'Ne acı şeyler yaşatıyor bu ülke kendi insanına'

'Ne acı şeyler yaşatıyor bu ülke kendi insanına'

Pınar Öğünç

(Radikal, 23 Temmuz 2012)

 

-Yaşıyor mu? -Bilmiyoruz, arz ederim

 

Müdürlüğümüzce yaşayıp yaşamadığı hususunda araştırmalar devam etmekte olup, herhangi bir tespit halinde veya herhangi bir gelişmenin olması halinde, zamanaşımı süresi olan 20.07.2012 tarihine kadar her ay cumhuriyet başsavcılığınıza bilgi verilecektir. Bilgilerinize arz ederim.” İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Memur Suçları Soruşturma Bürosu her ay soruyordu, karşılığında İstanbul Terörle Mücadele Şubesi her ay bunlardan bir tane arz ediyordu. 20 Temmuz 1992 tarihinde Tarabya’daki evinden işe gitmek üzere çıkan ve bir daha kendisinden haber alınamayan 1960 Kemah doğumlu Hasan Gülünay’ı devletin ‘arama’ biçimi buydu. Gülünay, bir süredir polis tarafından takip edildiğini söylüyordu. O sırada Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nde sorguda olanlar, onun işkencede “Ben Hasan Gülünay, beni gözaltında kaybetmeye çalışıyorlar” diye bağırdığını duymuşlardı. Kulaklarına gelen başka net bilgiler de vardı.

Eşinin peşini bırakmayan Birsen Gülünay, emniyet teşkilatını karalamakla itham edildikten sonra, devlet ancak bunu yapmaya karar vermişti: Bir insanı her ay kaybolduğu yerden sormak! En fazla “Burada yok, gidip Dersim dağlarına bakın” cümlesini duymuştu. Ya da “O çoktan başka bir kadınla evlenmiştir”i.

Bu arada “Sizde var mı?-Yok” parodisinin de süresi geçen cuma doldu. Kaybedilmesinin üzerinden tam 20 yıl geçmişti, nüfus kayıtlarında sağ görünen Gülünay’ı arayış zamanaşımına uğradı. Babasını en son 8 yaşında gören Deniz Gülünay, bugün 28 yaşında. Hem hukuk okuyor hem de bir diş kliniğinde asistanlık yapıyor. Deniz’le planladığımdan daha geç görüşebildik çünkü 377 haftadır Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın buluştuğu Galatasaray Meydanı’nda annesi ve kardeşi Cihan’la birlikte gözaltına alındılar. Onlar yaşlanırken senelerdir kucaklarında gencecik kocalarının, tazecik çocuklarının hep aynı fotoğrafını taşıyanlar, daha evvelinden çok iyi bildikleri polis copunu, kalkanını yine önlerine dikilmiş bulmuşlardı. Neden?

Deniz, kimsesizler mezarlığında babalarının kaybolduğu zamanlara yakın gömülmüş iki isimsiz mezardan şüphelendiklerini anlatıyor. Geçen yıl açılıp lüzumlu testlerin yapılması için başvurduklarında zamanaşımından haberdar olmuşlar: “Sivas davası bile zamanaşımına uğrarken bizimki mi uğramayacak diye düşündük. Ama öfkemiz katmerlendi.” Zamanaşımının dolduğu gün Vatan Caddesi’nde İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün önündelerdi ailece. Cumartesi günü de kardeşleriyle birlikte parke taşlarında büyüdükleri Galatasaray Meydanı’na gittiler yine. Annesi zaten az cumartesiyi kaçırmıştı. O gün ayrı bir gündü. Meydana bakan bir binaya çıkıp kardeşi Cihan’la bir pankart açtılar. Babalarının fotoğrafıyla birlikte ‘Hasan Gülünay nerede?’ diye soruyorlardı. Zaten gözaltına alınmalarına sebep olan da ‘Gülünay ailesi’ imzalı bu pankarttı. Meydanda onların alınmasına itiraz edenlerden de gözaltına alınanlar oldu.

Ne acı şeyler yaşatabiliyor bu ülke kendi insanına. Deniz ilk kez yine Galatasaray Meydanı’nda 12 yaşındayken gözaltına alınıyor. Annesiyle birlikte tabii. Ailece yine Vatan Caddesi’ndeki o binaya götürülüyorlar. İlk girdiğinde babasının orada ‘kaybolduğunun’ farkında değil Deniz. O kardeşlerinin en büyüğü, babasını en fazla hatırlayan. İki net sahne var gözünün önünde. Babasının saz çalışı; hem de ‘Büyü de baban sana, acılar alacak, yokluklar alacak’ diye söyleyişi… İkincisi de denize gitmek için tutturduklarında babasının “Denizin anahtarı arkadaşımda, alınca götüreceğim hepinizi” deyişi. “O anahtar hiç gelmedi” diyor Deniz. 90’ların pisliğini koruduğu müddetçe, 2000’ler oralardan kaç yıl ileri gidebilir? Davası üç gün önce zamanaşımına uğrayan, 20 yıldır kayıp Hasan Gülünay’ın ailesi pankart açtı diye, polis ‘Cumartesi Anneleri’ne müdahale etti. Tarih 21 Temmuz 2012’ydi. Bilgilerinize arz ederim.