"Nefret suçları en çok kamusal alanlarda işleniyor"

"Nefret suçları en çok kamusal alanlarda işleniyor"

Kaos GL Derneği, 2017 Yılında Türkiye’de Gerçekleşen ‘Homofobi ve Transfobi Temelli Nefret Suçları Raporu’nu kamuoyu ile paylaştı. Dernek anket yoluyla hazırladığı rapor için Türkiye’deki çok sayıda şehri kapsayan iletişim ağıyla Ankara’daki bireysel ve kurumsal iletişim ağlarını kullandı.

Raporu Prof. Dr. Melek Göregenli yazdı. Yayının editörlüğünü ise Kaos GL Derneği Uluslararası İlişkiler ve Savunuculuk Koordinatörü Murat Köylü yaptı. Göregenli raporun önsözünde LGBTİ etkinlik yasaklarına dikkat çekerek nefret suçlarına ilişkin şunları kaydetti:

“2017 yılı boyunca gerçekleşen saldırıların yanı sıra kamu otoritelerinin yasaklama kararları ve belirli gruplar tarafından gerçekleştirilen LGBTİ’lere yönelik açık nefret söylemi ve suçu içeren açıklamalar, yasal takibe uğramak bir yana, kamu otoriteleri tarafından uygulamalarıyla meşrulaştırılmaktadır. Ayrıca, kadınlara, çocuklara ve başka toplumsal gruplara yönelik şiddet ve nefret suçlarının da aynı zihniyet yapısından beslendiği ve giderek yaygınlaştığı da göz önünde bulundurulmalıdır.”

Mağdurlar, ortalama olarak, vaka başına ikiden fazla hak ihlaline uğradılar. Anketi yanıtlayan 117 kişi 267 ihlal türü bildirdi. Çoğunlukla, cinsel yönelim veya cinsiyet kimliğine dayalı nefret söylemleri ve aşırı şiddet (işkence) tehdidi, ‘daha ağır’ ihlallere eşlik etti. Fiziksel şiddet ikinci sırada yer aldı.

58 cinayete teşebbüs

270 ihlalden 58’i cinayete teşebbüs, fiziksel şiddet, silahla yaralama, tecavüz veya diğer cinsel saldırıları içerecek biçimdeki fiili saldırılar olarak gerçekleşti. Bu suçları içeren toplam 52 vakadan sadece 14’ü polise bildirildi, 5’i mahkemeye taşındı. 3 vakanın tanıkları polis, 5’i ise mahkeme süreçleri hakkında bilgi sahibi değildi.

Raporda sunulan 117 anket, 93 mağdur ve 24 tanık tarafından yanıtlandı. Rapora göre, 2017 yılında homofobi veya transfobiye dayalı nefret suçlarının büyük kısmı okulda, evde, evin civarında, toplu taşıma araçlarında veya duraklarında, kafe ve barlarda, sokakta veya diğer kamusal alanlarda işlendi. Raporda, nefret suçlarının çoğunlukla kamusal alanlarda yaşanması, “kişilerin görünür olmasıyla ilişkili olarak düşünülebilir” diye açıklanıyor.

Rapora göre; mağdurların çoğu ailelerinden ve kolluk kuvvetlerinden ciddi biçimde korkuyorlardı. Mahkemelere veya diğer devlet aygıtlarına güvenmiyorlardı. Bu nedenle de kolluk kuvvetlerine veya mahkemelere son derece az sayıda olay ihbar edildi. 117 vakadan sadece 19’u polise bildirilirken sadece 7’si mahkemeye intikal etti. Sadece 1 vakada polis olayı nefret suçu olarak değerlendirdi.

Raporda nefret suçu mağdurlarının tanıklıkları da yer alıyor. O tanıklıklardan bir kısmı şöyle:

Topluma ait olmadığımı düşünerek etrafımdaki insanlar tarafından her an şiddete maruz kalabilirim diye korkmaya başladım.” (fiziksel şiddet mağduru bir gey) Kendimi kötü hissettim. Her gece rüyamda tartışma yasıyordum. Yani daha yeni kendime geliyorum; olayın etkisinden çıkıyorum. Kolay kolay unutamam yine de.” (hakaret ve sözlü̈ saldırı mağduru bir trans) Olaydan sonra sürekli sakinleştirici içmem gerekiyordu, hiç uyuyamıyordum ve sürekli ağlıyordum.” (sosyal medya aracılığıyla hakaret ve sözlü̈ saldırıya maruz kalan bir biseksüel kadın) Hala uyuyamıyorum. Gözaltına alındıktan sonra evimi değiştirmek zorunda kaldım. TEM’de insanlık onuruna yakışmayan psikolojik şiddet uygulanıyor. Çıplak aramaya direndiğim için hakarete maruz bırakıldım.” (fiziksel şiddet mağduru bir trans kadın) Tedirginim. Tekrar böyle bir sözel lince maruz kalır mıyım veya şiddete dönüşür mü, yurttan atılır mıyım aileme haber verirler mi… Sürekli bunları düşünüyorum.” (hakaret ve sözlü̈ saldırı mağduru bir lezbiyen) Kendimi uzunca bir süre kötü hissettim. Sokakta tehdit algısıyla yürüdüm. Uykularımı kötü etkiledi. Ben de nefret etmemek için çabaladım.” (fiziksel şiddet mağduru bir biseksüel erkek)