Elif Key*
ABD'de pandeminin ilk günlerinde, özellikle New York'un salgından en sert etkilenen şehri olduğu, pandemiden aldığı maddi manevi zararın hesaplanamayacak boyutlarda olduğu günlerde herkesin gözü ve kulağı tek bir kişideydi: New York Valisi Andrew Cuomo.
Cuomo, endişeli, lidersiz bir halkı rahatlatan günlük koronavirüs toplantılarıyla bir politikacından ziyade bir televizyon yıldızına dönüşürken, her gün halkın karşısına çıkıyor ve detaylı bilgiler eşliğinde şehrin bugünleri beraber atlatacağını anlatıyor, acıda da sevinçte de birleşeceğiz mesajı veriyordu.
'ABD Başkanlığı'na aday ol Cuomo' sloganının o günlerde ortaya çıkması tesadüf değildi. Ne ABD Başkanı Donald Trump ne de New York Belediye Başkanı De Blasio'nun arka arkaya yaptıkları açıklamalar New York Valisi Andrew Cuomo'nun basın toplantıları kadar ilgi görüyordu.
Vali Cuomo, brifinglerine bir Powerpoint sunumla başlıyor, rakamları açıklıyor, neredeyse her sunumunu valisi olduğu şehre değil de ulusa sesleniş gibi dizayn ediyordu.
Hayranlarına hayran ekledi, onun için TikTok videoları çekildi, şarkılar yazıldı.
Ancak geçtiğimiz birkaç hafta içinde, Cuomo'nun o ilkeli, her şeye hakim, 'Ben buradayım, endişeye mahal yok' portresinin sonu geldi; Cuomo hakkındaki farklı farklı suçlamalarla ve salgın krizini yönetirken kendi kariyerinin en büyük krizlerinden biriyle karşı karşıya kaldı.
İlk olarak, New York Eyalet başsavcısının bir raporu ve bir mahkeme emri, Cuomo yönetiminin New York'taki huzurevi sakinlerinin resmi ölüm sayısının hatalı olduğunu, hayatını kaybeden insanların rakamının açıklanan rakamın neredeyse iki katı olduğunu tespit etti.
Cuomo salgın yönetiminde ne kadar mahir olduklarını açıkladığı günlerde aslında kamuya yanlış bilgi veriyordu ve halka yalan bilgi sunuyordu.
Cuomo'nun eksik rakam vermesinin temelinde, Trump yönetiminin bu ölüm rakamları ve bu verileri Cuomo'ya karşı kullanacağına ilişkin endişelerden kaynaklanması vardı.
Kamuoyunu hatalı bilgilendirme suçlamasının hemen üzerine Vali Cuomo, iki eski yardımcısı dahil olmak üzere üç kadın tarafından iddia edilen cinsel taciz suçlamasıyla baş başa kaldı.
Vali Cuomo'yu hedef tahtasına oturtan kadınlar valinin hem cinsel içerikli uygunsuz davranışlarından hem de onun insanları rahatsız edecek kadar zalimliğinden bahşederken, Cuomo yönetiminde çalışan, eski ekonomi danışmanı Lindsey Boylan, cinsel taciz ve zorbalığa maruz kaldığını ileri sürüyor.
Eski yönetici asistanı ve sağlık politikası danışmanı Charlotte Bennett ise The New York Times gazetesine verdiği demeçte, ofiste yalnız kaldıklarında, Cuomo'nun ona yaşlı erkeklerle seks yapıp yapmadığı da dahil olmak üzere bir dizi kişisel soru sorduğunu anlatıyor.
Vali Cuomo ise öncelikle cinsel taciz iddialarına yönelik suçlamaları reddedip yine o televizyon personalitesine geri dönüyor ve bir siyasetçi gibi değil de bir kadın hareketi sözcüsüymüşçesine, 'Bir kadının öne çıkma hakkını tamamen destekliyorum ve bunun her şekilde teşvik edilmesi gerektiğini düşünüyorum' diyor.
Cuomo art arda gelen suçlamaların üzerine ise ofisinden de yazılı açıklamalar yaparak gece çok geç saatlere kadar çalıştığını, ofiste uzun süreler vakit geçirdiğini ve çalışma arkadaşlarıyla şakalaşmalarının yanlış anlaşıldığını anlatmaya çalışıyor.
Cuomo, 'İnsanları rahatsız edecek şekilde davrandığımı şimdi anlıyorum. Bu istemsizdi ve bunun için gerçekten ve derinden özür dilerim. Bu konuda kendimi çok kötü hissediyorum ve açıkçası utanıyorum. Ve bunu söylemek kolay değil' derken aslında konuşan Vali Cuomo'dan ziyade onun egosu olarak algılanıyor.
New York'un ve belki de ülkenin en güçlü politik isimlerinden biri olan Vali Cuomo tüm bu skandalların ardından artan istifa çağrılarına rağmen geri adım atmaya niyetli değil.
Cuomo özür dilese de görevinden istifa etmesinin söz konusu olmadığını, New Yorklulara hizmet etmek için seçildiğini anlattıktan sonra 'Ortada bir salgın var. İyileşme var. Bakın, her şeyi yeniden inşa ediyoruz. New York'ta karışık bir durum var. Korkunç bir mali tabloya sahibiz. Aşı yapmak zorundayız. Yani hayır, istifa etmeyeceğim, devletin beni görevlendireceği işi yapacağım' diyerek üzerindeki istifa baskısıyla ilgilenmediğini anlatıyor.
Bu konuda medyanın takındığı tutum ise ikiyüzlülüğün bir başka vesikası olarak gündeme gelirken valiyi eleştiren haber kanalları karşı ateşe maruz kalıyor ve Cuomo tarafından sert eleştiri oklarına hedef oluyor.
CNN'den Brian Stelter, Cuomo yönetiminin huzurevlerindeki Covid-19 ölümlerinin sayısını eksik rapor ettiğinin ortaya çıkmasından sonra Cuomo'nun medyaya 'Trumpvari' saldırdığını söylüyor.
Stelter'a göre Cuomo hakkındaki iddialara dair sorular soran ve gerçeği ortaya çıkarmaya çalışan muhabirlere saldırmak meşru ancak Cuomo'yu eleştirmek meşru değil.
Bu iddiaların çektiği ulusal ilgiye rağmen, Demokrat çoğunluğun ezici bir bölümü valinin istifasını istemiyor.
En azından şimdilik Demokratların çoğu bağımsız bir soruşturma talebinde.
Cuomo'yu yıllardır takip eden muhabirler ise Cuomo'nun istifa etme ihtimalinin epey düşük olduğu tahmininde bulunuyor.
Yapılan anketler de New Yorkluların yüzde ellisinin Cuomo hakkında hala olumlu bir görüşe sahip olduğunu ortaya çıkarıyor.
Cuomo'nun gücü, New York eyaletini ve şehrini ondan daha iyi bilen bir politikacı olmamasından kaynaklanırken, Cuomo eğer erken emekliliği sindirip istifa etmezse büyük bir ihtimalle 2022 yılında dördüncü defa New York Valiliği için seçimlerde aday olmayı düşünüyor.
Zira Cuomo tüm bu suçlamalara rağmen hala New Yorkluların favori siyasetçisi ve seçim sandıklarının yenilmez ismi.