Türkiye ile IMF görüşmeleri geldi, özerk güçlü Gelir İdaresi Başkanlığı konusunda kilitlendi. Nitekim Başbakan, IMF ile süren görüşmelerin çok da yolunda gitmediğinin sinyalini verdi. Ercan İnan’ın Vatan gazetesindeki haberine göre (10.5.2009) IMF, beyan ettiği gelirle orantısız harcama yapanların takibe alınmasını, Türkiye’de de Amerikan Gelir İdaresi IRS gibi çok güçlü bir yapının kurulmasını istiyor. Şayet Türk Gelir İdaresi’nde reforma ‘evet’ denirse belki de bugüne kadar telaffuz edilenlerden bile daha fazla (60 milyar dolar olabilir) IMF parası Türkiye’ye gelecek. Ancak Hükümet tarafı, ’Nereden buldun’ benzeri bu uygulamanın ekonominin çarklarını durdurmasından endişe ediyor ve dolaylı vergilere yüklenerek durumu idare etmeye çalışıyor. Türk iş dünyasının nefesini tutup beklediği IMF ile olası bir stand-by anlaşması döndü dolaştı, Gelir İdaresi reform sürecinde tıkanıp kaldı. Başbakan Tayyip Erdoğan daha önce “Hele o 2 madde var ki” diyerek özerk Gelir İdaresi şartına ve ’Nereden buldun’ benzeri, harcama ile beyan edilen geliri çapraz sorgulamaya alacak modele sıcak bakmadıklarını belirtmişti. Ancak görünen o ki IMF, Türk vergi sistemini hem kurum olarak hem de iş yapış biçimi olarak kökünden değiştirecek modelin mutlaka Türkiye’de uygulanmasını şart koşuyor. IMF’nin istediği tam da ABD’deki güçlü IRS gibi bir kurum oluşturulması. Türkiye vatanına aşık, hemen her sokak başında dev direklere Türk bayrağı asacak kadar seven insanların ülkesi. Ancak iş vergi vermeye yani vatandaşlığın temel görevine gelince bir Allah’ın kulunu ara ki bulasın. O zaman ne oluyor, sistem kendi modelini geliştiriyor. Türkiye’de toplanan her 100 liralık verginin aşağı yukarı 70 lirası dolaylı vergilerden geliyor. Ne demek dolaylı vergi: Otomobil satın alıyoruz ÖTV, KDV ödüyoruz. Benzin alıyoruz, benzinin kendi fiyatının 4 katı vergi ödüyoruz. Cep telefonu ile konuşuyoruz yüzde 25 özel iletişim vergisi ödüyoruz. Beyaz eşya, mobilya alıyoruz yine vergi ödüyoruz. Tüm bunlara ‘dolaylı vergi’ deniyor. Oysa dünya dolaysız vergilere yani kazanç üzerinden toplanan vergilere daha çok önem veriyor. Dolaylı vergiler eşitlik ilkesine aykırı. Düşünün siz BMW’nin en lüks aracına binecek kadar zenginsiniz, ancak aracınıza aldığınız yakıta Murat 124’ü olan gariban adamla aynı vergiyi ödüyorsunuz. Bu eşitsizlik yaratıyor. IMF bu kez kararlı IMF ile halen süren pazarlıklarda, IMF tarafı Türkiye’den vergi reformu istedi. İstenen reforma göre herşeyden önce Gelir İdaresi özerk bir yapıya kavuşturulacak. Yani Gelir İdaresi üzerinde Hükümet’in ağırlığı ortadan kaldırılacak. Ayrıca Gelir İdaresi öyle bir model geliştirecek ki tıpkı ABD’li IRS gibi beyan ettiği gelir ile harcaması birbirini tutmayanları enseleyecek. Türkiye’de ne yazık ki model öyle işlemiyor. 500 bin dolarlık yat alan bir adamın o yıl devlete ne vergi ödediğine pek de bakılmıyor. Zira bakılırsa o adamın ürkütülmesinden, adamın para harcamamasından, parayı yurtdışına transfer etmesinden korkuluyor. Bunun yerine satın alınan yata dolaylı vergi bindirilip bir şekilde açık kapatılmaya çalışılıyor. Türkiye ödediği vergi ile hayat standardı birbirini tutmayan insanlarla dolu. Adama bakıyorsunuz altında Bugatti marka son model bir otomobil ancak beyan ettiği gelire bakıyorsunuz isminin karşısında komik komik rakamlar. Mesela Türkiye’de çok lüks konutlar inşa ediliyor. Etiketleri dolar üzerinden olan lüks evler peynir ekmek gibi satılıyor. Ancak bu evleri satın alanlara karşı çapraz vergi soruşturması yapılmıyor. 60 milyar dolar gelir Yapılmıyor çünkü, para sahipleri ürkütülürse ekonominin çarklarının durmasından korkuluyor. Ancak IMF öyle düşünmüyor. Türkiye’nin bir an önce ’Nereden buldun’ benzeri bir modele geçmesini kazancı ile harcaması arasında fark olanların belirlendiği, daha çok dolaysız vergi toplandığı bir sisteme geçilmesini istiyor. Bunu da özellikle bu kez stand-by görüşmelerinde çok ciddi bir biçimde istemeye, olmazsa olmaz şart olarak masada bir numaralı gündem olarak tutmaya başladı. Görüşmelerin içinde olan bir üst düzey yetkili, “Şayet bu şartı yerine getirmezsek IMF anlaşması tehlikeye girecek. Başbakan dahil Hükümet yetkilileri ise böyle bir uygulamanın tüm çevreleri rahatsız etmesinden endişe ediyor” diye konuştu. Öyle görünüyor ki Başbakan çok zor bir karar arifesinde. Ya IMF’nin istediği vergi reformunu yapacak ’Nereden buldun’ diye soracak... Ya da Türkiye’nin kendi yağı ile kavrulmasını seçip, ‘kriz bir an önce bitsin’ diye dua edecek. Görüşmelere yakın kaynak şayet bu vergi reformunun yapılacağına dair IMF’e taahhütte bulunulması halinde, IMF’den gelecek paranın bugüne kadar telaffuz edilenlerin çok üzerinde olacağına da işaret etti. Bugüne kadar telaffuz edilen en yüksek rakam benim bildiğim 40 milyar dolar. Yetkili “60 milyar dolar gelebilir” diyor. Dolaylı vergiler % 71 dolaysız vergiler % 29 Denetim vergi ve danışmanlık şirketi KPMG’nin dünya çapında 92 ülkede 2007 vergi sonuçları üzerinden gerçekleştirdiği bir araştırmaya göre Türkiye, dolaylı vergileri toplam vergi gelirleri içinde en yüksek paya sahip iki ülkeden birisi. Türkiye gibi dolaylı vergilere yüklenen bir diğer ülke ise Meksika. Örneğin 2009 yılı bütçesi yapılırken toplam vergi gelirlerinin 220 milyar lira olacağı öngörüldü. Bunun sadece 74.1 milyar lirasının gelir ve kurumlar vergisi gibi dolaysız vergilerden, 146.4 milyar lirasının ise dolaylı vergilerden geleceği hesaplandı. Yani öngörü doğru çıkarsa dolaylı vergilerin toplam vergilere oranı yüzde 66.5 olacak. Ancak ilk üç aylık sonuçlara bakıldığında vergi gelirlerinde ciddi bir azalma ile birlikte dolaylı vergi oranının yüzde 71’e kadar çıktığı görülüyor. Bu tabloyu değiştirebilmek için etkin ve verimli bir Gelir İdaresi’nin zorunlu olduğu belirtiliyor. Gelir İdaresi’nin sadece büyük illerde teşkilatlanmış olması, küçük illerin ihmal edilmesi önemli bir kayıp kaçak noktası olarak görülüyor. Ayrıca Gelir İdaresi’nin ve vergi denetimlerinin siyasallaştığı yönündeki eleştiriler de ayrı ve önemli bir eleştiri noktası. ABD’de kaçınılmaz iki şey: Ölüm-vergi ABD’nin vergi dairesi olan Milli Vergi Gelirleri İdaresi yani Internal Revenue Service (IRS) Hazine Bakanlığı’nın özerk bir birimi. Vergi ödemenin demokrasinin temeli olarak görüldüğü ülkede Benjamin Franklin’in “Bu dünyada kaçınılmaz iki şey vardır: Ölüm ve vergiler” sözü geçerli. Amerikan polis teşkilatı, FBI ve CIA’den bile daha organize çalıştığı söylenen ve devletin “cebi” olarak tanımlanan IRS, temel olarak ABD’de uygulanan tüm vergilerin toplanmasından sorumlu. Yılda bir kez vergi formlarını oluşturup, ülkedeki her çalışana dağıtır, vergi kanunlarını uygular, vergi hesaplarını denetler ve vergi iadelerini düzenler. IRS, 86 bin 585 çalışanıyla oldukça büyük bir birim ve özellikle vergi dönemlerinde ülkede en nefret edilen ve korkulan kurumların başında geliyor. Öyle ki 1930’lu yıllarda İtalyan asıllı Amerikalı mafya lideri Al Capone, işlediği diğer suçlardan bir türlü yakalanamamış ancak vergi kaçakçılığından 11 yıl hapis cezası almıştı. IRS, her yıl 15 Nisan’da ülkenin dört bir yanından vergi formlarını toplar, bunları olası bir hesap hatası ve dolandırıcılık için inceler. Gizli tutulan belli kriterlere uymayan vergi mükelleflerinin hesaplarını çapraz denetime alır. En önemli özelliği ceza kovuşturma gücünün olması. Sorunlu bir vergi formu tespit ettiğinde mal varlığına el koyma, para cezası ve hapis gibi cezalar uygulama yetkisine sahip. IRS görevlileri, bir vergi mükellefinden şüphelenirse onun hakkında gerekçe vermeden genel bir vergi denetlemesi yapma hakkına sahip. Ülkede her yıl 49 bin kadar “şanslı” vergi mükellefine rastgele ayrıntılı vergi denetlemeleri de yapılıyor. Vergi mükellefi, denetleme sırasında vergi formundaki bilgileri doğrulayan kanıtlar göstermek zorunda. IRS yalnızca 2006 yılında 2.2 trilyon dolar vergi topladı ancak kurum 2007 yılında kendisine beyan edilenden 300 milyar dolar daha fazla vergi borcu bulunduğunu tahmin ettiğini açıkladı. Yani aslında bakılınca vergi kaçak oranı çok yüksek değil. Hele hele Türkiye ile kıyaslanamaz bile. Toplanan vergiler daha sonra Hazine Bakanlığı’na teslim ediliyor.