Türkiye’nin balık rezervlerinin korunması için çalışan biliminsanlarından Prof. Dr. Saadet Karakulak, av yasaklarının çiğnenmesinin büyük sorun olduğuna dikkati çekti ve yasağa uymayanlar için caydırıcı cezalar getiren düzenlemelerin yapılmasını önerdi.
Prof. Dr. Saadet Karakulak ve Tarım, Gıda ve Hayvancılık Bakanlığı Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürü Dr. Altuğ Atalay denizlerdeki durumu Milliyet'ten Gökhan Karakaş değerlendirdi.
Tarım, Gıda ve Hayvancılık Bakanlığı Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürü Dr. Altuğ Atalay ise av yasaklarına karşı gemilere ‘Balıkçı Gemilerini İzleme Sistemi’ kurulduğunu ve sistem sayesinde bin 500 balıkçı gemisinin uydular üzerinden anlık olarak izlendiğini söyledi.
Ne lüfer, ne uskumru, ne de kalkan var artık tezgâhlarda. Türk mutfağının vazgeçilmezi hamsi bile neredeyse tükenmek üzere. Bilim insanları son yılların en bereketsiz sezonunu aşırı ve bilinçsiz avlanmaya bağlıyor. Balıkçılara göre, atıklarla hızla kirlenen deniz ekosistemi artık kendini yenileyemiyor. Hava ve deniz suyu sıcaklığındaki değişimin de balıkların göç yolları ve mevsimsel hareketlerini etkilediği düşünülüyor.
Balık stoğundaki bir çöküşün en önemli nedeni olarak gösterilen bilinçsiz avcılıkla ilgili İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Saadet Karakulak’la konuşuyoruz. Türkiye’nin balık rezervlerinin korunması için çalışan biliminsanlarından Karakulak, balık avcılığı, yetiştiriciliği ve işlenmesi, su kirliliğiyle mücadele, balıkçılık yönetimi, ekosistem modellenmesi gibi konularda araştırmalar yapıyor.
“Balık stokları izlenmeli ve stoklara göre avcılık oranları tespit edilmeli. Bu eksiklikten dolayı balıkçılık yönetiminde avcılık kota uygulamasına geçemedik. Kaynakla orantılı avcılık yapılamadığı için balık stokları azalıyor. Akdeniz havzasında hamsi, palamut ve lüferi en çok avlayan ülke Türkiye. Bu sezon balıkçılığın kötü geçmesi de bunu göstermektedir” diyen Prof. Karakulak, balık stoklarının azalmasında aşırı ve yasadışı avcılık, hayalet avcılık, ıskarta sorunu, yabancı ve istilacı türler, deniz kirliliği ve iklim değişikliğinin etkili olduğu görüşünde.
Her balık türüne en az bir kere üreme şansı verilmesi gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Karakulak’ın tespitleri şöyle:
“Balıklar kendi nesillerini devam ettiremiyor. Bu sezonunun henüz başında Marmara Denizi’nde 90 ton istavrit minimum avlanabilir boy olan 13 cm’nin altında avlandı. Balıkçılara ceza kesildi ve istavrit imha edildi. Ama tezgâhlarda lüfer balığının küçükleri olan defneyaprağı (10 cm’den küçük) ve çinekop (10-18 cm arası) görmekteyiz. Uygulamada balık boylarının denetimi yeterince yapılmıyor. Denetimler denizde, karaya çıkarken ve balıkçı tezgâhlarında yapılmalı. Cezalar caydırı değil. Gırgırların 24 mt’den sığ alanda, trol teknelerinin ise kıyının 3 mil içinde avlanmaları yasak. Mesela Marmara Denizi’nde trol avcılığı yasak. Ama devam ediyor. Teknelerde bulunan izleme sistemleri ile bunlar kontrol ediliyor. AB ülkelerinde sistem kayıtları mahkemede delil kabul edilir. Ülkemizde ise balıkçıların cihazları kapatma eğilimi var. Sürdürülebilir balıkçılık yapmak ve deniz canlılarını korumak için balıkçılık yönetiminde sıkı kurallar koymak ve balıkçılık faaliyetlerini sınırlandırmak gerekiyor.”
Prof. Dr. Karakulak’ın önerileri ise şu şekilde: “Balıkçılığın sürdürülebilir olması önemli. Balıkçılar kurallarla avlanmalı. Denetime balıkçı kooperatifleri de katılmalı. Aynı sahada avlanan balıkçılar kimin nasıl avcılık yaptığını çok iyi bilmekte. Balıkçılardan yardım alınarak yapılacak otokontrol sistemi ile yasadışı avcılıkla mücadele edilebilir. Tüketici ise çevreye duyarlı olmalı, avlanabilir boy altındaki küçük balıkları satın almamalı, koruma altında olan türleri bilmeli ve satıldığını gördüğünde ihbar etmelidir (Mersin balığı gibi). Denizleri korumalı, kirletmemeli. Çalışan sivil örgütlerin faaliyetlerini izlemeli ve bilgi sahibi olmalı.”
Tarım, Gıda ve Hayvancılık Bakanlığı Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürü Dr. Altuğ Atalay da, küçük boydaki balığın avlanmaması için çalıştıklarını anlattı:
“2016 yılında 2015’e göre bazı türlerin avcılığında artış, bazılarında ise azalma oldu. Hamsi, istavrit ve çaça azaldı, palamut ve lüfer artış gösterdi. 2017’de ise; istavrit ve sardalyede artış olurken uzun yıllardan sonra Marmara’da uskumru balığı bol bulundu. Ama yapılan gözlem ve incelemelerden, denizlerimizde yeterli stoku olduğu anlaşılan hamsi, istavrit ve çinekop gibi balıkların yeterince büyüyüp avlanabilir boya ulaşamadığı görüldü. Bu yönde denetimler arttırıldı ve küçük boydaki balıkların avlanmaması için gayret gösteriliyor. Bu durum da piyasada ki balık miktarını etkiledi.”
Bakanlığın balık stoklarının korunması ve sürdürülebilirliği için; tür, boy, yer, zaman, derinlik, mesafe ve av araçları bakımından yasak, sınırlama ve sorumluluklar getirdiğine dikkati çeken Dr. Altuğ Atalay, “Denetimler sonunda kurallara uymayanlara da gerekli yasal yaptırımlar uygulamakta. Sahil Güvenlik Komutanlığı, jandarma ve emniyet birimleri ile birlikte 24 saat denetim yapıyoruz. 2017 yılında denetimlerde etkinlik arttırıldı ve 94 bin 537 denetimde 6 bin 078 ceza uygulandı. Yaklaşık 10 milyon TL para cezası kesildi ve bin 648 ton su ürününe el konuldu” dedi.
Yazılımı ülkemizde yapılan ve tüm masrafları bakanlıkça karşılanan Balıkçı Gemilerini İzleme Sistemi (BAGİS) kurulduğunu belirten Atalay şöyle devam etti: “Bu sistemle, toplam avcılığın yüzde 90’ını yapan 12 metre ve üzerindeki bin 500 balıkçı gemisi uydular üzerinden anlık olarak izlenmekte. 2002 yılından itibaren yeni inşa edilen balıkçı gemilerine ruhsat verilmiyor. Av baskısını azaltmak için 2012 yılından itibaren bin 225 balıkçı teknesi filodan kendi isteğiyle ayrıldı ve sahiplerine 161 milyon TL ödeme yapıldı. ÖTV’siz yakıt ile 1.5 milyar TL’nin üzerinde destek sağlandı. 10 metreden küçük 9 bin tekne sahibine 7 milyon TL ödeme yapıldı. Uluslararası sularda orkinos avlanma kotamız yüzde 40 arttırıldı. Akdeniz’de kılıç balığı kotamızın payı yüzde 400 arttırılarak, 441 tona yükseldi. Karadeniz’de kalkan avcılığı içinde ülkemizin payı yüzde 215 tondan 374 tona yükseldi. Moritanya ile balıkçılık anlaşmasında son aşamaya gelinmiş olup, 50 gemimiz Moritanya’da avcılık yapıyor.”
Kaybolmuş av araçları için ‘Denizlerin Terkedilmiş Av Araçlarından Temizlenmesi Projesi’nin uygulandığını belirten Atalay, proje kapsamında 7 bin dekar alanın taranarak, denizden 135 bin metrekare ağ ile bin 685 balık sepetinin çıkartıldığını kaydetti. Atalay, “Balık tüketiminin yaygınlaşması için başta çocuklar ve gençler olmak üzere herkesin balık tüketiminin yararları konusunda bilinçlenmesi gerekli. Balıkçılarımız tarafından bin bir zahmetle denizlerimizden elde edilen ve besin değeri yüksek olan bu değerli ürüne özellikle, avcılığın serbest olduğu dönemlerde tüketicilerimizin sofralarında daha sık yer vermesi tavsiye ediyoruz” dedi.
Prof. Karakulak’ın sürdürüebilir balıkçılık için sıraladığı çözüm önerileri: 1- Balıkçıların ekosisteme zarar vermeyen av araçları kullanmalı. 2- Hedef dışı avlanan ve değerlendirmeden denize atılan ıskarta türleri azaltılmalı 3- Denizde kaybolan hayalet ağlar toplanmalı, hayalet avcılığa yöelik önlem alınmalı. 4- Balıklara nesillerinin devamı için en az bir defa üreme şansı verilmeli. 5- Kota uygulanmalı. Balıkçılık kaynaklarıyla orantılı olarak balıkçı kapasitesi sınırlandırılmalı. Büyük balıkçı tekneleri (gırgır, trol) başka ülke sularında ve okyanusta avcılığa özendirilmeli (Moritanya gibi). 6- Balıkçılık denetimleri arttırılmalı ve mevzuatları günümüze uygun olarak yenilenmeli. 7- Deniz koruma alanları belirlenmeli. Stokları azalan, nesli tehlikede olan türleri korumak için daha fazla koruma alanı ilan edilmeli. Ege ve Akdeniz’in yanı sıra Marmara Denizi’nde ve Karadeniz’de yeni koruma alanları ilan edilmeli.