Nereden çıktı bu 'tek kimlik' ?

Nereden çıktı bu 'tek kimlik' ?
Partizan maçından itibaren Şükrü Saracoğlu tribünlerine asılan ‘Tek kimlik Fenerbahçe’ pankartı çeşitli tepkilere neden oldu. Bu pankart bir anlamda son yıllarda Sarı-Lacivert tribünlerde yaşanan huzursuzluğun dışavurumu Son iki maçta Şükrü Saracoğlu Stadı’nın dört bir yanına Fenerbahçe Spor Kulübü imzasıyla asılan ‘Tek kimlik Fenerbahçe’ pankartları dikkat çekiyor. Bu pankartlar son zamanlarda Fenerbahçe tribünlerinde yaşanan huzursuzluklara başkan Aziz Yıldırım’ın el koyduğunun bir göstergesi. Akıllarda tek soru var: Fenerbahçe tribünlerinde neler oluyor? Aslında bu bir sürecin sonu. Ama bardağı taşıran şey geçtiğimiz seneye kadar Migros Kale Arkası’nda yer alan Genç Fenerbahçeliler (Gfb) grubunun sezon başında Maraton Üst’e taşınmasıydı. Bu sezon Maraton’a taşınan Gfb üyeleri sezonun ilk maçlarında tribünün en orta blokunda (E-blok) toplanmaya başladı. Bu durum oranın sakinleri tarafından pek hoş karşılanmadı. Özellikle MTK maçının öncesinde yaşanan kavga bazı taraftarların kulübe şikâyet faksları yağdırmasına neden oldu. Son olaylar neticesinde Gfb liderlerinin birer sene maçlardan men cezası almasıyla internet üzerinden başlayan bildiri savaşlarında, Gfb kavga esnasında tribünde dahi olmayan kişilere ceza verildiğini iddia ederken; yönetim üstü kapalı biçimde Gfb’yi kendi üstkimliğini oluşturmakla suçluyordu. Bu nedenle resmi internet sitesinden yapılan açıklamada Fenerbahçe dışında başka bir kimliğe asla izin verilmeyeceği üstüne basa basa vurgulandı. İşte bu süreçte Maraton E-Blok adeta bu savaşın ‘kutsal mekânı’ halini aldı. Öyle ki, E Blok artık dışarıdan ‘adam’ girmesin diye içeriden camekânla, koridordan duvarlarla izole edilir hale geldi. Her maçta yaklaşık 100 çevik kuvvet polisi ve 200 özel güvenlik görevlisi dikilir oldu. Hatta kombine sahipleri tribüne her giriş çıkışlarında kombinelerini ve kollarına takılan bileklikleri ibraz etmek zorunda kalmaya başladı! Peki bu çatışmanın geçmişinde neler var? Biraz da bu sürece bakalım. Yıl 2001: Yıldırım’ın talimatıyla tribünlerin ‘kemik’ grubu, Genç Fenerbahçeliler adı altında dernekleşti. Kulüpten maç başına 1500-2 bin bedava bilet alan grup, tribündeki diğer gruplar üzerinde hâkimiyet kurdu. 2002 Ekim: Ortega’nın havalimanında karşılanma töreninde Gfb’lilerin aktif olarak yer alması ve Arjantinli’nin yalnızca Gfb derneğini ziyaret etmesi grubun tribündeki gücünü tescilledi. 2003 Mart: Altay maçında tribünlerden yükselen ‘yönetim istifa’ seslerine Gfb engel olurken, o dönem yönetimin yanında yer alan tek grup olarak öne çıktılar. 2004 Kasım: İnönü Stadı’nda Cihat Aktaş’ın öldürülmesinin ardından CNN Türk’te ‘Tribün terörü’ adlı bir belgesel yayımlandı. Gfb grubunun şiddet içerikli görüntülerini içeren belgesel grubun başını epey ağrıttı ve kulüple ilişkilerine de mesafe koydu. Önce bilet desteği kesildi. Sonra da tribündeki güçleri azalmaya başladı. Bunun üzerine Gfb’de de büyük bir değişim ve gelişim yaşandı. Onlar da aralarındaki ‘çürük elmaları ayıkladıklarını’ söylediler ve bedava bilet istemediklerini birçok kez beyan ettiler. Ancak profilini değiştirdiği söylenen Gfb’nin imajı değişmemişti. 2006 Ekim: Bursaspor maçında Gfb’nin bulunduğu Migros tribününe gelen yaklaşık 1000 kişilik başka bir ekip, tribün ağzıyla ‘Gfb’yi indirip tribünü almaya’ çalıştı. Bir mucize eseri o gün kimsenin burnu kanamadı. Ancak sonraki maçlarda işin çivisi çıktı. İki grup arasına tribünde çevik kuvvet set çekerken AZ Alkmaar maçında çıkan kavgada altı kişi bıçaklandı. Kamuoyuna ‘Esenler grubu’ olarak yansıyan ancak farklı semtlerden de kişileri içinde barındıran bu grubu yönetimin gönderdiği iddia edildi. Ama iddialar ispatlanamadı. Çok geçmeden bu yeni grup zamanla sayıca azaldı ve tribünden çekildi. ‘Ahlaklı bir isyan içindeyiz’ Genç Fenerbahçeliler grubu üyesi Ferhat Eren son gelişmeler karşısında görüşlerini şöyle dile getiriyor: “Sevgiyi, aşkı, taraftarı tek tipleştirme nasıl bir şeydir? Mantıklı bir izahı var mıdır? Kimsenin bu taraftara neyi nasıl seveceğini, sevdasını nasıl yaşayacağını öğretme, hele ki bunu akıl almaz dayatmalarla yapmaya hakkı yoktur. Kendi taraftarına pankart yasağı koy, ama 200 Sırp taraftar gelsin girdikleri tribünün her yerini pankartlarla donatsın. Kim deplasmanda belli değil. Gfb bu tribünlerin lokomotifidir. Ve her lokomotif gibi zaman zaman aksaklıkları, hataları olmuştur. Zaman ilerledikçe kendini düzeltmiş, zamana ve düzene ayak uydurmuştur. Ancak Gfb kişilerin zoraki dayatmasına göre değil, kendi isteği ve dünyevi koşullara göre değişim göstermiştir. Derdimizin kişilerle değil düşünce yapısıyla, felsefeyle olduğunun bilinmesini istiyorum. Bizlerin bitip tükenmeye, hele bitirilmek gibi edilgen bir vaziyette beklemeye hiç niyetimiz yok artık. Bilakis ‘ahlaklı’ bir isyan halinin tam içindeyiz. ‘Bazılarına’ diz çöküp yaşamaktansa, savaşarak ölmenin daha asaletli olacağını düşünüyorum.” ‘Sinema gibi tribün istiyorlar’ Kendisini ‘seyirci’ değil ‘taraftar’ olarak nitelendiren tribünlerin içinden bir isim; Volkan Eruçar: “Bu pankartın altında yatan anlam ‘tribünde gruplar olmasın, herkes biat etsin, eleştiri yapmasın’dır. Mussolini dönemini andıran bir durum söz konusu. Gelinen noktada renksiz, tezahüratsız, coşkusuz, reklamlarla dolu, taraftar değil müşteri kitlesiyle doldurulmuş sinema salonunu andıran bir tribün var. Ancak futbol sadece televizyonda izlenen bir spor değildir. Tribünüyle, taraftarıyla çok farklı bir yapıdır. Kapitalizmin Türkiye’de her alanda vahşice uygulanmasının Fenerbahçe’de tribüne yansımasını yaşıyoruz ve tribünün yapısı bozuluyor. Yaşananların özü taraftar-seyirci çatışması. Buna önayak olan da yönetimin politikaları. Çağ atlayan Fenerbahçe’de yeni oluşan seyirci kitlesiyle uzlaşma sağlayamadık. Halkın takımı olmaktan gittikçe uzaklaşıyoruz. Bilet fiyatları inanılmaz pahalı. Dünyanın hiçbir yerinde kale arkası fiyatları bu kadar yüksek değil. Gelecekte bir Arap şeyhinin gelip kulübü almayacağının garantisi yok. Başkanın mevcut bakış açısıyla bu sorunun çözümünü de göremiyorum. Gfb’nin geçmişte bilet aldığı doğru ancak dört senedir almıyor. Profili de değişti. Ama hâlâ bu düşmanlık niye? Bilmediğimiz bir şey varsa açıklansın bilelim, ama gördüğümüz gibiyse başkanın tavrını anlamakta güçlük çekiyorum.”