Saadet Partisi, eski genel başkan ve başbakan Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın ölümünün 10. yıldönümünde anma programı düzenledi.
Ankara’da bir otelde saat 19.30'da başlayan anma toplantısına CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, AKP Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal, İyi Parti Genel Başkan Yardımcısı Nuri Okutan, BBP Genel Başkan Yardımcısı Tevfik Eren katıldı.
Törene katılan isimler arasında Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş da yer aldı.
Necmettin Erbakan ile ilgili bir video gösteriminin de yapıldığı törende ilk konuşmayı Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu yaptı. Daha sonra katılan partilerin genel başkanları ve parti temsilcileri de konuşma yaptı.
Karamollaoğlu şöyle konuştu:
Erbakan hocamız hayatı boyunca bu güzel ülkenin imkan ve kaynaklarının bir avuç mutlu azınlığa aktarılmasına karşı çıktı. Biz de şimdi tıpkı onun gibi milletin imkanlarının bir avuç yandaşa aktarılmasına karşı çıkıyoruz.
Erbakan hayatı boyunca sanayileşmenin kalkınmanın Anadolu’yu fabrikalarla mücadelesini vermiştir, şimdi bizler Erbakan’ın kurduğu şeker fabrikalarını satılmasına bundan dolayı karşı çıkıyoruz.
Necmettin Erbakan vefat ettiğinde Saadet Partisi'nin Genel Başkanı'ydı. Bugün Milli Görüş'çü olmanın, Erbakan'ın yolundan gitmenin, Erbakan’ın çizgisini takip etmenin tek ölçüsü vardır; O da Saadet Partili olmaktır.
Erbakan Hocamız; yalın ayaklarıyla bir dilim ekmek için çöp arabasının arkasından koşmak zorunda kalan çocuk için göz yaşı döktü. Şimdi biz de karnını doyurabilmek için akşam pazar yerlerinde artıkları toplayan insanların hakkını arıyoruz.
“Farklı olacağız ancak birlikte olacağız, tıpkı bir orkestranın aynı ezgide birleşen enstrümanları gibi”Yaşanılabilir bir Türkiye’nin tanımını şair Nazım Hikmet’in şiirinden atıf yaparak anlatan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
“’Ortak özlemimizin bir ifadesidir. Yaşamak; bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine’. Her birimiz bir ağaç gibi tek ve hür olacağız ama bir orman gibi kardeşçe yaşayacağız. Peki bunu nasıl sağlayacağız? Yaşanabilir bir Türkiye oluşturabilmenin en önemli şartı şudur. Kimseyi kendimize benzetmeye çalışmayacağız. Birilerinin de bizleri kendisine benzetmek istemesine karşı duracağız. Farklı olacağız ancak birlikte olacağız. Tıpkı bir orkestranın aynı ezgide birleşen enstrümanları gibi olacağız. Peki nedir o ezgi? O ezgi demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletine bağlılıktır. O ezgi, kuvvetler ayrılığının gerekliliğine inanmaktır. O ezgi, düşünce ve ifade özgürlüğünü din ve vicdan özgürlüğünü, medya özgürlüğünü, insan haklarını 'ama, ancak, fakat, lakin' ile başlayan bir cümle kurmaksızın, kayıtsız şartsız savunmaktır. O ezgi, yatağa tek bir çocuğun dahi aç girmeyeceği bir Türkiye için çalışmaktır. O ezgi, ülkemizin yer altı ve yer üstü zenginliklerini ve neredeyse tüm birikimini birilerine peşkeş çektirmemektir. O ezgi, herkes için ve her alanda haktır, hukuktur ve adalettir. O ezgi, herkes için aş, herkes için iş diyerek yola çıkmaktır.
Ben Türkiye’nin ihtiyacı olan ezgiyi bugün bu salonda bir kez daha seslendirmeye başladığımıza inanıyorum. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihi aynı zamanda farklılıkların bir araya gelerek pek çok sorunu çözebilmiş olmamızın tarihidir. Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğinde kazandığımız Milli Mücadelemiz birlikte olduğumuzda neleri başarabileceğimizin de en güzel örneğidir. Cumhuriyetimizin ilk yıllarından itibaren, ekonomiden milli eğitime, sağlıktan milli güvenliğe kadar her alanda başlatılan kalkınma hamleleri ile çok kısa bir sürede dünyanın saygın devletleri arasına girmemiz birlikteliğimizin sonucudur."
“Biz dostlarımızla birlikte yaşanabilir bir Türkiye’yi kuracağımıza inanıyoruz. Ama bugün dostlarımızın arasında saymadıklarımızı da düşmanlarımız olarak görmüyoruz. Bir kez daha vurgulamak isterim; dostlarımız vardır ancak düşman olarak gördüklerimiz yoktur. Yunus Emre’nin dediği gibi ‘Düşmanımız kindir bizim, biz kimseye kin tutmayız. Kamu alem birdir bize’. Erbakan Hoca’dan da öğrendiğimiz budur. Lideri olduğu siyasi partiler kapatıldığında dahi cumhuriyete olan bağlılığından geri adım atmamış, ülkeyi kutuplaştırmamıştır."
Siyasi geleceğine ve çizgisine olan bağlılığıyla, Türkiye’nin temel meselelerine demokrasi çerçevesinde çözüm aramasıyla ve demokrasi dışı tutumlara karşı ilkeli tutumuyla siyasette önemli izler ve değerli bir miras bırakmıştır.
Yaşanabilir Türkiye ana teması ile gerçekleştirilen bu anlamlı etkinlikte sizlerle bir arada olmaktan, görüşlerimizi sizlerle paylaşmaktan büyük memnuniyet duyuyorum. Bu nazik davetten dolayı Saadet Partisi’nin değerli Genel Başkanı Sayın Temel Karamollaoğlu’na huzurlarınızda teşekkürlerimi sunuyorum.
HDP Eş Genel Başkan Sancar da şu ifadeleri kullandı:
Muhalif siyasetin ağır baskı ve kuşatma altında olduğu bu ağır şartlarda Yaşanabilir Türkiye meselesini burada konuşabiliyor olmamız bana göre demokrasiyi, adaleti, barışı, insanca ve hakça bir geleceği birlikte inşa etme ihtiyacının ve arayışının bir ifadesidir. Bu nedenle çok değerlidir. Merhum Necmettin Erbakan ve temsil ettiği Milli Görüş çizgisi Türkiye’nin siyasal tarihinin önemli dönüm noktalarına ve kırılma anlarına tanıklık eden, bedel ödeyen bir harekettir. Bizim yer aldığımız siyasi gelenek en fazla parti kapatmalardan, siyasi yasaklardan ve iktidar kuşatmalarından mağdur olmuştur. Bir o kadar mağdur olan bir gelenek de Milli Görüş geleneğidir. Milli Nizam Partisi’ni, Refah Partisi’ni ve Saadet Partisi’ni hafızalarımızdan silmiş değiliz.
"Türkiye, demokrasi açısından maalesef 28 Şubat'tan daha iyi değildir"
Üzerinden çeyrek asır geçti ama bugün Türkiye, demokrasi açısından maalesef 28 Şubat'tan daha iyi değildir. Örnekleri tek tek saymama herhalde ihtiyaç yoktur. Her gün bunları yeniden yaşıyoruz. Örnekleri saymadan şöyle bir ifade kullanmak bile durumu anlatmaya yeter sanırım. 28 Şubat bin yıl sürecek demişlerdi o darbenin mimarları ve icracıları. Herhalde cismen bin yıl yaşayacaklarını iddia etmiş değillerdi. Muhtemelen kurdukları iktidar zihniyetinin çok uzun süre devam edeceğini hesaplamışlardı. Çünkü gücü eline geçirenin o zehirle başkalarını ötekileştireceğini, yasakları devam ettireceğini, bu ülkede nefret dilini, kutuplaşmayı, düşmanlık politikalarını sürdürerek kendilerine avantajlar ve saadetler yaratacağını biliyorlardı. İşte bugün o öngörüleri darbecilerin maalesef gerçekleşmiş durumda. Yani 28 Şubat zihniyeti bin yıla çok var ama epeyce yıldır yaşamaya devam ediyor.
Darbe ile yüzleşmek adil bir hafıza ve vicdanlı bir yaklaşım gerektirir. Eğer hafızayı adil kılmazsanız, duruşunuzu vicdanlı kılmazsanız darbelerden ders çıkarırsınız ama darbecilerin yönetim anlayışları ve pratikleri kalır, yani darbecileri devam ettirirsiniz. Ama eğer adaletle, vicdanla, hakkaniyetle hesaplaşmaya girişirseniz işte o düzenden farklı bir ülke yaratmaya girişirsiniz. Bugünkü yönetimin zihniyetinin hangi yüzleşme ve ders çıkarma yöntemini çıkarmayı seçtiğini benim kelimelerle anlatmama gerek yok. Sanırım bu değerlere sahip olan ve saygı duyan herkes sonucu kendisi çıkarabilir. Yüzleşme ve adalet konusunda en tehlikeli yollardan biri kendi icraatına mazeret ve bahane arayan yaklaşımdır. Herkes her zaman adaletsizliğine haksızlığına bir bahane, bir mazeret üretebilir. Belki de çok sevdiğim bir sosyoloğun anekdotunun son cümlesidir: "İnsanı hayvandan ayıran ne akıldır ne toplumsallıktır. İnsanda olup da hayvanda olmayan tek özellik mazeret ve bahanedir". Eğer mazeret ve bahane yaratmak isterseniz insanoğlu bu konuda çok mahirdir., yaratır. Kendini haklılaştırdığını sanır ama verdiği zararın ne kadar büyük olduğunu insanlar vicdanlı bakışlarla mutlaka görürler.
Çok değerli katılımcılar, bugün burada bir arayışın sembolü olarak gerçekleşmiş bir toplantıda bulunuyoruz. Temel yöntemin, yaklaşımın bütün toplumsal sorunlara siyaset zemininde müzakereyle ve demokrasi çerçevesinde çözüm bulmak olduğunda uzlaşmak zor değildir. Toplumsal sorunlar baskı, yasak ve şiddet yöntemleriyle çözülemez. Tek yol vardır, eğer demokrasiye, barışa, huzura, adalete ulaşmak istiyorsak bunun yolu müzakeredir, siyasettir, demokrasiyi kurumsallaştırmak, hukuk devletini sağlam bir şekilde yerleştirmektir. Demokrasiyi birlikte inşa etmek, yaşamakta olduğumuz kırılma ve tahribatları onarma noktasında ortak irade geliştirme arayışlarının bulunması her şeyden önce demokratik güç birliği için kuvvetli bir zeminin mevcut olması bu ülkede demokrasinin bu sefer kazanacağına ve başaracağına olan inancımızı kuvvetlendiriyor. Bu buluşma bu inancı kuvvetlendiren çok önemli bir vesile olmuştur.
Sözlerimi rahmetli Erbakan Hocanın bir cümlesi ile tamamlamak isterim. "Fırtınalara yön veren kelebeklerin kanat çırpışıdır". Hepinizi saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum.
Tek tipçiliğin dayatıldığı bir dönemde farklı fikirleri buluşturduğu için Saadet Partisi’ne teşekkür eden DEVA lideri Babacan da şu ifadeleri kullandı:
“Günümüzün en yakıcı sorunlarından birisi ifade özgürlüğü. Ülkemiz pek çok kez ‘üste çıkanın alttakini ezdiği’ bir zihniyetle karşı karşıya kaldı. Yönetenler değişti ancak baskıcı anlayış maalesef sık sık yeniden tezahür ediyor. Yönetime gelenler, kendinden olmayanların haklarını çiğnemeye başlıyor.
“Tarihimizin tozlu raflarında, eski ceza kanunumuzda meşhur 141, 142 ve 163. maddeler var. ‘Komünizm propagandası’ ve ‘din propagandasının’ cezası çok ağırdı. 1974 yılında Erbakan’ın MSP’si ile Ecevit’in CHP’sinin kurduğu koalisyonun amaçlarından birisi düşünce suçundan hüküm giyenlerin affedilmesini sağlamaktı. Erbakan o günlerde şöyle demişti: ‘Memlekete iç barış hürriyet havası ile gelecektir. Günah fikirde değildir’. Bu sözlerde zamanının çok ötesine uzanan bir bilgelik görüyoruz. Günah fikirde değildir.
“Nöbet değişimleri yaşandı ama günahın fikirlere yüklendiği günler geride kalmadı. Nöbeti devralanlar ellerindeki damgayı değiştirdiler ama kendilerinden öncekiler gibi fikirle kavga etmeye başladılar. Gücü ele geçirenler, kendi fikirlerini dayatıp tek tip insan görmeyi arzu ettiler. Farklı görüş dile getirenler kendilerini karakolda buldu. Bu yönetim zihniyeti ülkemizi renksizleştiriyor, siyasetin de memleketin de tadı tuzu kaçıyor. Zalimin karşısında mazlumdan yana duranlar, devlet gücü ellerine geçtiğinde zulmeden olmamalıdır.
“Rahmetli Erbakan’ın siyasi nezaketine, diğer partilerle diyalog zemininden kopmayışına, saygı sınırlarını ihlal etmeyen siyasi mücadele üslubuna her zamankinden fazla ihtiyaç var. Hamasete, popülizme kaçmadan, haktan, hakkaniyetten durmaya ihtiyaç var. Sorunların çözümünü sadece ‘meşru demokratik siyaset’ zemininde aramaya ihtiyaç var. Güçler ayrımını ve hukukun üstünlüğünü yaşatmaya ihtiyaç var. Hem şiddete hem de hak ihlallerine karşı net bir duruşa ihtiyaç var. ‘Garson devlet’ şiarını yaşatmaya, uluslararası ilişkilerde çok taraflılığa önem veren bir stratejiye ihtiyaç var. ‘Ağır sanayi hamlesi’ gibi teknolojiye ve üretime önem veren bir ekonomi perspektifine ihtiyaç var.
“Biz demokrasi ve atılım diyoruz. Demokrasi anlayışımız katılımcı ve çoğulcudur. Güçlendirilmiş parlamenter sistemden yanayız. Atılım anlayışımız güçlü, sürdürülebilir ve kapsayıcı büyümedir. Verimlilik esaslı, teknolojiyi ve dijital dönüşümü önceleyen, adil rekabete dayalı, sosyal programlarla desteklenen bir ekonomi modeli savunuyoruz.”
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu da Erbakan için "Nesiller farklı sınavlarla karşılaşırlar ve her neslin sınavını şahsi hayatında temsil eden şahsiyetler vardır ki onlar o nesillere kutup yıldızı gibi yol gösterir ve tarihe adlarını yazdırırlar. Necmettin Erbakan hocamız özgün bir çizgi oluşturmuş bir insandı" dedi.
Davutoğlu şöyle devam etti:
Muhterem başbakanımız, hocamız bir ilim adamı olarak kendisinden ilham aldığım bir ifadeyle, bir yaklaşımla altını çizerek söylüyorum, bilgiyle inancın, düşünceyle imanın çatışmayacağını göstermek için yola çıktı ve bunu hakkıyla gösterdi. Kendisine minnettarız.
Gerilimlerin ortasında hem sayın Ecevit'le koalisyon kurdu, hem sayın Demirel ve sayın Türkeş ile koalisyon kurdu. Herkesle konuşabilir bir siyasi şahsiyeti inşa etti. Bugün de buna ihtiyacımız var, herkesin herkesle konuşabildiği bir ortam.
Muhterem Erbakan hocamız olduğu gibi göründü, göründüğü gibi oldu. Maske takmadı. Vakarından taviz vermedi. Biz onu hep savunan adam olarak hatırlayacağız. Sadece kendini savunmadı orada. Savunduğu bütün bir neslin değerleri, 3-4 neslin biriktirdiği müktesebattı."
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, anma için Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu'na mesaj gönderdi.
Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
"Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamızı anma programına yapmış olduğunuz nazik davetiniz için en kalbi şükranlarımı sunuyorum.
Vefatının 10’uncu yıl dönümünde Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamızı bir kez daha rahmetle, özlemle yâd ediyorum.
“Yaşanabilir Türkiye” teması altında düzenlenecek etkinliklerin merhum Hocamızın fikriyatını, kişiliğini, dava aşkını, ümmet bilincini, ülkeye ve millete hizmet sevdasını anlama bakımından hayırlara vesile olasını diliyorum.
Rahmetli Erbakan Hocamız, 84 yıllık ömrüne siyasetten bilime, diplomasiden kalkınmaya uzanan geniş bir yelpazede sayısız başarıyı, eser ve hizmeti sığdırmış gerçekten müstesna bir şahsiyetti.
Hocamız, gerek Millî Görüş hareketinin kurucusu, gerekse 54’üncü Hükümetin Başbakanı olarak Türk siyasi tarihine damgasını vurmuştur.
Tek Parti zihniyetinin ülkemizin sosyal, siyasal ve kültürel hayatında açtığı derin yaraların giderilmesinde de Erbakan Hocamızın çok önemli rolü vardır.
Hocamız, maruz kaldığı onca hukuksuzluğa rağmen, mücadelesini demokratik zeminde yürüterek, ülkemizde sivil siyasetin güçlenmesine katkı sağlamıştır.
Kuruluşuna liderlik ettiği D-8 girişimi ile hem mevcut küresel sistemdeki çarpıklıkları gözler önüne sermiş hem de İslâm’ın adalete, hakkaniyete, barışa ve işbirliğine dayalı dünya tasavvurunu tüm insanlığın gündemine taşımıştır.
18 yıldır sürdürdüğümüz hizmet yolculuğumuzda, özellikle savunma sanayii alanında hayata geçirdiğimiz tarihi projelerde, Hocamızın gayretlerinden daima ilham aldık.
86 senelik mahzunluğun ardından Ayasofya’yı yeniden ibadete açarak, Sultan Fatih’in vasiyeti yerine getirme yanında Erbakan Hocamızın en büyük hayalini de gerçeğe dönüştürdük.
Türkiye’yi, Merhum Hocamızın da uğruna ömrünü adadığı hedefleriyle buluşturana dek durmayacak, inşallah 94 ruhu ve 2053 vizyonuyla çalışmaya devam edeceğiz.
Bu düşüncelerle Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamıza Allah’tan rahmet diliyor, programa iştirak eden tüm kardeşlerime en kalbi selam ve muhabbetlerimi sunuyorum."