Nefret müfredatı: IŞİD'in beynini yıkadığı çocukların hikâyeleri

Nefret müfredatı: IŞİD'in beynini yıkadığı çocukların hikâyeleri

16 yaşındaki Mutassım daha önce hiç uçağa binmediği için gergin. Atina Havalimanı'nda, uçağın kalkış kapısında bekleyen diğer yolculara birlikte oturuyor.

Kendine güveni yerinde değil. Biletini pasaportunun arasına koyuyor ve diğer yolcuları takip ederek uçağa binmek için sıraya giriyor.

Uçuş için yolculara çağrı yapılırken, Suriyeli çocuk ezberlediği birkaç İspanyolca cümleyi içinden tekrarlıyor.

Sahte İspanyol pasaportuyla seyahat ediyor. Biniş kartlarını kontrol edenlerden soru gelebilir.

Pasaportu, Suriye'den Türkiye'ye ve şimdi de Avrupa'ya kaçmasına yardım eden bir insan kaçakçısından 3 bin dolardan fazla para ödeyerek almış.

Oysa yalnızca bir ay önce Rakka'dayken IŞİD'in bir üyesiydi. Mutassım bir şehir hastanesine atandı, yaralı ve hasta olan IŞİD militanlarına yardım etti.

Bundan önce propaganda birimlerinden birinde çalışıyordu.

O zamanları başka bir hayat olarak görüyor ve artık unutmak istiyor.

Hava saldırılarını, çığlıkları, kafası kesilerek öldürülen insanları arkasında bıraktı. Bunlar artık sır olarak kalmalı. Almanya'daysa kendisini yeni bir başlangıç bekliyor. Tabii yetkililer 'hilafet eğitimi' aldığını ve IŞİD'e katıldığını fark etmezlerse.

IŞİD zayıflıyor, Suriye, Irak ve Libya'da toprak kaybediyor. İddia ettikleri küresel hilafet anlayışını gerçekleştiremediler. Örgütün Rakka, Sirte ve Musul'u kaybettikten sonra varlığını sürdürmek için bir kenarda tuttuğu, sigorta mahiyetinde bir B planı vardı.

İleride yetişkin militanlar olacak yeni bir cihat ordusu yaratmak için çocuklara eğitim verdiler. Nefretin yeni neslini yaratmayı amaçladılar.

Mutassım savaşçı bir yapıya sahip değildi, kısa boylu ve gergin. Onunla şimdi yaşadığı küçük Alman köyünde buluştum.

Sigara içiyor ki bu Suriye'den ayrıldığından beri edindiği bir alışkanlık.

Çünkü IŞİD sigarayı yasaklamıştı. Günün erken saatinde beni bira içmeye çağırıyor.

Dua etmeyi bıraktığını ve inançlarını terk ettiğini söylüyor. Daha önce IŞİD'den dersler almış ve buna uygun bir hayat tarzı benimsemiş.

Bana, IŞİD karşıtı koalisyonun hava operasyonlarından sonra olanları filme aldığını ve hastanede yaralılara yardım ettiğini, halkın ortasında gerçekleştirilen kafa kesme olaylarına tanık olduğunu anlattı.

15 günlük askeri eğitim aldığını ve bu sürenin bazı çocuklar için daha uzun olduğunu söyledi.

Eğitim programı son derece sıkıymış. Sabah dörtte dua ile başlayan program, fiziksel eğitim, savaş eğitimi ve şeriat hukuku derslerini içeriyor.

Eğitimlerinin bir parçası olarak, gençlerin yanan lastiklerden atlamaları ve başlarının üstünden gerçek mermiler geçerken dikenli tellerin altında sürünmeleri gerekiyor.

Şam yakınlarındaki Doğu Guta'dan bir arkadaşı eğitim sırasında ölmüş. Bu olay yaşandığında Mutassım daha 16 yaşında bile değilmiş.

Afrika, Ortadoğu ve Güney Amerika'daki birçok silahlı grup çocukları savaş için eğitti. Ancak çok azı İslam Devleti kadar verim alabildi. Çocukları askere almak bir savaş suçu.

Savaş vahşileşirken, IŞİD de bu işte iyice ustalaştı. Grubun kendi topraklarında kurduğu mobil propaganda birimleri cezaları ve savaşları öğretiyor.

Beş yaşından küçük çocuklar dahi buna katılıyor.

Rakka'da gizlice çekilen ve BBC'ye geçilen bir videoda çocuklar heyecanla bir kafesin etrafında toplanıyorlar. Kafesin içinde esnaf komşuları Samir var.

Çocuklar kafesin ortasında çömelmiş olan tutsak adama bakıyorlar.

Birisi adama bir şey atıyor. Ceza şekline bakılacak olursa adam, Müslüman bir kadına cinsel tacizde bulunmuş.

Cezası da hayvanat bahçesindeki bir hayvan gibi çocukları eğlendirmek. Fakat çocuklar muhtemelen bu adamın durumundan daha kötülerini, infaz gibi durumları görmüş olabilirler.

Militanlar gençleri askere alma konusunda dikkatli davranıyorlar. Onlara sadece kurtuluş ve cenneti değil, daha dünyevi arzuları da vaat ediyorlar.

IŞİD'le yaşam çok zor ve tehlikeli olabilir, ancak onlara göre ödülleri de var.

Mutassım için vaat edilen şey evlilikti. 14 buçuk yaşındayken evlenmeye hevesliydi.

Ailesi onun bu isteğini reddettiğinde IŞİD devreye girdi. Örgüt, Mutassım'ın IŞİD militanlarıyla yaşamasına izin verdi, ona sorumluluk verip eğittiler ve bir gelin bulmaya söz verdiler.

Mutassım IŞİD'e katılmak için hevesliydi. Dediğine göre, örgüte katılan gençlerin yaklaşık yüzde 70'inin ailesiyle sorunları varmış.

"Örgüt bu ailevi sorunları ailelere karşı kullanıyorlardı, onlar da ya IŞİD'in isteklerini yerine getiriyorlardı, ya da örgüte katılıyorlardı" diyor.

Savaşın şiddeti arttıkça Rakka'da yaşam zorlaştı. "Fransa'daki stadyum saldırısı sonrası bütün şehir uyuyamadı" diyor. "Fransızlar bütün şehri bombaladı. Kızmıştım, çünkü masum siviller öldürülmüştü" diye konuşuyor Mutassım.

Bir başka hava saldırısı sonrasında, çocukların ağladığını ve kadınların yardım için çığlık attığını duydu. "Bu asla unutmayacağım bir sahneydi. Bir film sahnesindeymiş gibi hissettim" diyor.

Sonunda IŞİD'in gerçek yüzünü görüyor. O, korkusuz ve güçlü olarak takdir ettiği IŞİD militanlarını, inançlarına göre davranmadıklarını söylüyor.

Mutassım ve ailesinin arası düzeldi. Ailesi kaçmasına yardımcı olması için bir insan kaçakçısına para ödedi.

Türkiye'nin güney sınırında Mutassım'a yardım eden insan kaçakçısını buldum. Ebu Jasen Rakka'dan gelmişti ve Mutassım'ın ailesini iyi tanıyordu.

Yüzlerce mülteciyi kaçırmıştı. Peki ama Mutassım'ın IŞİD sempatisini arkasında bıraktığını nerden biliyordu?

Ona bu güveni veren Mutassım'ın ailesiydi. "Eğer o benimle tek başına iletişime geçseydi, ona yardım etmezdim. Bu çocuk IŞİD'in gönderdiği ve benim ağımı öğrenmek isteyen bir ajan olabilirdi. Ama Mutassım'ın ailesini tanıyordum" diyor.

Video altı: Rakka ve çevresi, karşı gruplardan kuvvetlerin ve onlarca denetim noktasının bulunduğu bir savaş alanı

Şartlar çok zorlu ve yakalanma ihtimaliniz bir hayli fazla.

Ebu Jasen kaçış güzergâhının 2014 ve 2015'e göre daha zorlu olduğunu anlatıyor.

Sınıra ulaşmak için önce IŞİD'e karşı savaşmak için ittifak yapmış olan Kürt ve Araplardan oluşan Suriye Demokratik Güçleri'ni geçmek zorundasınız.

IŞİD üyeleriyle ilgili ellerinde bir liste var ve sıkı bir kontrol yapıyorlar.

Bir sonraki engel ise Özgür Suriye Ordusu tarafından kontrol edilen bölgeyi aşmak.

Mutassım, "Ateş açtılar ve başımızın üstünden mermiler geçiyordu" diyor. "Her ne kadar mültecileri geçirmesi için bölgedeki güvenlik güçlerine para verilmiş olsa da bütün olan bitenler çok korkutucuydu" diye ekliyor.

Mutassım daha sonra Yunanistan'a geçti ve sahte pasaportla Atina'dan uçağa bindi.

Bugün Almanya'da bir mülteci pansiyonunda kalıyor. Bir ağacın altında otururken bana hikayelerini ve unutamayacağı kabuslarını anlattı.

Dünyanız şiddetle dolu olduğunda, sadece en garip anlar hafızanıza kazınır.

Mutassım için bu zamanlar Rakka'daki IŞİD morgunda çalıştığı zamanlardı. Bomba ile parçalanmış bir vücuttan kalan bacağı eline aldı. Yaralı bir sivil, ölü olarak kayıtlara geçti.

Alman makamları Mutassım'ın geçmişi hakkında bilgi sahibi değil.

Bir ay içinde IŞİD kontrolündeki topraklardan Avrupa'ya, neredeyse hiç fark edilmeden seyahat ettiğini bilmiyorlar.

Hepsi bu da değil. Mutassım yalnız gelmemiş. Suriye ve Irak'ın Musul kentinde IŞİD'e hizmet eden bir başka genç de Belçika'ya gitmiş.

'Onlar benim düşmanımdı, şimdiyse ben onlarla birlikteyim'

Ömer 17 yaşında. Ama daha genç olduğu da söylenebilir. Ta ki gözlerinin içine bakana kadar. Ömer'in gözleri son derece yorgun, ürkmüş… Güçlü durmaya çalışıyor. Hatta hâlâ üzerinde IŞİD için cepheye gitmeye hazır bir gencin tavırları var.

Belçika'da yaşıyor ve problem çıkardığı için üç mülteci pansiyonundan atılmış. O size şüpheyle yaklaşılacak biri gibi gelebilir. Hikayesini anlatması aylar aldı. Bu hikâyeyi anlatırken kullandığı tüm abartmaların arasından bir istismar tablosu ortaya çıkıyor.

Bir yaban mersini meyvesi birası içerek IŞİD hakkında konuşmaya başlıyor. Ancak cevapları önceden hazırlanmış gibi dikkatli. Böbürlenip duruyor ancak IŞİD'de geçirdiği zamanın büyük kısmının ciddi bir başarısızlık olduğunu hemen anlıyorsunuz.

O da Rakkalı ve bir garajda çalışıyormuş. Kurulduktan hemen sonra IŞİD'e katılmış.

Rakka'daki iki haftalık eğitimin sonrasında Musul'a gönderildi. Orada bir hafta boyunca bir evde kaldı.

"O evden hiç çıkmadık. Kapıyı kimseye açmamamızı söylediler."

Musul hayal kırıklığı yarattı. Kentte iki yıldan fazla süredir yaşayan diğer Suriyelilerle tanıştılar.

İzinleri yoktu, ön cephede bulunuyorlardı. Tek yiyebildikleri şeyler ekmek, yoğurt ve hurmaydı.

"Yemek yemeden 24 saat geçiriyorlardı" diyor.

"Mücahitler için iyi bir bakım yoktu. Şeriat eğitiminde, kahvaltı, öğle ve akşam yemeği için haşlanmış patates ve yumurta vardı, bazen de kekik ile zeytinyağı oluyordu. "

Ömer hiçbir zaman IŞİD'in kendisinden beklediği gibi bir savaşçıya dönüşemedi.

Eğitimde başarısız olduktan sonra, Ceyş el Hilafet'ten ayrıldı. Bu kez intihar saldırısı tugayına katılmak için başvurdu ancak reddedildi.

Muhbir olarak çalışmaya başladı. Kürtleri, sigara içenleri gözetliyordu. Her ihbarı için para alıyordu.

Cezayirli bir IŞİD militanının Ömer'i sigara içmekle suçlamasıyla IŞİD'de geçirdiği günler de sona erdi. Gece geç saatlerdi ve Cezayirli militan Ömer'e tecavüz etmek için onu bir arabanın arkasına itti.

Ömer'in bunu anlatacak kimsesi yoktu.

"Çok korkuyordum, beni herhangi bir şeyle suçlayıp polis karakoluna götürebilirdi" diyor. Omar bu olaydan sonra ayrılma zamanının geldiğine karar vermiş.

Bugün geçmişte yaşadıklarını saklı tutuyor. 'Kız arkadaşlarım' diye tanımladığı kendisine para veren yaşlı kadınlar sayesinde kurtulmuş. Hepsine minnettar olduğunu söylüyor.

Omar, Avrupalılar için bir tehdit değil. "Onlar benim düşmanımdı. Şimdi aralarında yaşıyorum. Onlarla yemek yiyip, içiyorum. Beni aralarına aldılar ve bana çok iyi baktılar" diyor.

Son birkaç ayda BBC, Avrupa'da yaşayan en az üç eski çocuk askeri buldu. Röportaj yapmayı kabul etmiyorlar. Avrupa Polis Teşkilatı Europol de konuyla ilgili görüş bildirmeyi reddetti.

IŞİD dikkatini yalnızca savaş alanına yoğunlaştırmakla kalmayıp, yeni militanlar yaratarak toplumda daha da derin bir yer edinmeye çalıştı.

Bunun için de küçük çocukların evlerine, sınıflarına ve zihinlerine ulaştı.

Beş yaşına girer girmez, okul kitaplarındaki müfredatlarda çatışma ve şiddet dili çocuklara tanıtıldı.

'Hilafet neslini' yarattılar ve onları 'kutsal savaşçı' haline getirme sürecine başladılar.

IŞİD'in sözde eğitim bakanlığı öğretmenlere 'eğitim sevgisini' aşılamasını bildirdi.

Ancak bunu, peygamberlerin ve peygamberlerin erdemlerinden bahsederek yapmayı önerdi. "Affetme, sabır, cesaret, güç, Allah'a güven ve onun adına cihad çağrısı" gibi konular bu şekilde verildi.

Ayrıca öğretmenlerden, "Kafirleri titretecek çocuk şarkıları" öğretmeleri de istendi.

Böylece çocuklar "Allah uğruna cihad için, ölümü yücelten basit ama şiddet dolu" tekerlemeler öğreneceklerdi:

Tıpkı Hitler'in gençlik hareketinin çocukları Nazilerin hedefleri için eğitmesi gibi, IŞİD de kendi devamlılığı için ve örgütün taze kanlarla beslenmesi için bir sistem geliştirdi.

Bu arada 2014 kışında Rakka'nın kontrolünü de ele geçirdikten sonra, eğitim sistemini baştan yaratma planı devreye girdi.

Yeni oluşturulan eğitim bakanlığı ilk kararnamesinde, müzik dersleriyle birlikte, vatandaşlık dersi, tarih, spor ve Suriye devletinin İslam eğitimi müfredatını yasakladı.

Bunların yerini IŞİD'in "cihad doktrini" ve "Şeriat" kitapçıkları aldı.

IŞİD kendi müfredatına uygun kitaplara sahip olmadığı için, mevcut Suriye ders kitaplarını, sansürleyerek kullandı. Karanamede şu belirtiliyordu:

Öğretmenlere, "Şeriat veya İslam Devleti politikasıyla çelişmeyen" örneklere başvurarak müfredatta silinen bölümlerde oluşan boşluğu kapatmaları söylendi.

Temmuz 2014'e kadar, Musul düşmüş ve 'hilafet' ilân edilmişti. Rakka'dan altı kat daha zengin olan Musul, insan kaynakları ve altyapı açısından çok daha fazla imkâna sahipti.

Artık IŞİD kendi müfredatını hazırlayabilecek uzmanlığa ve kaynaklara sahip olmuştu.

Bir öğretmen olan Yusuf, BBC'ye konuşurken, "2014 sonbaharından itibaren müfredatı tamamen yenilediler. Yaz boyunca IŞİD ideolojisine sadık İslam alimlerini işe aldılar." diyor.

İlkokuldaki dini ders kitaplarında, Müslüman olmayanlara karşı kışkırtıcı metinlerin yanı sıra, gençlerin IŞİD'in "pozitif" ışığında yürümesini sağlamak için tasarlanmış propaganda broşürleri yer aldı.

IŞİD müfredatını ilk kez 2015-2016 eğitim-öğretim yılında sundu. Çocuklar 5 yaşında okula başlıyorlardı ve 15 yaşında mezun oluyorlardı.

Bildiğimiz, alışık olduğumuz okul hayatından 4 yıl atılmıştı.

İslam Devletinin doktrini ve onun dünya vizyonu doğrultusunda 12 farklı disiplinde eğitim alınacaktı.

Cihad kurumsallaştırıldı, hilafetin sınırlarının ötesindeki herkes düşman ilân edildi.

Musul düştü. Fiili başkent Rakka'nın da önümüzdeki aylarda geri alınması bekleniyor.

IŞİD hâlâ Suriye'de kontrolü altında olan birkaç yerel bölgede nefret müfredatını çocuklara öğretiyor.

Daha ilk yıllardan itibaren çocuklara 'İslam'ı kirleten düşmanlar' anlatılıyor. Bunların arasında Rafıziler (Şiiler), Mürtedler (IŞİD ideolojisini benimsemeyen Sünniler), Safaviler (İranlılar), Haçlılar (Batılılar), Yahudi-Hristiyan İttifakı ), Birleşmiş Milletler ve Tağutlar (Şeriat kurallarını benimsemeyenler).

İslam Devleti küçük yaştan itibaren gençlerini, cihada karşı olan kâfirlere karşı kışkırttı. "Onlar yenilecekler" dendi.

Fakat örgütün öncelikleri de belirlenmiş. Birinci sınıf öğrencileri için hazırlanan kitapta, IŞİD lideri Ebubekir el-Bağdadi'nin kürsüdeki bir fotoğrafı ile hilafete bağlılık yemini için silahlarının havaya kaldırmış militanların fotoğrafı var.

İslam Doktrini kitaplarında, öğretmenlere şöyle bir hatırlatmada bulunuluyor:

Bu kitaplarda günümüz ultra-muhafazakâr İslam ve Selefi Cihad ideolojisinin temelini oluşturan ortaçağ alimleri, İbn Teymiyye ve İbn-i Kaydım'ın tartışmalı öğretileri de var.

Ders kitaplarında 6 ila 11 yaşlarındaki çocuklar, Allah'ı sevenleri sevmek, Allah'ı sevmeyenlerden nefret etmek ve cihad gibi kavramlara maruz kalıyor.

Fakat belki de IŞİD'in eğitimi baştan yaratma projesinin en çıkarcı yanı Kuran öğretisinde.

IŞİD, öğretmenlerine sınıflarda öğretilmekte olan ayetleri, cihad kavramlarına bağlantılandırma ve birçok durumda bunlara referanslar verme talimatınını iletiyor.

Talimatta, "Bu ayeti öğrencilerinize, "Allah uğruna cihadın amacına ve kafirlere karşı zafer kazanmak için, Allah'ın hatırı için ölüm" şeklinde aktarın deniliyor.

Bu sistematik uygulaman sonucunda çocukların cihatçıların öğretileri ile Kuran'ı karıştırması hatta bir tutması olası. Sonuç olarak bu çocuklar kendi öğrendikleri doktrine uymayan her Müslümanı kafir olarak görebilir.

Böyle bir müfredatın çocuklar üzerindeki etkisi, bir IŞİD propaganda videosu olan 'Geleceğin Aslanları' propaganda videosunda görülebilir.

"Sizin Emiriniz kim?" diye soruyor anlatıcı.

Yakışıklı bir Kazak olan ve belki de 10 yaşından daha küçük olan Abdullah'a cevap veriyor: "Ebubekir el-Bağdadi."

"Gelecekte ne olmak istiyorsun, inşallah?"

"Seni öldüren ben olacağım ey kafir. Mücahid olacağım, inşallah."

Üç ay sonra Abdullah başka bir videda görünüyor ve elindeki silahla casus olduğu iddia edilen iki adamı öldürüyor.

Masum bir çocuk beyni yıkanıp bir silah haline getirildi. Aslında bir yandan da örgütün kurbanı haline geldi.

Ders kitapları, çocukları hilafetin askerleri olmaya ikna etmek amacıyla yazılmıştı.

Bir başka örnekte bir çocuk camide gördüğü silahlı savaşçıları babasına soruyor.

"Onlar halifeliği korumak ve kafirlerle savaşmak için dünyaya geldi" diye cevaplıyor baba.

Çocuk, "Ben de onlardan biri olmak istiyorum baba" diye yanıtlıyor.

Babası, "Yapacaksın. Sen büyüyüp bir savaşçı olana kadar ve Allah'ın dinini yayıp Müslümanları savunana kadar biz bekleyeceğiz " diyor.

Böylece IŞİD çocuklarının ilkokul yolculuğu sona eriyor.

Çocukların geleceğini en güzel gösteren şey, 11 yaşındaki çocuklar için basılan bir ders kitabı. Kitapta omzunda asılı bir tüfek ile gri, sisli bir yolculuğa çıkmış bir çocuk var.

Bu yolculuk onu büyük ihtimalle savaş alanına götürüyor, savaşta dirayeti ya güçlenecek ya da kırılacak.

"Yakında, çok yakında, harika şeylere tanık olacaksın.

Okul bahçesinde ya da evde, çocuklar oynamakta. Cihadın şarkılarını söyleyerek, Batı'ya saldırıyorlar.

IŞİD, Musul'un büyük bölümünden çekildi. Ama şarkıları 12 yaşındaki Usma ve Yakub'un dilinde.

Çocuklar eve yürürken, lamba direklerinden asılı cesetler gördüklerini hatırlıyorlar. Ve infaz videolarını.

Usma yeni saç kesimini bana anlatırken gülümsüyor. İki yanı tıraşlanmış, üst kısmı uzun. IŞİD öğrencisiyken saçını böyle kestirse 15 kez kırbaçlanırdı.

Yakub gülümsemiyor. Eliyle kafa kesme işareti yapıyor. "İyi insan değildiler. İnsanların kafalarını keserlerdi" diyor.

IŞİD bu yaşlardaki çocuklara büyük ilgi gösteriyordu. Onlar örgütün gelecek için sigortasıydı ve potansiyel genç savaşçıların askeri eğitimde hızlı bir şekilde başlanması için bir filtreleme süreci izleniyordu.

Öğretmen Yusuf, "IŞİD öğrencilere şiddetle yaklaşmadı" diyor. Onların duygusal taraflarına seslenerek, 'Biz sizin aileniziz ve bağımsızlığınızı ve özgürlüğünüzü elde etmede size yardım edeceğiz' sözleriyle yaklaştıklarını aktarıyor.

Yusuf'la iki sene önce internet üzerinden ilk konuştuğumda, bize IŞİD tarafından işgal edilen Musul'dan bilgi aktarıyordu. Bana bütün IŞİD müfredatını bir CD'ye kaydederek verdi.

Yusuf, "IŞİD ideolojisi dersliklerde yerini aldıktan sonra bazı öğrenciler ortadan kayboldu. Babaları ya örgüt için öldü ya da örgütün militanları tarafından öldürüldüler" diyor.

Yusuf bana, bazı durumlarda ailelerin bir çocuğunu örgüte vererek, diğer aile üyelerini korumaya çalıştığını anlattı.

Çocukların radikalleşmesi konusunda uzman olan Georgia State Üniversitesi'nden Dr.Mia Bloom bu durumu, anne-baba rolünün 'sapkın bir biçimde evrilmesi' olarak açıklıyor ve ekliyor:

"Çocuklar daha iyi yiyecekler ve ailenin korunması için feda ediliyorlar. IŞİD, diğer çocuklara dokunmayacağı garantisi veriyor. Ailelerin teslim ettiği çocuklar diğer asker çocuklar gibi de değil. Çocukları aileleri teslim ettiyse, geri dönme şansları da kalmıyor."

Ebu Malik'in oğlu öldüğünde, resmi bir tören yapılmadı.

Arkadaşları ve tanıdıkları taziye için geldiler. Ancak elbette soru soramayacaklarını biliyorlardı.

Ebu Malik yıllarca oğlunu kurtarmak ve onun kendisine zarar vermesini engellemek için uğraştı.

Babasının çabalarına rağmen oğlu önce Suriye'de El-Kaide bağlantılı Nusra Cephesi'ne katıldı, ardından da IŞİD militanı haline geldi.

Kürt güçlerine karşı iki savaşçıyla yapılan bir intihar saldırısında öldü. Henüz 18 yaşında bile değildi.

2013'te Rakka'da Nusra Cephesi'nin yıldızı yükseliyordu. Ebu Malik'in oğlu henüz 13 buçuk yaşındayken kendi yaşıtlarıyla birlikte örgütün militanlarına bir yakınlık hissettiler.

Çocuklar Nusra militanlarını cihad çağrısı yaparken gördüler. Ebu Malik'in oğlu Kasım 2013'te örgüte katıldı. Üç gün sonra babası onu eve getirmek istedi.

IŞİD 2014 yılının başında Rakka'da kontrolü tek başına sağlamaya başladığında, Ebu Malik'in oğlu militanlara katılmaya gitti. Ebu Malik onu buldu ve ünlü bir şeyhe ve alime götürdü. Çocuğa, birlikte savaştığı kişilerin, özellikle de intihar bombacısının cehenneme gideceğini söyledi.

O yıldan sonra Ebu Malik'in oğlu arkadaşları gibi örgüte tekrar katıldı.

Bir kez daha babası oğlunu buldu ve eve getirdi. Aldığı akıllı telefonla onu yanında tutmaya çalıştı.

Ancak oğlu telefonla IŞİD mesajlarına ve cihad videolara erişti. Oğlu bir kez daha IŞİD'e katıldığında Ebu Malik kalan üç oğluyla birlikte Türkiye'de yeni bir hayat kurmak için çaresizce Suriye'yi terk etti.

Bir eczanede çalıştı. Dindar adam bir gün oğlunun kendisini öldürdüğünü öğrendi ve onun adını bir daha asla anmadı.

Birleşmiş Milletler'e göre gönüllü olsun, kaçırılsın veya zorlansın, silahlı grupların saflarına nasıl geldiği önemli değil, tüm çocuk askerler kurban olarak kabul ediliyor.

Çocukluğunda doğru anılara sahip olmayan gençlerin kurtarılması zor oluyor.

IŞİD'in suçları çok; tecavüz, imha, soykırım ve terör.

IŞİD'in bıraktığı mirasın en zararlısı, geçimlerini kaybetmiş, kaos ve savaşa kapılan ve geleceği olmayan çocuklar.

Kais, Suriye'deki Lazkiye kentinden geliyor. Onun savaşı 15 yaşındayken başladı ve rejimle savaşan bir isyancı gruba katıldı. Tabur komutanı, emrindeki tüm savaşçılarla IŞİD'e katıldı. Kais de muhtemelen anlattığından daha gönüllü bir şekilde IŞİD saflarına geçmişti. Ancak anlattığı IŞİD'in gerçek yüzünü görme hikâyesi hiç de yabancı değil.

Sonunda kaçmayı başardı ve bugün yaşadığı Türkiye'ye geldi. Bir zamanlar heyecanlı bir çocuktu, ateş etmeyi öğreniyordu, cihada katılmaya istekliydi, Suriye rejimi ile savaşmaya hazırdı ve "kafirlerle" savaşmaya gidiyordu. Bütün bunları arkasında bıraktı. Gaziantep'te tanıştığımızda hayal kırıklığı ve umutsuzluk içindeydi.

Sayıların belirtilmesi zor ancak en az iki bin çocuk IŞİD'in eğitimlerine katıldı ve savaş makinesi çocuk askerler yaratmak için binlerce kişi daha IŞİD sınıflarında manipüle edildi ve cihada çağrıldı.

Bunlar kurban ve bazıları da birer tehdit. Hemen hepsi artık yaşadıkları toplumun bir köşesine çekilmiş durumda.

Dr. Mia Bloom, yeniden suça karışmanın tehlikesine işaret ediyor: "Bu beklenmeyecek bir şey değil. Bu çocuklar suça karışabilirler ve bunun için tüm becerilere sahipler. Onlar terörist gruplarına değil, suç çetelerine dönüşebilirler"

Musul'un eski şehir bölümünde kavurucu sıcakta beklediğinizde, tamamen harabeye dönmüş yıkım manzarasını karşınızda bulabilirsiniz.

Önceki savaşların kalıntılarıyla karşılaştırmalar yapıldı, örneğin; Dresden, Stalingrad gibi.

Hasar tespiti yapılırken, esas nokta kaçırılıyor. Maddi hasar algılanması ve aynı zamanda onarımı en kolay olanıdır. Şehirler yeniden inşa edilebilir.

Kısa süre içinde IŞİD, gençleri eğiterek onlara kalıcı bir zarar verdi.

Bu çocuklarla oturup konuştuğunuzda ve onların hikâyelerini dinlediğinizde duygulanmamak için kendinizi zor tutuyorsunuz.

En kötü etkinin belirlenmesi zor olacaktır. Bu çocukları tedavi etmek, kabuslarını durdurmak ve yaşadıkları travmayı onarmak maliyetli ve zaman isteyen bir şey.

Okullarını o kadar ihmal etmişler ki iş bulmaları bir hayli zor. Çocukları cihadçı propagandayla zehirlenmemiş bir inanca döndürmek de dirayet isteyecek.

Onları toplumlarına geri götürmek, Irak ve Suriye'yi yeniden inşa etmek için yardım etmek, onları kurtarmak için yeterli olabilir.

Mağdur olan ve Batı'ya kaçanları tedavi etmek, onların daha kötü da bireyler olmasını ve suça karışmasını engelleyebilir.

Fakat bunların hepsi zor ve halk nezdinde sempatiyle yaklaşılan seçenekler değiller. Belki de bölme ve yıkımın uzmanı IŞİD, bunu her zaman biliyordu. Sonuç olarak, intihar bombacısı olmak isteyen bir çocuğa kim yardım etmek ister?

Hazırlayan: Quentin Sommerville ve Riam Dalati