'Ne Gülben Ergen'i, ben Atlas'ın annesiyim'

'Ne Gülben Ergen'i, ben Atlas'ın annesiyim'
Doğal, samimi, kendi gibi. Ama akıllı. Ne söylediğini, ne yaptığını ve ne istediğini biliyor. Uçuşmuyor hayatta. Hedefleri var. O yüzden bu piyasadaki bir sürü insanı 8’e katlar. Belli ki önce meşhur bir şarkıcı olmak istemiş, oldu. Ama bununla yetinmemiş, sadece başarı ve şöhret kesmemiş, büyük bir aileye de sahip olmak istemiş. Oluyor. Ama Allah için eş olmanın, anne olmanın da hakkını veriyor. Hürriyet gazetesinden Ayşe Arman’ın bu hafta Gülben Ergen’in evine konuk oluyor. İşte oldukça samimi geçen o söyleşi: Yeniden hamilesin. Tebrikler. Bilerek isteyerek mi, yoksa kaza mı? -Deli misin? Çok çok isteyerek hem de. Büyük bir aileden güzel ne var? Birkaç yıl önce tek kişiydim, düşünsene şimdi Ağustos’ta 5 kişilik bir aile olacağız. Ben ileride kafasını duvarlara vuran "star"lardan olmak istemiyordum, "Keşke çocuk yapsaydım" ya da "ikinciyi de doğursaydım" diye pişmanlık duyan, bugün kedi köpekleriyle yaşayan. Çünkü bunun telafisi yok. Benim de Oscar’a yürüyecek halim yok. Dolayısıyla, Atlas’tan sonra korunmadım... Pek ikiz bekliyor muydun? -O gerçekten sürpriz oldu işte. Herkes "Labarotuvar mı?" diye soruyor. İkizlere doğal yoldan hamile kaldığıma inanmıyorlar. Ama öyle. Ben de herkes kadar şaşkınım. Çünkü soyumuzda, sopumuzda ikiz yok. Şu hikayeyi bir baştan anlatsana... -Klasik gecikme, evde prediktörle baktım, pozitif çıktı. Mustafa’yla bir gece hastaneye gittik, gizli gizli, parmak uçlarımızda, arka kapıdan girdik. Doktor muayene etti, "Evet" dedi, "Gebesiniz." İlk tepki? -Mahcubiyet! Saçma gelebilir ama ilk anda kendimi Atlas’a karşı suçlu hissettim. Ne diyeceğim Atlas’a, nasıl diyeceğim? Sanki ondan izin almam gerekiyormuş gibi. Bu arada öğrendim ama yerimde duramıyorum. Bir şey hissediyordum ama tanımlayamıyorum. Sanki bir kere daha gitmem lazım, sanki doktor bilmem gereken bir şey daha söyleyecek. Hızımı alamadım 10 gün sonra tekrar gittim. Doktorum Süreyya Menteş baktı ve "Sürpriiiiiz!" dedi. "Ne sürprizi?" dedim, kalbim ağzımda. "İki tane" dedi. Hálá algılayamıyorum. "İkiz, ikiz!" dedi. Kulaklarıma inanamadım. O şaşkınlığımı, hayretimi, şükür ve minnet duygumu nasıl anlatsam sana? Nasıl olur, nasıl oldu? "Mucize bu!" derken hüngür hüngür ağlamaya başladım. Mustafa da yurt dışında. Hemen aradım. Ağlıyorum ya panik oldu, "Ne oldu lütfen söyle?" diyor, elimle telefonu kapata kapata, "Şşşşşş doktordayım, ikiz ikiz!" diyorum, "Alo? Ne dedin?" diyor, "Beni duyuyor musun Mustafa, ikiiiiiz!" diyorum. Önce bir sessizlik oldu, sonra gülmeye başladı. Mustafa hep gülüyor. Gülmekten konuşamıyor. O gün ne zaman konuşsak, gülüyordu. Koşmuş takla filan atmış, öyle dedi. Sen? -Ben eve geldim ve kendimi orman yollarına vurdum. Bir gören olsa, "Bu kadın çıldırmış!" derdi, konuşa konuşa, ağlaya ağlaya, bir başıma 1 saat yürüdüm o yollarda. Korku? -Yok canım ne korkusu? Korksam gelirler miydi, anne diye beni seçerler miydi? Sonra ne yaptın? -Feriha Dildar’ın kapısını çaldım. Çünkü bunu Atlas’a nasıl söyleyeceğim kafamı meşgul ediyordu. Bana tüyolar verdi, yol yordam gösterdi. Oğlumun ayak parmaklarına bayılıyorum. Şöyle bir oyun icat ettim, ayaklarını öpüyorum, "Baş parmak baba, yanında anne, sonra Atlaaaas" diyorum ve geri kalan iki parmağı gösteriyorum. "Bunlar kim?" Atlas, "Bebi bebi..." diyor. Yavaş yavaş onu doğacak kardeşlerine alıştırıyorum. Sonra "Atlas’ın evi neresiydi?" diyorum, karnımı gösteriyor, "Evet Atlas orada büyüdü, buraya yanımıza geldi", sonra karnımı tutuyorum, "Burada iki kardeş var, onlar da geliyor. Bak bakalım ne yapıyorlar" diyorum, karnımı dinliyor, "E eeeeee yapıyorlar" diyor. Evdekilerin ruh hali ne oldu? -Mustafa rahat, ben pırpırım. İki tane nasıl olur bilmiyorum ki, bana öğrenecek yine çok şey çıktı. Ben normal doğumla ilgili çok büyük konuştum, insanlara "Olağanüstü bir şey, mutlaka normal doğurun" dedim. Sen misin öyle konuşan, al işte, şimdi doktorum normal doğumun zor bir ihtimal olduğunu söylüyor, ikizleri taşımanın son güçlüklerinden bahsediyor. Bilmiyorum ki ne olacak, zaman gösterecek. Atlas’ta çok aktiftim ben, bu sefer ciddi olarak dinlenmem gerekiyor. Biri bana "Dinlen ve ayaklarını uzat" derse, ben kendimi kötü hissediyorum, bunalıyorum, depresyona giriyorum. Bakalım bu sefer ne olacak... İkizlere hamileyken insanın algısı nasıl değişiyor? -Fizyolojik etkilerinden söz edebilirim: Benim kalbim artı iki kalp daha, "güp- güp- güp" ediyor. Benimkilere ek olarak, 4 el, 4 ayak daha içimde oynuyor, içimde iki minik beden takla atıyor. E çok hoş ve tuhaf bir his. Her şeyi iki görüyorum, ikili pusetler, ikili yataklar. Hayatıma ikiz dadıları, ikiz odaları gibi şeyler girdi. Bu arada "ikizler" demeyeceğim! "Çocuklar" diyeceğim, kesinlikle aynı giydirmeyeceğim, çünkü tamamen iki farklı insan onlar, çift yumurta ikizi, tek yumurta da olsa fark etmezdi ama bambaşka kişilikler, onların bu kişiliklerini ispat etmelerine izin vermek lazım. 20 ay aynı odada kalacaklar, sonra odaları ayrılacak. Önce Atlas’ın odasını alacaktık, odası geniş çünkü, sonra "Yok ayıp olur!" dedik. Resmen korkuyoruz ondan. Nasıl bir çocuk Atlas? -Esnaf sıcaklığı olan bir çocuk! Manavla, kasapla, bütün Bahçeköy esnafıyla arası süper. "Abi, abi, düt, düüüt" diye gidiyor onların yanına. Yanımızda inşaat mı var, biz lahmacun mu yiyoruz, oradaki işçilere de söylüyoruz, ya da yaptığımız kekten ikram ediyoruz, Atlas götürüyor, işçilerle bayıla bayıla arkadaşlık ediyor. Çok sıcak, çok sosyal bir çocuk. Kardeşlerini de sıcak karşılayacağını düşünüyorum. ‘Doktor Şaşal suyuyla yıkayın çocuğunuzu' dedi deli mi ne?’ Dadı aramaya başladın mı şimdiden? -Elbette. Geç bile kaldım. Dadı dizisi resmen kaderim oldu. Şu anda dadı profesörü olabilecek bilgiye sahibiyim. İkiz dadısı çok farklı bir şey. Dayanıklı olacak. İkiz tecrübesi olacak. Yaşam enerjisi yüksek olacak. Bir sürü insanla görüştüm, 7-8 aday daha göreceğim. Ben titiz bir anneyim ama pimpirikli değilim. Hapşırsın, aksırsın, düşsün, yerlerde otursun, çimlere, kaydırağa binsin, sümüğü de aksın ama mesela sağlıklı beslensin, yedikleri benim için önemli. Atlas’ın ilk üç ayında, şimdi adını vermek istemiyorum, bir doktor "Şaşal suyuyla yıkayın çocuğunuzu" dedi. "Nasıl yani?" dedim. Deli mi ne? Bundan daha abuk sabuk bir şey duymadım. Tabii ki bir kulağımdan girdi, diğerinden çıktı. Bir daha gitmedim ona. Kafayı biraz annelik yemiş annelerdensiniz... -Evet öyle, bundan da gurur duyuyorum. Ben bir buçuk yılımı ful Atlas’a verdim. Bir insanın çocuğuyla ilişkisi iyi değilse, hayatta hiçbir ilişkisinin iyi gideceğine inanmıyorum. Bir adam çocuğunu sırtına alıp "Aaaa iiii" diye anırmıyorsa, onun için eşek olup evin içinde dolaşmıyorsa, benim için adam değil. Çocuklarıyla çok az vakit geçiren anne- babalar için üzülüyorum. Ben eve geç gitmişsem o gün Atlas’la az ilgilenebilmişsem, ertesi gün 7’de onunla ilgilenmeye, oynamaya başlıyorum. Zaten göz temasından anlıyorsun. Çocuğun gözüne bak, aranızdaki ilişki iyi mi kötü mü anlarsın, çocuk gözleriyle sana her şeyi anlatıyor. Ben yeter ki çocuğumla iyi olayım, hayattaki diğer bütün sorunları çözerim gibi geliyor... ‘Mustafa bana düşkündür, ama hissettirmez’ Mustafa’nın hangi özelliği şahanedir? -Mustafa insandır, adamdır, gözü dolabilendir, yüreklidir, zordur ama çok başkadır. Sana ne kadar düşkün, düşkün mü? -Sever beni bilirim. Ama düşkün olduğunu bilmem, hissetmedim bu duyguyu onda. Duygularını pek göstermez, düşkünse de hissettirmez. O bizden daha farklı bir Gülben mi tanıyor? -Bunu bence Mustafa’ya sormalısın, doğrusu beni ondan dinlemektir. Bir gün sor. ‘Yarım akıllı oldum’ Fiziksel endişeler yaşamıyor musun? "File döneceğim" demiyor musun? -Kadınım, diyeceğim tabii. Ama ne önemi var aslında. Fil de olurum ceylan da. Ben işin benle ilgili kısmını hallederim, evlatlarım iyi ve sağlıklı olsunlar yeter. Atlas gibi gözümün içine gülecekleri günü bekliyorum. Ben yarım akıllı oldum. Öyle fazla basmıyor kafam artık her şeye. Hemen ağlayıveriyorum. Böyle zor sorular sorma bana! ‘Sarmamı gerektirecek bir kurt düşürmedi içime’ Hamileliklerinde sarıyor musun adama, kıskançlık yapıyor musun? -Sarmamı gerektirecek bir kurt düşürmedi ki içime. Durduk yere de kıskançlık falan yapmam. Yaptırmaz da Mustafa zaten. Hele şimdi yazın Antalya’da olacak, sen burada evde... -Ama doktorumun kesin talimatı var, 15 mayıs sonrası uçağa binmek yok, seyahat etmek yok, gidemem ki yanına... İkide bir "N’apıyorsun?" diye mesaj mı atacaksın? -Yok canım, işini yapıyor adam. Antalya sıcağında 150 kişiyle baş edecek. Bir de pardon ama hamile olan benim, o bana mesaj atsın. Merak etme tüketemeyeceğim Mustafa’yı. Ben hamileliğimi mutlu yaşamak istiyorum. Zaten çok işim var, dadılar, odalar, hastane, doğum, normal, sezaryen, epidural... ‘Aramızdaki özel şeyleri sana söylememem için beni uyardı’ İkinizin en romantik anı? -Böyle şeyleri anlatmamı istemiyor. Pardon. Birlikte yapmaktan en hoşlandığınız şey? -Akşamları evde, Atlas uyumuşken, o günün kalıntılarını birlikte eritmek, yeni fikirleri, heyecanları, çizimleri, sahneleri, şarkıları gündemi her ne ise paylaşmak... Benim çok hoşuma gidiyor. Atlas’la nasıl bir ilişkisi var Mustafa’nın? Baba olarak mesafeli mi? -Hayır asla değil. Çok sıcak, çok komik, çok sevecen bir baba. Birlikte saatlerce vakit geçiriyorlar. Ben Mustafa’yı ilk tanıdığım gün baba olmayı yakıştırmıştım ona, yanılmamışım. Atlas gece sizin yatağınıza geliyor mu? -Geliyor. Diğer iki tane de gelirse, sen ne yapmayı düşünüyorsun? -Ya sen gerçekten manyaksın! Dedikodular çıkınca, mutlu olduğunuzu göstermek adına el ele balıkçıya gitmek, komik gelmiyor mu? -Gelmez mi? Ama n’apabiliriz? Bir haber çıkıyor, etkisi aylarca sürüyor. Avukatlardan uyarılar gidiyor, saçma sapan şeylerle uğraşıyoruz. Eşe, dosta, arkadaşa, akrabaya ve her arayana izah etmek zorunda kalıyoruz, "Yok öyle bir şey!" diyoruz. Artık gırgır konusu olmaya başlayınca, "Kalk balıkçıya gidelim"le eğleniyoruz! Tabii ki komik. Ama yan yana fotoğraf verince, iyi anlaşan çift oluyoruz. 3 erkek annesi olmak havalı diyorsun ya, ne kadar havalı? -Çok. Ama biliyor musun Atlas’ın annesi olmak bir ömre bedel... Bunların hepsi mi sana aşık olacak? -Benim onlara olacağım kesin. Sanırım karşılıksız olmaz bu aşk. 4 erkeğin prensesi olacağım. Oğullarının sevgililerine problem çıkaran, çekilmez kadınlardan olmayacaksın değil mi? -Yok yok olmayacağım. Padişah gibi de yetiştirmem, sen merak etme. Aynı zamanda onların arkadaşı olacağım. Sevgili trafiklerine dahil olacağım. Ama mesela bilmiş bir kız oğlumu üzer, çocuğumu uyutmaz, melankolik şarkılar falan dinlemesine sebep olursa, kızı ararım gibime geliyor. "Hamile olmak güzel de Mustafa’yı uzaklaştırıyor benden" diye düşündüğün oluyor mu? Yoksa tam tersine hamilelik sizi yakınlaştırıyor mu? -İkisini de yaşıyorum bu duyguların. Çok sağlam bir ilişkimiz var. Bunu fazla dile getirmeden yaşıyoruz ama ikimiz de biliyoruz. En hoşuna giden iltifatı... -Bunu söylersem Mustafa kızar, aramızdaki özel şeyleri söylememeliymişim, öyle dedi seninle röportaj yapacağımı söylediğimde. En tahammül edilmez özelliği? -Uyandığında çok sevimli olmuyor, itiraf etmem gerekiyor... Gelelim cinsiyete? -Benim içimden bir kız, bir erkek geçiyordu. Herkes de öyle tahmin ediyordu. Gazetelerde de öyle yazıldı çizildi. Ama Mustafa’nın tahmini doğru çıktı: İkisi de erkek! Ne hissettin iki erkek olduğunu öğrenince... -Valla çok yakıştırdım kendime. Nedense, erkek çocuk annesi olmayı çok havalı buluyorum. Hemen kayınvalidemi aradım, onun da üç oğlu var, heyecan içinde "Taç gitti..." dedim, çok güldü. Kayınvalidemle kayınpederim nasıl sevindi anlatamam, annem de mutluluktan çıldırdı. Düşünsene, her yer araba olacak, acayip bir enerji evin içinde. Biz kadınların hayatında, erkeklerin sorununu halletmek diye bir şey var. Hep bir eksik vardır ve hep o eksiği tamamlamaya çalışırız. Ben mesela hem babamı hem abimi kaybettim, hayatımın iki baskın karakteri. İki erkek gitti, iki erkek geliyor ya, sanki onlar geri geliyor gibi hissediyorum. Mustafa ne kadar gururlu? -Çooook. Havasından geçilmiyor. Kızı olsa da delirecekti ama üç erkek babası olma fikri çok hoşuna gidiyor. Hálá ikide bir aldatma haberleri çıkıyor... -Evet ama yapabileceğimiz bir şey yok. Bu işin raconu bu. Mutlu bir çiftsen, ya "ayrılıyorlar" ya da "ihanet" haberi yapacaklar. Öteki türlü, hep mutlu hep mutlu, çok sıkıcı. Ama "Aldatıyor haberi" de artık demode. Hem gerçekten aldatıyor olsa bir yerlerden çıkmaz mı? Zaten Mustafa yapmaz yapsada beceremez, eline yüzüne bulaştırır diye düşünüyorum. Bizim evliliğimiz gerçek bir evlilik. Bu haberler çıktıkça yalandan balıkçıya gidiyoruz. Peki arıyor musunuz gazetecileri "Biz Kıyı’ya gidiyoruz" diye. -Yok hayır. Kıyı’ya gidince geliyorlar zaten. Bilindik üç beş yer var. Ama biz öyle yaşamıyoruz gözüke gözüke, Mustafa sevmiyor, kamera görünce mutsuz oluyor. Kameraların hiç uğramadığı bir sürü yer var, biz oralara gidiyoruz. Ve çok eğleniyoruz. Ben hep söylüyorum, biz Mustafa ile anlaşamayan ve bu yüzden evliliğini götüren bir çiftiz. Zevklerimiz ayrı, soframız ayrı, oylarımız bile ayrı... ‘Ben ödüllendirildim’ Ne zaman bir şeyi çok kontrol etmeye çalıştımsa yukarıdan şu mesaj geldi. "Dur ya, sakin ol, bize güven, iyi olacak." Ve kendimi bıraktım, gerçekten iyi de oldu. Bu hamileliğim de öyle. Temelinde niyetin iyiyse, birinin bacağını kaydırmadan, efendi efendi, kendi çıtanla ise yarışın, ödüllendiriliyorsun. Ben de ödüllendirildim. ‘Mustafa Hektor, Paris gibi isimler düşünüyor’ İsim düşünmeye başladınız mı? - Atlas, karizma bir isim. Bence yani. Mustafa buldu. Bakalım bu iki bebeye ne bulacak? Ben Ömer, Ali, Cem gibi basit isimler taraftarıyım. O Hektor, Paris gibi mitolojik isimler telaffuz ediyor. Daha bulmuş değiliz. Kız olsa hazırdı: Asya. Ama Mustafa bulur, onun zevkine güveniyorum. Atlas’ın meşhur göbek bağı ne oldu? -Buzdolabında duruyor. Yok efendim Anıtkabir’e gömmüşüz, Oxford’a, Harvard’a götürmüşüz. Hepsi palavra. Ne yapacağımızı bilemedik, paşa paşa buzdolabında duruyor. Yeni gelenlerinkiyle evimizin bahçesine gömeriz herhalde.