İkimizin Yerine ve İstanbul Kırmızı filmleriyle sinemaya geri dönen Nejat İşler, hastalığıyla ilgili bilinmeyenleri anlattı. "Grip oldum, sanılanın aksine, septik şoktan sonra en vefakar organım karaciğerim çıktı. Siroz falan olmadım" diyen İşler, "Bir de, el ve ayak parmaklarım kesik, akciğerin biri yarım olduğu için, çocuklar bana 'fasulye' muamelesi yapıyor, kızıyorum" ifadesi kullandı.
Neşat İşler'in Cengiz Semercioğlu'na verdiği söyleşi şöyle:
Serenay Sarıkaya’nın oyunculuğunu nasıl buldun?
- Gayet başarılı. Meraklı, çalışkan ve en önemlisi cesur. İyi iş çıkardı bence.
Filmin bu hafta içinde hem galası hem özel gösterimleri gerçekleşti. İlk tepkiler nasıldı?
- Çok kimseyle konuşma fırsatım olmadı ama konuştuklarım filmi ve Serenay’ı beğendiklerini söylediler. Özellikle annem, babam ve yeğenim çok beğendi. Sen de izledin, nasıl buldun?
İyiydi, çarpıcı finaliyle ilginç bir film olmuş. Geçirdiğin ağır hastalık sonrası rol aldığın ilk film oldu “İkimizin Yerine”. Ne hissettin kamera karşısına geçince, özlemiş misin?
- Hem de çok özlemişim. Başlangıçta biraz korktum, zira bir daha hiç oyunculuk yapamayacağımı düşünüyordum. Sonra hatırladım her şeyi. Huysuzluklar bile yaptım eskisi gibi... Korkularım çabuk geçti ama. Ekip sağ olsun.
“Öpüşme sahnesi filmin önüne geçti” gibi yorumlar yapıldı filme dair. Ne diyorsun?
- Her filmin kaderidir bu. Magazin basını böyle çalışır. Bazı kişiler de böyle sahneleri önceden servis eder. Ben alıştım. Annem bir gün, “Senin filmine gelmeyeceğim” dedi. “Kaybedenler Kulübü”nden bahsediyor. “Neden?” diye sordum, “Filmde seks sahneleri varmış” dedi. “Yahu anne, sadece sevişilen bir filmde ne işim var, ne inanıyorsun gazetelere” dedim. Bu işe girdikten sonra gazetelerde her yazanın doğru olmadığını anladım. Benimle ilgili o kadar yanlış şey yazıldı ki şimdiye kadar, işadamlarını, siyasetçileri, sporcuları falan düşünemiyorum.,
Eminim başka projeler de sunulmuştur sana. Neden bu filmi seçtin?
- Tanımadığım insanların işlerinde pek çalışmam. Timur Savcı, ilk başrolümü oynadığım “Mustafa Hakkında Her Şey”in yapımcısıydı. Umur Turagay’ın çektiği bir reklamda oynamıştım, benim enkaz halimden şahane bir iş çıkarmıştı. Pınar Bulut’un yazdığı işleri izlerdim. Serenay’la “Behzat Ç. Ankara Yanıyor”da çok eğlenmiştik. “Koşun, ekibi tekrar topluyoruz” tadında bir işti, o yüzden bu filmi seçtim.
Filmde oynadığın âşık karakter nasıl biri sence? Seçimi doğru mu? Kendi arkadaşın olsaydı gerçek hayatta ona tavsiyelerin olur muydu?
- Âşık bir adama tavsiye veremezsin. Ancak mutluluklar dilersin.
Oynadığın karakterde kendine benzettiğin huylar var mı?
- İnsana dair olan her şeye anlayışla bakarım. Anlamaya çalışırım. Müşfik Hoca, “Ne kadar kötü bir karakter oynasanız da, onun haklı olduğuna inanmalısınız” derdi. İnandıktan sonra sadece sesini ve vücudunu kullanman gerekiyor, dolayısıyla her rolü kendime benzetiyorum.
Şimdi sağlığın nasıl, kendini tam anlamıyla sağlıklı hissediyor musun?
- Eskisi gibi asla olamayacağım. Ancak şu anda kendimi çok iyi hissediyorum. Mahrum kaldığım pek bir şey yok.
Tiyatro için yazdığın üç oyunun ardından bu yıl “Gerçek Hesap Bu” adında bir kitap çıkardın. Satışı ve geliri ne durumda?
- Gençliğimde oyunlar yazdım, evet. Bunlardan üçü oynandı. Fakat onlar kitap olarak basılmadı. Bu da internette dolaşan yanlış bir bilgi. “Gerçek Hesap Bu” ilk kitabım. Gümüşlükspor, geçtiğimiz futbol sezonunu bu kitabın telif geliri sayesinde başarılı ve sorunsuz geçirdi. Biraz acemice ve hızlıca yazılmış yerleri olmasına rağmen 100 binin üstüne çıktı.
“Tek isteğim, gerçekten istediğim şeyleri yapmak” diyorsun kitapta. Şu an bunları gerçekleştirdiğin bir dönemi mi yaşıyorsun?
- Açıkçası, gribe yakalanıp ‘Tahtalıköy’e gidiyordum az daha. Bu yüzden yarın ölecekmiş gibi eksiksiz yaşamanın peşindeyim. Ve öldükten sonra iyi anılmanın.
Kitapta hastalık sürecine ve Gümüşlük’e yerleşme kararına da değinmişsin. “Her şey Gezi Direnişi’yle başladı” diyorsun. Uzun uzun anlattın ama neydi seni bu kadar derinden etkileyen şey?
- 19-20 yaşındaki gençlerin, hayat tarzlarını ve sevdiklerini korurken kullandıkları dilin ve yöntemin çok zekice ve korkusuzca olması etkiledi beni. Her sanatçı gibi, böyle kalabalık bir kesimi de anlamak, onlara da hitap etmek zorundayım. Güneydoğu’da yaşayan ve eğitim gören bir grup çocuk ve gençle bir yaz kampı yaptık. Aralarında hiç deniz görmeyen, hiç tiyatro seyretmeyen vardı. Yüzme öğrettik, resim, heykel yapmayı denediler, yazılar yazdılar ve “Küçük Prens” oyununu seyrettiler. Birbirimizi anlamayı denedik aslında. Sonra Muğla Üniversitesi’nden hocalık teklifi geldi, bir sene boyunca 30 tane canavarla uğraştım. Halen de en küçüğü 2008 doğumlu 100 kadar sporcuyla ilgileniyorum.
Peki gerçekten istediğin şeyler bunlar mı? Ya da seni mutsuz eden şeyler neler?
- Allah’a şükür ben hayallerimin çoğuna genç yaşta ulaştım. Bundan sonra kendimi daha da geliştirmek ve çevremdeki genç insanların da hayallerine ulaşmalarına yardımcı olmak istiyorum sadece. Benim gücüm bir yere kadar. Fazla destek bulamayınca mutsuz oluyorum.
Sinemanın yanında tiyatrodan da kopmadın. Bodrum’daki çalışmalardan bahsettin. “Deneme Sahnesi” adında bir tiyatro kurdun ve sahne sanatları eğitimi veriyorsun. Öğrencilerini sahnede ilk izlediğinizde ne hissettin?
- Sinemanın tadını alan ve hatırı sayılır bir sinema kariyerine sahip olan şanslı biri, sinemanın büyüsünü, ulaştığı kitleyi, anlatım şeklinin konforunu kolay kolay bırakamaz. Ancak mesleğinize tiyatronun ustalarından eğitim alarak ve tiyatro yaparak başlamışsanız, sahne hayatınızdan çıkmıyor. Şu anda sahneye çıkacak kadar cesur değilim, zira tiyatro, bizim mesleğin “er meydanı”dır. Bodrum Deneme Sahnesi’ni deneyimli tiyatrocu Arif Akkaya ve okuldan öğrencilerimizle beraber kurduk. Amacımız, tiyatro yapmak isteyenlere yardımcı olmak ve Bodrumlulara dört mevsim tiyatro izletebilmek. Seneye dördüncü sınıflar mezun ve “meslektaş”ımız olacak...
Ferzan Özpetek’in aynı ismi taşıyan kitabından sinemaya uyarladığı “İstanbul Kırmızısı” filminde de başrolü kaptın. Orada nasıl bir karakteri canlandırıyorsun?
- Ferzan, dünyaca ünlü bir yönetmen. Sizi göreve çağırmışsa düşünmeden gidersiniz. Hele rol de güzelse koşarak gidersiniz. Başka bir şey söylemeyeyim şimdiden, fırça yerim sonra. Galiba mart ayında vizyona girecek...
Medyada yer almak seni üzüyormuş doğru mu?
- Olmadığım, yapmadığım, hak etmediğim bir şekilde yer alınca üzüyor. Yoksa medyanın bir parçasıyım ben de, niye üzüleyim?
Şöhretle olan kavgan devam ediyor mu?
- “Kötü şöhret”le evet. Kulaktan dolma, internetin sahte hesapları sayesinde bana mâl edilen, hiç beni tanımayanların biçtiği şöhret bana ait değil.
Medyada sürekli göz önünde olmak nasıl bir duygu?
- Başarılarınla gündeme geliyorsan şahane, hatalarınla ya da iftiralarla geliyorsan berbat.
Gümüşlük’teki köy hayatı nasıl?
- Neredeyse 7 gün 24 saat Gümüşlükspor’layım. Eğer biraz zaman bulabilirsem, film izliyor, kitap okuyor, arkadaşlarla kahve geyiği yapıyor, tavla oynuyorum.
Gümüşlükspor’un durumu nedir şimdi? Geçen yıl bir üst kümeye geçtiniz, şimdi takım yenilendi mi, parayı sen mi koyuyorsun? Hedefin ne takımla?
- Bodrum ilçesi şampiyonu olduk, şimdi hedef Muğla ili şampiyonu olmak. Çok genç ve karakterli bir takımımız var. Başaracağımıza inanıyorum. Maddiyat elbette önemli, fakat tek başına bir şey ifade etmez. Yardımlarla ilerliyoruz. Futbol direktörümüzün, oyuncularımızın, teknik kadromuzun, futbol okulundan yetişen gençlerimizin ve Gümüşlükspor adının, gidebilecekleri en üst seviyeye erişmeleri en büyük arzumuz. Bölgemizden çıkan milli sporcular var. Biz de Gümüşlükspor olarak herhangi bir seviyede ve herhangi bir branşta milli marşımızı söyleyecek sporcular yetiştirmek istiyoruz.
Hastalığa tekrar dönecek olursak... Sebebi neydi tam olarak?
- Grip... Sanılanın aksine, septik şoktan sonra en vefakar organım karaciğerim çıktı. Siroz falan olmadım. Akciğerlerim başta olmak üzere tüm vücudum iflas etti. Karaciğerimle seviyeli bir ilişkim var.
Zorlu bir süreçten geçtin, bu süreci atlatmana yardımcı olan etkenler neydi? Ve karamsarlığa düşmene sebep olan?
- İyileştikten sonra bir arkadaşım, “Ulan, 99 depreminden sonra milleti birleştiren şey senin hastalığın oldu” demişti. Böyle sevilmek ağır bir sorumluluk getiriyor. Her türden dualar, iyi dilekler kaldırdı beni ayağa. Karamsarlık benim için uzak bir ülke artık...
Dizi projelerinde yer almak istiyor musun tekrar?
- Uzun süren, uzun sürelerde çekilen, hayatımın uzun bir zamanını kaplayan dizi işleriyle aramıza uzun bir mesafe girdi.
Ne olur bilmem...
Kitabın çıktı, filmin de öyle. Peki sırada ne var?
- Sırada henüz bilmediğim güzel bir teklif var.
Oyuncu olmadan önce başka bir hayalin var mıydı? Keşke doktor olsaydım gibi...
- Şarkıcı olmak isterdim. Yazar olmak, fotoğraf çekmek, deniz subayı olmak istedim bir ara. Sonra diplomat. Bir ara etimolojiye merak sardım. Ticarete atılmak da vardı kafamda. En sonunda maymun iştahlı biri olduğumu kabul edip, oyunculukta karar kıldım. Hele en değer verdiğim oyuncular, oynadığım ilk başrolden sonra “en iyi oyuncu” ödülü verince bana, iş koptu...
Duman’dan bir şarkı cover’ı yaptın ve birçok kişi beğenerek dinledi seni. Hatta 25 milyon tıklama oldu. Tekrar öyle bir iş yapacak mısın? Albüm falan?
- Müzikle aram iyi. En güzel yoldaşım müzik. Daha gencim, uygun bir “sound” bulursam, albümü yapıştırırım. Şaka... Şaka...
Ev hayatın nasıldır peki? Yemek yapmayı sever misin? Evde vaktini nasıl geçirirsin?
- Yemek yapmaya bayılırım. Yaptığım deneysel yemekleri sunmaya utanırım ama... Genelde film seyrediyorum evde, bir de kafamı boşaltmak için Championship Manager 01-02 oynuyorum yıllardır. Hocası olduğum takımı değiştirmedim 15 yıldır. Nottingham Forest...
Evliliğe bakış açın nedir? Yani var mı aklında çoluk çocuğa karışmak artık?
- Bizim orada sonbahar düğün mevsimidir. Nişan yüzüğü de taktım, nikah şahitliği de yaptım, kirvelik de... Evlilik değil de, düğünle ilgili planım, “Harmandalı”nı, “Sepetçioğlu”nu, “Kerimoğlu”nu güzel oynamak... “Kamber” olmak iyi şimdilik. Zaten sorumlu olduğum bir sürü çocuğum var kulüpte...
Spor var mı hayatında peki? Gümüşlükspor dışında...
- Olmaz olur mu! Fırsat bulduğum zaman takımla idmana çıkıyorum zaten. Yazları plaj voleybolu maçlarımız yıkılır. Halı saha maçları yaparız kışın. Bazen masa tenisi. Basketbolu çok seviyorum, lisanslı da oynamıştım. Köyde henüz basket sahası olmadığı için oynayamıyoruz ama yakın bir zamanda Gümüşlükspor tesisinin içinde olacak. Bir de, el ve ayak parmaklarım kesik, akciğerin biri yarım olduğu için, çocuklar bana “fasulye” muamelesi yapıyor, kızıyorum.
El parmaklarının kesildiğini biliyorduk. Ayağında kaç parmağın kesildi?
- Rakam vermeye gerek yok.
Zorlanmıyor musun ayakta dururken, yürürken?
- Zorlanmaz olur muyum, ayağıma göre ayakkabı seçmeye çalışıyorum hep.
Hastalık öncesi ve sonrası Nejat İşler nasıl biriydi? Değişimler oldu mu?
- Olmaz olur mu... Artık daha dikkatliyim. Yakın çevrem yaşamış travmayı zaten. Onlara kulak veriyorum bir şey yaparken. Meşhur inadımı bıraktım biraz...
Şimdi hastalık dönemine baktığında ne düşünüyorsun?
- Yaşıyorum ya... Hayattayım... Bundan güzel şey olur mu
Son zamanlarda izlediğin ve ciddi anlamda beğendiğin bir film oldu mu?
- Ne yalan söyleyeyim olmadı.
“Tek bir kadına ait olduğun zaman erkek olabiliyorsun” sözü sana mı ait? Sen birine ait oldun mu artık?
- Bir kadına aitken söylemişimdir bunu. Medeni durumum bekar...
Nejat İşler aşkta nasıl bir adam?
- Hiç kimseyi gözüm görmez. Görüyorsa aşk bitmiştir zaten...
Filmdeki gibi kendinden epey küçük bir kadına âşık olur musun? Hayatında olmasını istediğin kadın nasıl olmalı? “Hayatımın aşkı” diyebileceğin o özellik ne olmalı?
- Aşk bu. Tarifini yapabilene, idealine kavuşana rastlamadım.
İstanbul’a geri taşınacak mısın? İstanbul’a geri taşınmanı sağlayacak sebep ne olurdu?
- Şehir yaşamını özlüyorum bazen. İstanbul’u hiç... Başka bir şehir olabilir...
İstanbul’u bırakmak zordur. Hele senin gibi Beyoğlu’nu, Cihangir’i, gece hayatını dibine kadar yaşamış biri için...
- Eski günleri özlüyorum tabii. Şu halini asla. Gece çıkmalarından sıkıldım artık. Zamanın ruhuna ayak uydurmakta zorlanıyorum. Özellikle geceleri. Ev iyidir...
Sence en iyi kadın oyuncu kim?
- Şu anda Serenay Sarıkaya ve Zerrin Tekindor.
Serenay Sarıkaya ile beraber oynamak nasıldı?
- Çok eğlenceli. Biz her şeyi konuşuruz, iyisiyle kötüsüyle.
Kendini bir kelimeyle anlatmak zorunda olsan hangi kelimeyi seçerdin?
- Ayna...
Sosyal medyada senden daha popüler sanal bir “Nejat İşler” var. Aforizmaları milyonlarca kadın tarafından paylaşılıyor, kadınlar o paylaşımlara bayılıyor. Sanırım senin de bir derdin yok sahte Nejat’la...
- Birden fazla hesap var galiba. Birine tweet attım, konuyu tam hatırlamıyorum şimdi. “Kardeşim yazdıklarını beğeniyorum ama beni zor durumda bırakacak şeyler de yazıyorsun, biraz dikkatli olursan sevinirim” diye. Yaşarken “anonim” olduk iyi mi...
Hastalık sürecinde uzun bir dönem tedaviye direndiğin ve reddettiğin söylendi. Sevenlerin ve yakın çevren çok üzülmüştü...
- Hasta olduğumda tedaviye direnmek gibi bir salaklık yapmadım aslında. Bunu en iyi doktorlarım ve yakın çevrem bilir. Beni “Hızlı yaşadı, genç öldü” şeklinde anmak isteyenlerin uydurması bu. Yine de, hasta olduğum için üzülen sevenlerimden özür dilerim...