Star yazarı Resul Kurt, 1 Kasım seçimleri öncesi asgari ücreti net 1300 liraya çıkaracağı vaadinde bulunan AKP’nin bu konuda kararlı göründüğünü söyledi. Kurt, asgari ücret artışının diğer çalışanlar yönünden domino etkisi ile ücretler genel dengesinin bozulmasına neden olacağını belirtti.
Kurt, ücret maliyetinin Asgari Geçim İndiriminin, tüm çalışanlar için artırılmasıyla, asgari ücrete tekabül eden gelirden gelir vergisi ve damga vergisi alınmamasıyla ve işçi, işveren ve işsizlik sigorta primlerinin düşürülmesiyle azaltılabileceğini ifade etti.
Resul Kurt’un Star’da “Asgari ücrete zam formülü” başlığıyla yayımlanan “3 Aralık 2015” yazısı şöyle:
Bir süredir ekonomi gündeminin en önemli konusunu asgari ücrete zam konusu meşgul ediyor. Seçim sürecine siyasi partilerin asgari ücret vaatleri damga vurmuştu.
Adeta açık artırmaya çıkan asgari ücrette, AK Parti’nin seçim beyannamesinde vaat ettiği 1.300 TL net ücretin gerçekleşeceğini söyleyebiliriz.
Özellikle, Sayın Cumhurbaşkanımızın Başbakanlığı döneminde başlayan ve AK Parti Genel Başkanı ve Başbakanımız Sayın Ahmet Davutoğlu döneminde de devam ettirilen, dar gelirli ve muhtaç kesimlerin, çalışanların, emeklilerin korunmasına yönelik ciddi çalışmalar yapılmıştır. Bu kapsamda asgari ücret artışının da işçi ve işveren tarafını ortak bir noktada buluşturacağını ümit ediyorum.
Asgari ücretin bir anda yaklaşık yüzde 30 civarında artacak olmasının, buna bağlı olarak başta SGK taban ve tavan tutarı olmak üzere birçok parametrenin değişecek olmasının iş dünyasına ciddi bir tedirginliğe neden olduğunu görmekteyiz. Başta Türk-İş, Hak-İş ve DİSK olmak üzere işçi sendikaları da asgari ücret artışını yakından izliyor.
Esasen, ücretler üzerindeki vergi ve sigorta primi yükünün yüksek olduğu ve bunun da iş dünyasının rekabetini zorlaştırdığını söylemek mümkündür. Kaldı ki, çalışanlar açısından bakıldığında da hem kazanırken, doğrudan vergiler ile Gelir ve Damga Vergisi ödenmesi, hem de harcarken, KDV, ÖTV gibi dolaylı vergilerin ödenmesi nedeniyle ciddi anlamda sıkıntılara neden olduğu bilinen bir gerçek.
Normal şartlarda seçim vaatleri arasında yer almamış olsaydı halen brüt 1.273,50 TL olan asgari ücret 2016 Ocak ayından itibaren yaklaşık yüzde 11 civarında artarak brüt 1.413 TL olarak belirlenecekti. Bu durumda da 2016 yılı için net asgari ücret yaklaşık 1.100 TL civarında olacaktı. Ancak Ak Parti beyannamesinde açıkladığı gibi asgari ücretin 1.300 TL’ye çıkarılması konusunda kararlı görünüyor.
Aralık ayı sonuna kadar Asgari Ücret Tespit Komisyonu tarafından yapılacak değerlendirmeyle yeni dönemde asgari ücret mevcut yasal kriterlere göre hesaplandığında brüt 1.645 TL olacak. Bu durumda da, işçinin eline, AGİ dahil 1.300 TL geçmekle birlikte, yasal kesintiler toplamı yaklaşık 630 TL olarak hesaplanacak. Asgari ücretli bir işçinin işverene maliyeti de, beş puanlık SGK prim teşviki uygulandığı halde dahi 1.933 TL olmaktadır. Asgari ücret üzerinden kıdem tazminatı yükü dahil edildiğinde ise bu tutar 2.070 TL’ye yükselmektedir.
Asgari ücrette yapılacak değişiklik SGK tavanını 8.277,90 TL’den 10.697,70 TL’ye çıkardığında yüksek ücretli işçilerin maliyeti de artacak ve SGK bu anlamda gelirini artıracak. Ayrıca brüt ücretle çalışanlar için de net ücrette düşüş olacak. Bu husus gözden kaçırılmamalıdır.
Diğer bir deyişle asgari ücrete yapılacak artış sonrası mevcut yasal kesintiler üzerinden hesaplama yapıldığında SGK gelirlerinde de yüzde 30 civarında bir artış olacak.
Konunun önemli detaylarından birisini de daha önce bu köşeden yazdığımız üzere; asgari ücrete yapılacak yüzde 30 oranında zammın 1.000 TL ila 1.500 TL aralığında net ücret alan çalışanlar yönünden domino etkisi ile ücretler genel dengesinin bozulması oluşturmaktadır.
Diğer bir deyişle düz işçiye 1.000 TL, ustabaşı veya daha vasıflı işçiye 1.300-1.400 TL ücret ödeyen işverenlerin asgari ücret zammı sonrasında asgari ücretin 1.5 katına yakın ücret alan çalışanlarından da aynı oranda artış beklemeleri oluşturmaktadır. Böylece asgari ücretli 1.300 TL ile çalışırken vasıflı çalışanlar da 1600-1700 TL ücret beklentisi içinde olacaklar.
İşveren tarafı tüm bu maliyetleri karşılayamayacağını ve çözüm bulunmasını istiyor. TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu ve İTO Başkanı İbrahim Çağlar’ın açıklamaları iş dünyasının beklentilerini ifade ediyor. İşte bir yandan işçi kardeşlerimizin cebine daha fazla para girebilmesi, öbür yandan da işverenlerin kaldıramayacakları bir yük altında ezilmemeleri için ortak bir noktada buluşulması ve maliyetlerin işveren-devlet formülüyle paylaşılması gerekmektedir.
Ücret maliyetinin düşürülmesi için birkaç nokta bulunmaktadır. Bunlardan birincisi Asgari Geçim İndirimin Bakanlar Kurulu Kararıyla tüm çalışanlar için artırılmasıdır. Bakanlar Kurulu, indirim konusu yapılacak toplam tutarın asgarî ücretin yıllık brüt tutarını aşmaması şartıyla asgarî geçim indirimi oranlarını artırmaya veya kanunî oranına kadar indirmeye yetkili olduğundan, alınacak bir kararla tüm çalışanların asgari geçim indirimleri en üst sınırdan hesaplanabilecektir. Böylece asgari ücretin maliyeti düşürülmüş olacaktır. Bu şekilde bir yöntem belirlendiğinde, sadece asgari geçim indirimleri tüm çalışanlar için üst sınırdan hesaplandığı takdirde, 1.300.-TL net asgari ücretin brüt tutarı 1.543,20 TL olacaktır.
Asgari geçim indirimi ise tüm çalışanlar için 196,76 TL olacak, net ücret ise 1.103,25 TL olacaktır. AGİ ile birlikte işçinin eline geçen ücret toplamı 1.300,01 TL olacaktır.
Yine ikinci olarak hükümet programında da yer verildiği üzere, ücretlerden alınan damga vergisi de kaldırıldığı takdirde ciddi bir yük azalmış olacaktır. Damga vergisinin günümüz şartlarında kaldırılmasının doğru olacağını düşünenlerdenim. Mutlaka bu konuda ciddi bir reform yapılmalıdır. Asgari ücrete tekabül eden gelirden gelir vergisi alınmaması, ücretlerden damga vergisi kesilmemesi dışında, üçüncü olarak SGK işçi sigorta priminin yüzde 14’ten yüzde 11’e düşürülmesi suretiyle işçinin net ücreti arttırılacağı gibi, işveren kısa vadeli sigorta kolları prim oranının yüzde 2’den yüzde 1’e düşülmesi ve yine işsizlik sigortası primi işveren payının da yüzde 2’den yüzde 1’e düşürülmesi suretiyle maliyetlerin makul seviyelere çekilmesi mümkün olacaktır.
Ayrıca çalışanlara işverenler tarafından ayni veya nakdi sağlanan yol yardımı, yemek yardımı, konut yardımı, giyim yardımı, eğitim bursu, aile yardımı, çocuk yardımı, gıda paketi (Ramazan Yardımı/Kumanyası) gibi sosyal yardımlardan da gelir vergisi ve/veya SGK primi alınmadığı takdirde çalışanlara bir nefes alma fırsatı verilmiş olacaktır.
Uzun vadede bakıldığında ise ücretlilerin vergilendirilmesinde esas alınan vergi dilim sayıları arttırılmalı ve dilimler arasındaki aralığın açılması yoluna gidilmelidir. Özellikle beş puanlık SGK prim teşvikine benzer şekilde, vergisini düzenli ödeyen ve vergi borcu olmayan işverenlere de beş puanlık Kurumlar Vergisi indirimi teşviki getirilmelidir.