Nedim Şener: Strasburg'daki bomba benzetmesine cevap Strasburg'dan geldi

Nedim Şener: Strasburg'daki bomba benzetmesine cevap Strasburg'dan geldi

AİHM’in gazeteci Nedim Şener ve Ahmet Şık’ın Odatv davası kapsamında yaptığı başvuruyu haklı bulmasını değerlendiren Nedim Şener, “Başbakan 40 ay önce Strasburg’da yaptığı bir konuşmada beni ve Ahmet Şık’ı teröriste, hakkında toplatma kararı alınan basılmamış kitabı da bombaya benzetmişti. Başbakan’a cevap 40 ay sonra yine Strasburg’dan geldi” dedi.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Odatv davası kapsamında bir yıl tutuklu kalan gazeteciler Nedim Şener ve Ahmet Şık'ın "ifade özgürlüğünün kısıtlanması" ve "özgürlük ve güvenlik ihlali" çerçevesinde yaptığı hak ihlali başvurusunu haklı buldu. Mahkeme, Türkiye'nin Nedim Şener'e 20 bin Euro, Ahmet Şık'a ise 10 bin Euro manevi tazminat ödemesine hükmetti.

Posta gazetesi yazarı Nedim Şener, AİHM’in kendisi ve Ahmet Şık ile ilgili verdiği hak ihlali kararını bugünkü köşesine taşıdı.

Nedim Şener’in, Posta gazetesinin bugünkü (9 Temmuz 2014) nüshasında yayımlanan, “Strasburg'daki bomba benzetmesine cevap Strasburg'dan geldi” başlıklı yazısı şöyle:

 

‘Strasburg'daki bomba benzetmesine cevap Strasburg'dan geldi’

 

Başbakan 40 ay önce Strasburg’da yaptığı bir konuşmada beni ve Ahmet Şık’ı teröriste, hakkında toplatma kararı alınan basılmamış kitabı da bombaya benzetmişti. Başbakan’a cevap 40 ay sonra yine Strasburg’dan geldi. Anlatayım;

Tarih 13 Nisan 2011.

Yer: Strasburg-Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi:

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ahmet Şık ile benim tutuklanmamız ve toplatılan kitap hakkında konuşuyor; Kitabı bombaya benzetiyor; “Bu kitapları toplatan ben değilim.... Bakınız burada ben size bir şey söyleyeceğim: Bombayı kullanmak suçtur ama bombanın hazırlanmasındaki malzemeleri kullanmak da suçtur. Diyelim ki bir yerde bombanın kullanılmasında, ne varsa, fitilinden tutunuz, ta diğer maddelerine varıncaya kadar, ne varsa. Bunun ihbarı gelmişse, güvenlik güçleri gidip bunları toplamaz mı? Almaz mı? Çünkü o da bir suç teşkil etmektedir. Gider onları alır.”

Tarih 8 Temmuz 2014.

Yer Strasburg-Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM):

AİHM tutukluluğumuza ve kitap toplatmaya karşı yaptığımız başvuruyu haklı buluyor. İfade özgürlüğümüzün ihlal edildiğine saptayıp Türkiye’yi toplam 30 bin Euro para cezasına mahkum ediyor. Kararda şöyle diyor; “Başvuran kişilerin yeterli ve ilgili neden bulunmadan bu kadar uzun süre tutuklu bulundurulmalarının, kamu yararını ilgilendiren konularda fikirlerini ifade etmekten caydırmaya yöneliktir. Bu tip tutuklama önlemleri, soruşturmacı tüm gazeteciler üzerinde devlet organlarının işleyiş ve uygulamaları için oto-sansür iklimi oluşmasına neden olmuştur. Başvuranların yargılama öncesinde tutuklanmaları ve bir yıllık bir süre için tutuklu bulundurulmaları bir sosyal ihtiyaçtan kaynaklanmamaktadır. Uygulanan önlem (uzun tutukluluk) ne amaca uygun, ne de demokratik bir toplumda bir gerekliliktir. Dolayısıyla da Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesi (ifade özgürlüğünü güvence altına alan madde) ihlal edilmiştir. Gazeteciler, yazdıkları kitaplar gerçeği yansıtmasa bile terör örgütüne yardım suçundan yargılanamazlar.”

 

Bayraktar: ‘Ergenekon’da devletin ilk mahkumiyeti’

 

Böylece Strasburg’da, Avrupalı parlamenterler önünde gazetecileri teröriste, kitabı bombaya benzeten Başbakan’a cevap Strasburg’da bulunan AİHM’den gelmiş oldu. Devlet, polisi, savcısı, mahkemesi, kullandığı medyasıyla bizi terörist ilan etmek için elinden geleni yaptı. Mahkum etmeye çalıştı. Ama evrensel hukuk karşısında kendisi mahkum oldu. Avukatım Prof. Dr. Köksal Bayraktar bunu hatırlatırken önemli bir konuya dikkat çekti: “AİHM’e Türkiye’den Ergenekon ve Balyoz davaları ile ilgili birçok başvuru yapıldı. Çoğu reddedildi. AİHM bu süreçte yargılananlar lehine yani devleti mahkum eden hiçbir karar almadı. İlk kez Ergenekon süreciyle ilgili yargılananlar lehine devletin mahkumiyetiyle sonuçlanan bir karar almış oluyor. Bu karar ifade özgürlüğünün önemi kadar bu mahkemelerdeki yargılamalara da çekidüzen verilmesi gerektiğini gösteriyor. Ayrıca tazminat tutarı da oldukça yüksek ve dikkat çekicidir.”

Bari siyasetçiler bu karardan şu dersi çıkarsa; gazetecilik “terörizm”, kitap “bomba” değildir.