Birgün yazarı Nevşin Mengü, çocuk evlilikleri ve kadın meselelerini araştırmak üzere gittiği Ürdün'deki kadınları yazdı. Mengü, "Kadın boşanırken, evlilik sözleşmesinde ne yazdıysa onu alıyor. Çocuklara baba sadece ev, ilaç ve yiyecek sağlayacak nafaka ödemekle yükümlü" dedi. Ürdünlülerle evlenmiş Türk gelinlerin ifadelerine de yer veren Mengü, "Kâğıt üzerinde bazı yasaların değiştiğine bakmayın, Şeriat’ın özü değişmez” sözlerini aktardı. Mengü, "Türkiye’de yaşayan muhafazakâr kadınların, müftünün nikâh kıyma yetkisini alkışlarken ve çoklu hukukun ayak seslerini huşu içinde dinlerken, gerçekten ne istediklerini bir daha düşünmeleri gerekiyor" yorumunda bulundu.
Mengü'nün "Ürdün'den kadınlar için bildiriyorum" başlığıyla yayımlanan (30 Ocak 2018) yazısı şöyle:
Uçan Süpürge Derneği’nden iki cesur kadın ile çocuk evlilikleri ve kadın meselesini araştırmak üzere Ürdün’e geldik ve karşımıza kim çıktı tahmin edin? KADEM.
Malum Ürdün bir krallık. Parlamento vesaire mevcut ama parlamentonun varlığı kralının iki dudağının arasından çıkacak kelama bağlı. Ürdün Kraliyet ailesi meşruiyetini peygamber Hazreti Muhammed’in soyundan gelmesine bağlıyor. Ülkenin özünde ürettiği bir şey yok. Sınırlı ölçüde tarım var, petrol ve doğalgaz gibi yeraltı kaynağı mevcut değil. Ürdün bölgede Batı’ya istikrar ve ılımlı İslam satarak geçiniyor.
Suriye’nin yeniden yapılandırılması sırasında Amerika Birleşik Devletleri Ürdün’ü bir merkez olarak görüyor. Dolayısıyla Ürdün anladığımız anlamda bir şeriat ülkesi değil; tam da bir dönem pek bir revaçta olan ılımlı İslam ülkesi.
Pek çok İslam ülkesi gibi ikili bir hukuk sistemi mevcut. Ceza hukuku Fransa’dan alınmış, ticaret hukuku seküler ancak aile hukuku şeri. Evlenme, boşanma, miras gibi meselelerde Müslümanlar Şeriat Mahkemesi’ne, Hıristiyan azınlık da kendi mahkemesine gidiyor. Bu konuda seküler seçenek mevcut değil.
2010 yılında bazı yasaları reform etmeye başlamışlar, bunu kadın hakları açısından çok büyük bir devrim gibi sunuyorlar. Mesela 2010 öncesi kadının boşanma için başvuru yapma hakkı yokmuş, reformla bu hak getirilmiş. Daha önce kadının mahkemede şiddet gördüğünü beyan etmesi yetersiz sayılıyormuş, babasının veya yakın bir akrabasının ifadeyi desteklemesi gerekiyormuş. Tecavüzcünün kadınla evlenmesi halinde cezanın ortadan kalkması yasası da mevcutmuş kaldırılmış. Bu yasanın kaldırılmasının nedeni ise Şeri olmamasıymış. Yasa incelenmiş ve aslında Şeriat değil, eski Ahit kökenli olduğu anlaşılmış, bu nedenle şu anda mevcut değil.
Ama elbette hâlâ evlenirken de boşanırken de bir kadının şahitliği yarım sayılıyor, kadın erkeğe göre mirastan 1/2 oranında az pay alıyor. Evlenirken yapılan sözleşmede yer alırsa, erkek birden fazla eş alma hakkına da sahip.
Bu sistemi çok ileri bulan ve bir tür Müslüman rüyası olarak bizlere sunan muhtemelen devlete göbekten bağlı sivil toplum örgütleri Ürdün’de hazır ve nazır. Bu örgütlerden biri Aile İçi Şiddet Mağdurlarını Koruma Derneği. Derneğin Onursal Başkanı Reem Abu Hassan. Kendisi eski bir bakan ve kralın ailesine yakın güçlü bir aileye mensup. Reem Abu Hassan daha önce Türkiye’de Meclis’te Kadın Haklarını Koruma Komisyonu’na konuşmacı olarak gelmiş. KADEM ile ne kadar yakın çalıştıklarını anlatıyor.
Çok övündükleri bir kurumdan söz ediyorlar. Yüksek Şeriat Mahkemesi’ne bağlı kurulan Yüksek Adalet Departmanı. Departman, evlilikleri ve boşanmaları denetliyor. Yüksek işsizlik ve “sosyal medya” etkisiyle boşanmalar artmış, bu nedenle bu kurulu devreye sokmuşlar. Boşanmak isteyen çiftler psikoloğa yönlendiriliyor. Sonunda boşanmaya Şeriat Mahkemesi karar veriyor. Bizde de Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı’nın aldığı son önlemleri hatırlatıyor.
Burada yarı devlet olan “STK”lere sorsanız, bu sistemden iyisi yok. Ne var ki Ürdünlülerle evlenmiş Türk gelinler bize daha başka şeyler anlatıyor. Burada yaşayanlardan biri Ürdünlü komşusunun başına geleni anlatıyor. Dünyadan habersiz oturan kadıncağız birdenbire evine yollanan mahkeme celbiyle kocasının kendisini boşadığını öğrenmiş. Türk gelinler “Kâğıt üzerinde bazı yasaların değiştiğine bakmayın, Şeriat’ın özü değişmez” diyorlar.
Kadın boşanırken, evlilik sözleşmesinde ne yazdıysa onu alıyor. Çocuklara baba sadece ev, ilaç ve yiyecek sağlayacak nafaka ödemekle yükümlü.
Türkiye’de yaşayan muhafazakâr kadınların, müftünün nikâh kıyma yetkisini alkışlarken ve çoklu hukukun ayak seslerini huşu içinde dinlerken, gerçekten ne istediklerini bir daha düşünmeleri gerekiyor.