden gizlice, perde arkasında, aralarında hem kadınların hem de erkeklerin yer aldığı adaylarını halef yarışına dahil etmiş durumda.
Stoltenberg'in 2014 yılından bu yana yaptığını yapabilmeli. Tehdit ister Donald Trump'tan isterse de Vladimir Putin'den gelsin, 30 üyenin birlik sergileyebilmesini sağlayabilmeli. Üyelerin çıkarlarını dengelemeli, uzlaşıya varmalarını teşvik etmeli. Bu görev için diplomasi becerisi ve ittifaka sadakat gerekli.
Genel sekreter, en yüksek karar alma organı olan Kuzey Atlantik Konseyi'ne başkanlık ediyor. Ancak siyasi karar alma yetkisi yok. Askeri komuta yetkisi de az. Genel sekreter. uluslararası alanda ise diğer hükümetlere ve basına karşı NATO'yu temsil ediyor. Daha önce devlet ya da hükümet başkanı olarak görev yapmış olmalı, akıcı İngilizce bilmeli. Tercihen Fransızca da bilmeli.
Aday, Washington ile iyi ilişkiler içinde olmalı. Çünkü her ne kadar geleneksel olarak genel sekreterler Avrupalı olsa da genel sekreteri belirleme sürecinde ittifakın önemli bir üyesi olan ABD'nin tercihi, sonucu belirleyecek ağırlığa sahip. Bu arada aslında daha önemli olan Avrupa Müttefik Kuvvetleri Yüksek Komutanı (SACEUR) da ABD'li oluyor.
Ancak genel sekreterin belirlenmesinde ABD belirleyici olsa da bu isme ittifaka 30 üye ülkenin hükümetlerinin onay vermesi gerekiyor. Bölgesel çıkarlar kadar adayın nereli olduğu ve siyasi geçmişi, yine ülkesinin askeri ağırlığı ve diplomatik önemi rol oynuyor. Örneğin şu sıralar, otoriter Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın İsveç'in üyeliğinde çıkardığı zorluklar nedeniyle Türkiye'den bir ismin bu görevi üstlenmesi tasavvur dahi edilemez. Yine aynı şekilde Türkiye'nin de İsveç'ten bir adaya onay vermesi mümkün görünmüyor.
Belirlenmiş resmi bir süreç ya da bir tür adayları belirleme komisyonu yok. Uzlaşı sağlanana kadar diplomatlar, kapalı kapılar ardında hükümetleri adına gizli müzakereler yürütüyorlar.
Uzlaşı sağlandığında da yeni genel sekreterin kim olacağı, genelde devlet ve hükümet başkanlarının bir zirvesinde ilan ediliyor. Bir sonraki NATO liderler zirvesine, 11 Temmuz'da Litvanya'nın başkenti Vilnius ev sahipliği yapacak.
Bugüne kadar görev yapan 13 genel sekreter tüm kriterleri karşılamış değil. Örneğin 1988-1994 yıllarında görev yapmış tek Alman genel sekreter Manfred Wörner, öncesinde devlet ve hükümet başkanı olarak değil savunma bakanı olarak görev yapmıştı. Yine ilk genel sekreter, İngiliz Baron Hastings Ismay ise daha önce bakan olarak da görev yapmamıştı, buna karşın eğitimli üst düzey bir asker, bir generaldi.
Bir NATO diplomatı, Rusya kaynaklı tehdit nedeniyle Baltık devletlerinden bir kadının bu görevi üstlenebileceğine işaret ediyor. Bu da akıllara Estonya Başbakanı Kaja Kallas ya da Litvanya Başbakanı Ingrida Simonyte'yi getiriyor.
Yine ittifakın Doğu kanadından bir kadın aday, NATO'da önemi artan Polonya'nın da desteğini alabilir. İsmi geçen siyasiler arasında Slovakya Cumhurbaşkanı Zuzana Caputova yer alıyor. Slovakya'nın Ukrayna ile sınırdaş bir ülke olması sebebiyle Caputova'nın genel sekreterliği, dayanışmanın bir ifadesini sembolize edebilir.
İttifakın güneydoğu kanadı da yarışa bir aday soktu: Romanya Cumhurbaşkanı Klaus Johannis. Karadeniz'e kıyısı olması sebebiyle Romanya'nın NATO için stratejik önemi daha da arttı.
Güneyde ise İtalya'nın sırf güney ülkelerin iddiasını güçlendirmek adına eski başbakan Mario Draghi'yi yeni NATO şefi olarak önerdiği belirtiliyor.
İngiltere'nin eski başbakanı Theresa May'in de adı geçen isimler arasında. Ancak Brexit anlaşması için yıllarca May ile sert bir müzakere yürütmüş olan AB ülkelerinin bu isme onay vermeleri çok da muhtemel görünmüyor.
Kanada Maliye Bakanı Chrystia Freeland'in de ismi geçiyor. Ukrayna'dan Kanada'ya göç etmiş bir ailenin torunu olan Freeland'in kökeni, Kanada'da hararetli tartışmalara yol açtı. Rus propaganda medyası, Freeland'in dedesinin İkinci Dünya Savaş sırasında Nazilerle bağlantısı olduğunu iddia etmişti. Sonunda Rus diplomatlar, Freeland'in itibarına zarar vermek istedikleri gerekçesiyle Kanada'dan sınır dışı edilmişti. Kanadalı siyasetçi ile ilgili tek sorun Avrupalı olmaması.
Avrupalı ülkeler, geleneksel olarak bir Avrupalının üstlendiği genel sekreterlik görevinin Freeland'e verilmesini onaylar mı bilinmiyor. Ancak Washington Post gazetesine göre ABD, Freeland'in adaylığına destek veriyor.
NATO karargâhının koridorlarında, Stoltenberg'in görevine devam edebileceği de konuşuluyor. Rusya'nın Ukrayna savaşının yol açtığı kriz döneminde genel sekreterlik müzakereleri ile vakit kaybedilmemesi gerektiğini söyleyenler var. Stoltenberg'in görevinin Nisan 2024'e kadar devam etmesi ihtimal dışı değil.
Çünkü seneye NATO'nun 75'inci kuruluş yıldönümü Washington'daki zirveyle kutlanacak. Stoltenberg'in üstlenmek istediği Norveç Merkez Bankası Başkanlığı'nın başka birine verilmiş olması da bu ihtimali güçlendiriyor olabilir.
Alman haber ajansı dpa bir haberinde, genelde genel sekreterlik görevini, kamuoyunda sıkça gündeme gelen isimlerin üstlenmediğine dikkat çekti. Bu da genel sekreter seçiminde yazılı olmayan garip bir kural. Dolayısıyla sürprizler mümkün.