Hürriyet yazarı Prof. Osman Müftüoğlu, yüksek ateş nedeniyle geçen hafta yoğun bakıma kaldırılan eski CHP Genel Başkanı ve CHP Antalya Milletvekili Deniz Baykal'ın rahatsızlığının nedenlerini yazdı. Baykal'ın zinç ve zinde biri olduğunu belirten Müftüoğlu, "Peki, ne oldu da Deniz Bey’in beyninde neredeyse sekiz büyüklüğünde bir deprem gelişti?" dedi.
Osman Müftüoğlu'nun "Beyinde 8'lik deprem" başlığıyla yayımlanan (23 Ekim 2017) yazısının ilgili bölümü şöyle:
Sağlık sorunları nedeniyle tedavisi süren Sayın Deniz Baykal’a geçmiş olsun.
İnşallah kısa bir sürede iyileşerek ailesi ve sevenlerine yeniden kavuşur. Deniz Bey çoğunuz gibi benim de takdirle izlediğim bir politikacıdır. Ayrıca “baba yadigârı” da sayılır. 9. Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel’in yasaklı döneminde Zincirbozan’dan kader arkadaşıdır. Demirel onu sever, takdir eder, politik kariyerinden övgüyle söz ederdi. Hepimiz biliriz ki Deniz Bey sağlığına dikkat eden biridir. Düzenli yürür. Fırsat buldukça da –özellikle yaz aylarında- günün en az bir saatini denizde yüzerek geçirir. Zaten bu nedenle de “dinç” ve “zinde” görünümlü biridir. Peki, ne oldu da Deniz Bey’in beyninde neredeyse sekiz büyüklüğünde bir deprem gelişti? Ne oldu da şu anda mücadele ettiği sorunla yüz yüze geldi? problemin arka planında neler var? Merak ediyorsanız buyurun...
- BEYİN damarlarını tıkayan pıhtılar başta kalp olmak üzere bedenin farklı noktalarından gelebiliyor. Detayları yeterince biliyor olmasam da basına yansıyan bilgilere bakılırsa Deniz Bey’deki problemin şahdamarları yani beyni besleyen ana damarlar olan karotis arterlerinin içinde gelişen “plaklar” ve bu plaklardan kopan “pıhtı/emboliler” nedeniyle geliştiği anlaşılıyor. Peki nelerdir o şahdamarında gelişen plakların nedenleri? Nasıldır o gelişimin hikâyesi? Bu tür plakların gelişmemesi için bir şeyler yapılabilir mi?
- HER damar yaşlandıkça az çok sertleşip kalınlaşıyor. Bu sürece “damar yaşlanması” deniyor. Yaşlanmanın ölçüsü herkeste aynı olmuyor. Bazılarının damarları diğerlerine göre daha hızlı kalınlaşıp sertleşiyor. Hatta yine bazılarında o damarların içinde kısaca “plak” adı verilen “damar tıkayıcı sert veya yumuşak pıhtılar” oluşuyor. Bu tatsız süreçlerin en çok görüldüğü durumları yandaki kutuda özetledim. Eğer bu sorunlardan biri veya birkaçı sizde de söz konusuysa çok dikkatli olmanız gerekiyor. Rakamlara göre altmış yaşa kadar yüzde 1 oranında görülen bu gibi plakların görülme sıklığı seksen yaş sonrasında yüzde 10’ların üzerine çıkıyor.
- ŞAHDAMARLARINDA oluşan plakların basitçe iki neticesi var: Birincisi plakların oluşturduğu daralmanın kritik seviyelere ulaşması ile beynin beslenmesinin bozulması. Bu çok yavaş ilerleyen bir süreç. Çoğu zaman da erken dönemde tanımlanıp önlenebiliyor. İkincisi ise biraz gürültülü. Beyin adeta sekiz büyüklüğünde bir depremle sarsılıyor. Plaktan birdenbire kopan pıhtı parçacıkları beynin farklı damarlarını tıkayıp yaşamı tehdit eden acil sağlık sorunlarına sebep olabiliyor. Bunların en başında da koma ölçüsüne varabilen şuur kayıpları ve felçler geliyor.
KAROTİSTE yani şahdamarında “plak oluşma riski yüksek” olanların en başında aşağıdaki problemleri yaşayanlar var.
- Şeker hastaları
-İnsülin direnci olanlar
-Kan yağ dengesizliği yaşayanlar
- Hipertansiyonlular
- Sigara içenler
- Fazla kilolular
- Ağır stres yükü olanlar
- Eğer anlattığımız risklerden biri veya birkaçı sizin için de söz konusu ise lütfen aşağıdaki notları daha bir dikkatli okuyunuz.
NOT 1: Plak oluşumu ya da pıhtı gelişimi için sizin mutlaka kan şekeri çok yüksek seyreden uyumsuz ve dikkatsiz bir şeker hastası olmanız gerekmiyor. Çok iyi ayarlanmış bir diyabetin seyrinde de bu tür sürpriz gelişimler yaşanabiliyor. Bu nedenle her diyabetlide plak takibi yapmak, özellikle karotis ve koroner arterleri dikkatle izlemek lazım.
NOT 2: Plak ve pıhtı gelişimi için diyabetli olmanız da şart değil. Diyabet adayı (gizli şeker hastalığı) hatta “insülin direnci” bulunan biri bile olmanız da sizi risk grubuna sokabiliyor. İnsülin direnci olanların da uyanık olması lazım.
NOT 3: Kan yağ dengesizliği çok mühim bir risk faktörü. Özellikle kötü kolesterolün yüksekliğine eşlik eden trigliserid fazlalığı (200 ve üzeri) ve iyi kolesterol HDL’nin azlığı (45 ve altı) çok etkili birer risk faktörü. Bunlara kan şekeri yüksekliği ve/veya hipertansiyon da eşlik ediyor ve o kişi hele bir de sigara içiyorsa risk üçe, beşe bile değil ona yirmiye de katlanabiliyor.
NOT 4: Sigara kullanımı başlı başına bir risk faktörü. Diğer faktörlere eklendiğinde ise “çarpan etkisi” yapan bir tehlike. Plak saptanan birinin ilk yapması gereken sigaradan uzaklaşmak olmalı. Sigara özellikle ve öncelikle “damar düşmanı” bir zehir.
NOT 5: Kilo fazlalığı veya obezite sorunu özellikle insülin direncine eşlik eden göbeklenme, bel çevresi kalınlığı da mühim bir risk faktörü. Bel çevresi 90 cm’yi geçen kadınlar ile 100 cm’yi geçen erkeklerin de çok dikkatli olmaları 50-60 yaş sonrasında 2-3 yıl ara ile “karoteste plak oluşumu” yönünden incelenmeleri lazım.