"Ne yazık ki T.C. Cumhurbaşkanlığı sitesindeki uzun hayat hikâyesinde o bölüm yok"

"Ne yazık ki T.C. Cumhurbaşkanlığı sitesindeki uzun hayat hikâyesinde o bölüm yok"

Ahmet Tan*

Ampul artık karanlık saçıyor.Türkiye’nin ışığa ihtiyacı var. Özellikle de tarih yazmış kişilerin tutacakları ışığa.  Tarih yazmış deyince, elbette ve çok şükür akla ilk gelen Atatürk’tür. Işık deyince ise onun “Gençliğe Hitabe”si... Ama ne yazık ki bugünkü iktidar hitabenin bazı satırlarından ürküyor.  Bu durumda onlara George Washington vermek gerek. Washington’ı iyi bilirler. Ama daha çok, “Güvenimiz Tanrı’yadır” yazılı yeşil dolarlardaki resminden.  Ama onun 1796 yılında görevi devrederken verdiği “Veda Söylevi”ni belki de hiç duymamışlardır. İşte o “Söylev”den bizim ampulü kararan iktidara ışık tutacak bazı satırlar: ♦ Belirli bir millete sevda ile bağlanmaktan kaçınınız.  Başka bir ülkeye, nefret yahut sevgi duyguları beslemeyi âdet edinen milletler köleleşirler. Kendi görev ve çıkarlarını unuturlar.  ♦ Böyle milletler çoğu zaman barıştan, bazen de özgürlüklerinden yoksun duruma düşebilirler.  ♦ Zira bir millet, -aralarında gerçek bir çıkar birliği olmadığı haldeöyle bir ortaklık hayaline kapılarak başka bir millete bağlandı mı, bu ikincisinin kavgalarına boşu boşuna karışır. Üstelik ona özel imtiyazlar tanır.  ♦ Bu ise kendisinin sömürülmesine yol açmakla kalmaz, başka ülkelerin düşmanlığını ve misillemelerini de üzerine çeker.  ♦ Böyle bir durumda, kendisine bağlanılan milletlerin taraftarı geçinen hırslı, ahlaksız yahut gafil vatandaşların memleket çıkarlarına ihanet etmeleri de kolaylaşır. ♦ Memleketi sayısız yoldan dış etkilere açık duruma düşüren, o çeşit bağlantılar, gerçekten aydın ve bağımsız yurtseverleri büyük kaygılar içinde bırakır. ♦ Böyle bağlantılar, bir ülkede ayrılıkları körüklemek, ustalıkla insan satın almak, kamuoyunu aldatmak, yetkilileri etkilemek ya da ürkütmek isteyen kimselere ne çok fırsat sağlar.  ♦ Büyük ve güçlü bir ülkeyle öyle bir ilişki kuran küçük yahut zayıf bir millet ötekinin uydusu olmaktan kurtulamaz. (Philadelphia 19 Eylül 1796) (PolitikaSanatı- Derleyenler: S.Eyüboğlu, V.Günyol, sayfa: 148 Çan Y. İst., 1967)

RTE’nin mazisi buhar oldu Elbette siyasi tarihimizde Recep Tayyip Erdoğan’ın müstesna bir yeri olacak. Kasımpaşalı yoksul bir ailenin simitçi çocuğu olarak siyasetin en tepesine tırmanmış olması az buz bir iş değil. Ama bir özelliği daha var.  Geçmişindeki ayrıntıları, halin icabına göre sürekli değiştiriyor. Buna bir tür kendini ve mazisini yenileme hali de denebilir.  AKP Genel Başkanlığı’na seçildiği dönemde, “rterdogan.com” adlı bir internet sitesi vardı.  Bu site, bir anlamda kendisinin politik ve elektronik vitriniydi. Aynen şöyle yazıyordu:  “Yoksul bir ailenin çocuğu olarak, simit satarak okul harçlığımı çıkarırdım. Simit o zamanlar 10 kuruştu. 7.5 kuruşa alır, 10 kuruşa satardım. Ama daha sonra bayat simitlerin 2.5 kuruşa satıldığını öğrendim. Bu bayat simitleri alır evegötürürdüm. Anacığım bu bayat simitleri buhara tutar yumuşatırdı. Daha sonra da sobanın üzerinde gevretirdi. Ertesi sabah da bunları 5 kuruştan satardım. Elbette yarı yarıya ucuz olduğu için daha çok satar daha çok kazanırdım.”

***

“Van minits” ile ünlenen Davos Konferansı’nda dağıtılan yaşamöyküsünde de kendisi, “şiir okuduğu için mahkûm oldu” diye tanıtılmıştı.  Bu nedenle muhalefet sözcüleri kendisini ayıpladılar: “Ülkemizi ve demokrasimizi dışarıya gammazlıyor!” Artık “şiirli mağduriyet edebiyatı”gerilerde kaldı.  Çünkü devletimizi artık tek başına temsil ettiğine göre, “Türkiye’nin onuru artık onun sorunu”. Ancak o dönemde Davos’ta “van minits” yerine “buhar gücünü, bayat simit tazelemeye” uyguladığından söz etseydi, kendisiyle birlikte ülkemizin yazgısı da değişebilirdi. Ama nedense “rterogan.com” sitesindeki, “buharı bayat simite uygulama ve pazarlama bölümü” çıkartıldı.  Yerine “çocuk iken, kâğıtlı şeker satardım” cümlesi konularak buharlı hile tatlıya bağlandı.  Oysa ki Erdoğan’ı gelmiş geçmiş tüm yerli-yersiz, milli-gayri milli, yerel-evrensel tüm liderlerden farklı kılacak olan “buharı bayat simitlere uygulama bölümü” idi.  Ne yazık ki T.C. Cumhurbaşkanlığı sitesindeki uzun hayat hikâyesinde de o bölüm yok.

* Bu yazı Cumhuriyet'te yayımlanmıştır