HaberTürk yazarı Nihal Bengisu Karaca Angela Merkel'in kazandığı, ırkçı AfD'nin meclise girdiği Almanya seçimlerini değerlendirdi. Karaca, "Almanların sadece % 13’ünün aşırı sağa kaymış olması son zamanlarda bütün Almanlardan nefret eder hale gelen kimimize 'iyi bir haber' gibi gelebilir. Ancak böyle bir partinin parlamentoda sadece yer alacak olması bile, yapılacak düzenlemeleri, çıkarılacak yasaları, olayların nasıl ele alınacağını, yabancılar/ mültecilerle ilgili kararları etkileyecek" dedi.
Karaca'nın HaberTürk'te "Güçlü Merkel dönemini arayacak duruma gelir miyiz?" başlığıyla (28 Eylül 2017) yayımlanan yazısı şöyle:
Almanya Başbakanı Angela Merkel dördüncü dönemine damağında buruk bir tatla giriyor. Partisi Hıristiyan Demokrat Birlik ile Hıristiyan Sosyal Birlik, oyların sadece yüzde 32.9’unu alabildi ve bir önceki seçime oranla yüzde 8.6’lık oy kaybı yaşadı. Martin Schulz’un Sosyal Demokrat Parti’sinin (SPD) oyları ise % 5 oranında düştü. Nitekim SPD hükümette yer almayacağını, muhalefet yapacağını açıkladı.
En yüksek oy Merkel’in önderliğini yaptığı bloka gittiyse de asıl kazananın, aldığı % 13’lük bir oy dilimine rağmen aşırı sağcı Nazi partisi AfD olduğuna şüphe yok. Kolay değil, bir Nazi partisi II. Dünya Savaşı’ndan bu yana ilk kez parlamentoya giriyor. Öyle ki, partinin seçim sonuçları için düzenlediği kutlamaya Hitler’in Maliye Bakanı Lutz von Krosigk’in torunu Beatrix von Storch katılıyor.
AfD lideri Alexander Gauland’ın “Merkel’i kovalamaya devam edeceğiz” şeklindeki küstah sözlerinden anlaşılan o ki, Almanya’yı yönetecek koalisyon bundan sonra aşırı sağcı bir Nazi partisi tarafının baskısı altında olacak.
Almanların sadece % 13’ünün aşırı sağa kaymış olması son zamanlarda bütün Almanlardan nefret eder hale gelen kimimize “iyi bir haber” gibi gelebilir. Ancak böyle bir partinin parlamentoda sadece yer alacak olması bile, yapılacak düzenlemeleri, çıkarılacak yasaları, olayların nasıl ele alınacağını, yabancılar/ mültecilerle ilgili kararları etkileyecek. Haliyle genel politik diskur sağa kayacak. Mültecileri geri göndermek, ayaklarına elektronik pranga takmak, göçmenleri asimile etmek için agresif tedbirler almak gibi önerilerin masaya konulabildiği bir yerde, vicdanlı ve kimliklere saygılı tutumlar ister istemez çekimser davranacak.
AfD’nin başarısına bakılarak bile denebilir ki, Merkel’in Türkiye ile müzakereleri durdurma gibi önerileri kendisine beklediği ölçüde oy kazandırmadı. Öte yandan şöyle bir durum da var: Almanya gibi kendi genine ve kültürüne hayran bir ülkeye kültürü, dini, yaşam tarzı farklı 1 milyon Suriyeli mültecinin alınmasını sağlayan ve seçim sürecinde de bu tercihini savunan Merkel oy kaybetti. Almanya’da mülteci/ sığınmacı istemeyen AfD ise oy kazandı. Nereden bakarsanız bakın ortada sevinilecek, “Oh oh, Merkel’e iyi oldu” denilecek bir durum yok. Zira bakınız, seçimlerde oylarını artıran diğer bir parti Türkiye karşıtı görüşleriyle tanınan ve tepki çeken Cem Özdemir’in partisi Yeşiller oldu. Ve kötü haber şu ki, Merkel şimdi kuracağı koalisyonda o “Yeşiller” e de yer vermek zorunda. SPD muhalefette yer almayı seçtiğini ilan ettiği için, tek olasılık “kardeş partiler” Hıristiyan Demokrat Birlik ile Bayern Eyaleti’nde büyük oy kaybı yaşayan Hıristiyan Sosyal Birlik’in bir dönem sonra yeniden meclise giren Hür Demokratlar (FDP) ile Cem Özdemir’in eşbaşkanlığını yaptığı Yeşiller’le koalisyon kurmak çünkü.
Koalisyon yapacağına kesin gözüyle bakılan partiler arasındaki enerji, ekonomi ve sosyal devlet konularında derin görüş farklılıkları olması nedeniyle, bu koalisyona iki yıl ömür biçen de var, seçimlerin yenilenmesi gerektiğini söyleyenler de. Hükümetin kurulması, uzun ve tartışmalı geçeceği belli görüşmelerin akabinde, ancak aralık ayının ortalarında mümkün olabilecek.
Kuşkusuz AB içindeki en belirleyici ülke olan Almanya’nın parlamentosuna AfD gibi aşırı sağcı bir partinin girmesi tüm AB ülkelerini etkileyecek. Genişleme siyasetinden İslamofobi anlamına gelen uygulamalara kadar pek çok AB politikası, Müslümanlara ve Türkiye’ye karşı toleransı zaten düşük olan ülkeler tarafından sağa doğru çekiştirilerek yorumlanıp uygulanacak. Tabii bir aydınlanma yaşanmaz, bu gidişata dur diyen bir farkındalık başlamazsa.
Seçim zamanı gerilen Türkiye-Almanya ilişkileri olumlu bir mecraya girer mi? Kısmen ve geçici bir süre için evet. Neden geçici? Çünkü Cem Özdemir’in muhtemelen dışişleri bakanı olacağı bir koalisyondan Türkiye ile iyi ilişkileri stabil tutma iradesi beklemek hata olur. Umarım yanılıyorumdur ama benim gördüğüm Türkiye’ye silah satmama, Alman şirketlerinin Türkiye’ye yatırım yapmasını engelleme gibi bir dizi tatsız hadiseyle sınanma süreci bitmedi, daha yeni başlıyor.