Bundan tam 50 yıl önce, 20 Temmuz 1969'da Ay'a ayak basan ilk insan olan Neil Armstrong, insanlık tarihinin en ünlü isimlerinden biri.
Ay'dan döndüğünde krallar, kraliçeler, devlet başkanları ve başbakanlar karşıladı onu.
Bu kadar üne rağmen insanlar onun hakkında çok az şey öğrendi. Ama şimdilerde gerçek Neil Armstrong'la ilgili biraz daha bilgi sahibi olduk.
Neil Armstrong'un münzevi bir hayat sürdüğü hissi yaygındı. Belki de Ay'a yolculuk onda derin bir iz bırakmış, bu yolculukla zirveye çıkıp sonra Dünya'daki sıradan yaşama dönmek onu olumsuz etkilemişti.
Kendisiyle röportaj yapılmasından pek hoşlanmaması, sessizliği seçmesi bu tür söylentilerin artmasına neden oluyordu.
Neil ile tanışan az sayıdaki şanslı gazetecilerden biriydim. Tanıştığım en mantıklı insan izlenimi bırakmıştı bende.
BBC'de çalışan genç bir gazeteciydim. Cranfield Üniversitesi'nden fahri doktorluk alacağı sırada onunla röportaj yapmam istenmişti.
Çok heyecanlıydım. O ise sıcak bir tavırla gülümsüyordu. Ay'a ayak basan ilk insandı ama o kibarca beni rahatlatmaya çalışıyor, sorularımı düşünceli ve kapsamlı bir şekilde yanıtlıyordu.
Apollo programının iptal edilmesinden duyduğum hayal kırıklığını, belki bir gün uzay yolculuğu yapma hayallerimin suya düşmesinden duyduğum üzüntüyü ifade ettiğimde beni anlamıştı.
"Armstrong rüyasına ne oldu?" diye sorduğumda, "Bu rüya hala geçerli. Şimdilik bunun gerçekleşmesi geri plana düşmüş olabilir, ama zamanla geri gelecektir" diye cevap verdi, gözlerinde bir pırıltıyla.
16 yıl sonra onunla yeniden karşılaştım. Apollo'daki diğer astronot arkadaşları Gene Cernan ve Jim Lovell ile, Ay'a ayak basmanın 40. yıldönümü kapsamında yapılan bir dünya turu nedeniyle İngiltere'ye gelmişti.
Heathrow Havalimanı yakınlarındaki gösterişsiz bir otelde sıkı gizlilik koşullarında mülakat yapmamız gerekiyordu. Öyle ki astronotlar için oda tutulurken takma isimler kullanılmıştı.
Ama o, diğer arkadaşlarını gölgede bırakmak istemediğini söyleyerek mülakat vermeyi reddetti.
Ay'a ayak basmanın 50. yıldönümüne denk gelecek şekilde Cuma günü gösterime giren Armstrong adlı belgesel filmde onun tam da bu yanı sergileniyor.
Neil'in en küçük oğlu Mark ile torunu Kali (ikisi de müzisyen) BBC stüdyolarına gelerek onu anlattılar.
Havaya girmelerini sağlamak için önce NASA'nın Ay'a iniş görüntülerini izlettik.
Neil Armstrong'un oğlu Mark ArmstrongKali, o sırada 39 yaşında olan dedesi Neil'in, 56 yaşındaki babasına ne kadar benzediğini dile getirdi. Baba-kız yüzlerinde gururlu bir tebessümle izlediler görüntüleri.
Her ikisi de bu hikayeyi çok iyi bilseler de pür dikkat izliyorlardı. "Bu hiç eskimeyecek" diyordu Mark, kızına.
Neil Armstrong'un Ay'a ayak basarken söylediği o ünlü "Bir insan için küçük, insanlık için dev bir adım" sözleri duyulduğunda "Bravo dede" diye fısıldadı Kali, sanki o anı canlı izliyormuş gibi duygulu bir sesle.
Mark, babasının münzevi bir kişi olduğuna dair algının yanlış olduğunu söyledi. "Medya babamı yanlış tanıttı" diyordu.
"O, düşünceli, şakacı, müziği seven bir insandı. Çocuğuna her an ne yapması gerektiğini söyleyen bir baba değildi. Size farklı seçenekleri sunan ve doğru tercihi yapmadan önce düşünmenizi isteyen bir profesör gibiydi daha çok. Hayatı boyunca da örnek oldu."
Kali içinse o, Ay'a ayak basma hakkında pek konuşmayan bir "dede" idi sadece. Ama bir keresinde, kendisini en çok etkileyen şeyin Ay'ın yüzeyinden Dünya'nın yükselişini görmek olduğunu söylemişti.
"1969'da uzaydan Dünya'ya bakıp onun ne kadar hassas bir şey olduğunu görmüş ve insanların ona dikkatle yaklaşmasını umut etmişti."
Ay'a ayak basma kutlamalarından birinde İngiltere'ye geldiğinde Neil'in en büyük oğlu Rick ile de tanışmıştım. Bilgisayar programcısı olan Rick babasıyla gurur duyuyor, ama bu efsaneye uygun bir yaşam sürmenin bazen zor olduğunu itiraf ediyordu.
Neil Armstrong'un büyük oğlu Rick Armstrong"Bir beklenti var. Herkes kendi yaptıklarıyla değerlendirilmek ister, ama ünlü birinin çocuğu olmak bazen bunun önüne geçiyor" demişti.
"Astronot olmak isterdim, ama belki de kıyaslama yapılmasını istemediğim için olmadım."
Babasının nasıl bir miras bıraktığını sorduğumda Rick şunları söylüyor:
"Böyle bir mirası düşündüğümde aklıma gelen şey babam değil, Apollo programı oluyor, belli bir amaç için binlerce insandan oluşan bir ekip. Böyle bir amaç için çalıştığınızda büyük başarılar kaydedersiniz."
"Bir de bunun insanlara esin kaynağı olması var. Pek çok kişiden, 60'larda olup bitenlerden ilham alarak bilim insanı, mühendis veya doktor olmak istediğini duydum. Bunun değeri ölçülemez."
Yani bir bakıma, Ay'a yolculukla ilgili herkes Neil'in çocukları sayılır. Dünyanın dört bir yanından milyonlarca insanın paylaştığı bir andı o ve hepimize ilham verip kendi tarzımızda Ay'a ulaşabileceğimizi anlamamızı sağlamıştı.
Çoğumuz açısından bu deneyim her şeyin mümkün olabileceğini gösterdi ve kendi çabalarımız bakımından güç verdi.
Benim içinse Neil'in hikayesindeki en önemli kısım, insanlığın yaşadığı o müthiş kültürel dönüşümde rol alıp sonra bundan uzaklaşacak alçakgönüllülükle, profesör, müzisyen, baba, mühendis ve gerçek Neil Armstrong olarak kendi yaşamını sürdürmeyi bilmesidir.