Seksin, sağlık ve mutluluğa dair pek çok açıdan güçlü bir etkilerde bulunduğu biliniyor. Fakat, milyonlarca insan, yetişkinlik dönemlerinin en azından bir kısmını cinsel ilişkide bulunmaksızın geçiriyor. Bu cinsel kaçınma hali, hem cinsel ilişkiden kaçınan hem de reddedilen partner için duygusal anlamda gerilimlere, utanç ve düşük benlik saygısına neden olabilir.
Bilim Fili’nde yer alan habere göre, Michigan University’den seks ve cinsel etkileşimin insan davranışını nasıl etkilediği üzerine çalışmalar yürüten araştırmacılar, cinsel birleşmeden kaçınma halinin, kişinin genel sağlık ve mutluluğu üzerinde çeşitli açılardan etki sahibi olduğu sonucuna ulaştılar. Araştırmada ayrıca, insanların, pek çok farklı gerekçe ile cinsel birliktelikten kaçındığı bulgusuna ulaşıldı. Bu gerekçelerden bazılarını kolaylıkla ele almak mümkündür.
Daha fazla seks yapan insanlar, öz güvenlerinin, yaşam doyum düzeylerinin ve yaşam kalitelerinin daha yüksek olduğunu belirtiyor. Buna karşın, cinsel birliktelikteki düşük frekans ve seksten kaçınma hali ise, psikolojik açıdan stres, endişe, depresyon ve ilişkide problemler ile ilişkilendiriliyor.
Alfred Kinsey tarafından yapılan bir çalışmada, yetişkinlerin yaklaşık yüzde 19’unun seks yapmadığı bulgusuna ulaşıldı. Bu oran, cinsiyete ve medeni hal durumuna göre değişiyor. Alanda yapılan diğer araştırmalar, kadınların, erkeklere kıyasla seksten daha fazla kaçındıklarını ortaya koyuyor.
Araştırmalara göre, kadınların neredeyse yüzde 40’ı hayatlarının bir kısmında seksten kaçınıyor. Birleşme sırasındaki acı, düşük libido durumları büyük problemler oluşturuyor.
Öte yandan cinsiyete bağlı farklılıklar genç yaşlarda başlıyor. Genç erkeklere kıyasla genç kadınlar, seksten daha fazla çekiniyor. Burada, kadının geleneksel toplumlardaki konumunun da bu kaçınmanın bir nedeni olabileceğini söylemek mümkün.
Bazı kadınların, çocukluk döneminde yaşanmış cinsel istismardan kaynaklı da seksten kaçınmaları muhtemel. Bunun yanı sıra, hamile kadınların düşük yapma ya da fetusa bir zarar geleceği korkusu da olası etkenlerden olabilir. İlgisizlik, yorgunluk ve menstrüel döngü de, kadınlar için seksin reddedilmesinin sebeplerinden olabilir.
Erkeklerde ise seksten kaçınmaya neden olan en yaygın gerekçeler; ereksiyon bozukluğu, kronik medikal durumlar ve fırsat bulunamamasıdır.
Alanda yapılan neredeyse tüm araştırmalar, hem kadınlar için hem de erkekler için seksten kaçınmanın ana nedeninin medikal problemler olduğunu gösteriyor. Örneğin, kalp hastaları, herhangi bir kalp krizi riskinden kaynaklı genellikle seksten kaçınıyor.
Bazı araştırmalar, aynı durumun felç gibi beyin damar hastalığına sahip bireyler için de geçerli olduğunu gösteriyor. Öte yandan, kronik ağrı; seksüel hareketin hazzını azaltması ve pozisyonlarda doğrudan bir kısıtlamaya neden olmasından kaynaklı bir başka kaçınma nedeni olabiliyor. Bunun yanı sıra kronik ağrılar; depresyon ve stres gibi durumlara neden olarak kişinin cinsel ilişkiyi reddetmesinin de muhtemel sebeplerinden olabiliyor. Diyabet ve obezite gibi metabolik vakalar da cinsel aktiviteyi azaltıyor.
Araştırmalara göre, diyabet, erkeklerde cinsel çöküşü 15 yıl kadar hızlandırıyor. Büyük vücut kütlesi ve kötü vücut görünümü de seks için ana çekirdeklerden birisi olan cinsel yakınlığı azaltıyor. Kişilik problemleri, madde bağımlılığı ve kötü uyku kalitesi de cinsel ilgi ve yetilerde önemli roller oynuyor.
Anti-depresanlar ve anti-anksiyete ilaçları gibi pek çok ilaç, libidoyu ve cinsel aktiviteyi azaltıyor ve nihayetinde de seksten kaçınma riskini arttırıyor. Öte yandan hormonal düzeydeki bozukluklar, örneğin; erkeklerde düşük testosteron seviyeleri ve hem erkeklerde hem de kadınlarda düşük dopamin ve serotonin seviyeleri de kaçınma hallerinin nedenlerinden olabilir.
Yalnızlık, her iki cinsiyet için de, diğer insanlarla geçirilen zaman miktarını ve dolayısıyla da etkileşim ve samimiyet için olası fırsatları azaltan bir etkiye sahiptir. Yalnız bireyler, gerçek bir cinsel deneyim yerine bazen pornografiye başvuruyor. Bu durum, zamanla cinsel performansı olumsuz etkilemesiyle de önemli bir etken haline gelebilir.
İleri yaştaki pek çok yetişkin, utanma ve suçluluk hissinden ya da basitçe “çok yaşlı” olduklarını düşünmelerinden kaynaklı cinsel birliktelikten kaçınıyor. Ancak yine de, yaşlı yetişkinlerin cinsel birliktelik konusunda ilgisiz olduklarını söylemek yanlış olur.
Az sayıda insan doktorlarıyla, cinsel problemleri hakkında konuşuyor. Araştırmalara göre, doktor ziyaretlerin en az yarısı, cinsel sorunları belirtmekten çekiniyor. Çekinme, zaman yetersizliği, kültürel ve dini etkenler; bazı doktorları, hastalarının cinsel yaşamlarına dair soru sormaktan alıkoyuyor olabilir.
Bazı doktorlar, cinsel sorunların ele alınmasının hastaya çok fazla yakınlık yarattığını düşünürken, bazıları da cinsellik hakkında konuşmanın çok fazla zaman aldığını söylüyor.
Yine de bazı doktorlar, hastalarına cinsel yaşama dair sorular sormaktan çekinmiyor ve Harvard University’den araştırmacılar tarafından yürütülen bir araştırma; eğer doktorun böyle bir girişimi olursa hastaların da cevaplamaktan çekinmediklerini ortaya koyuyor.
Ülkemizde bu alanda yapılmış herhangi bir bilimsel araştırmaya rastlayamadık, ancak; “Sakın sorma! Sakın anlatma!” kültürünün yerini “Sor, anlat ve öğren” kültürünün alması gerektiğini söylemeliyiz.