Habertürk yazarı Nihal Bengisu Karaca, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içindeki cunta yapılanması tarafından düzenlenen darbe girişiminin ardından tutuklanan askerlerin ifadeleriyle ilgili olarak "Peki yargılanan tutuklu askerler arasında itham edildiği suçla somut bir ilişki içinde olmayan yok mudur? Elbette vardır. Ancak bu kadar inkârcı arasından nasıl sıyrılabilecekler? Doğrusu çok zor" dedi.
Nihal Bengisu Karaca'nın "İnkâr" başlığıyla yayımlanan (1 Haziran 2017) yazısı şöyle:
FETÖ’nün darbe girişimi sırasında Genelkurmay Karargâhı’nda yaşanan eylemlere ilişkin, aralarında sözde Yurtta Sulh Konseyi üyelerinin de yer aldığı 221 kişinin yargılandığı davada garip şeyler oluyor.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’a, “Sizi kanaat önderimizle görüştürebiliriz” dediği iddia edilen eski 4. Ana Jet Üs Komutanı Hava Tuğgeneral Hakan Evrim bu iddiayı inkâr etti. Hulusi Akar’ı ikna edecek ekip içinde yer aldığı iddiası konusunu da. FETÖ’cü Kemal Batmaz ile selamlaştığı yönündeki görüntülerde selamlaşma olduğunu da inkâr etti. Ayrıca ilginç bir şey yaptı. O gece Genelkurmay Başkanı Akar ile karşılaştığı anı şöyle tasvir etti: “Üs komutanı olmam nedeniyle Genelkurmay Başkanı’nı karşılamam gerektiğini oradaki ekip bana dikte ettirdi. Yanıma iki silahlı kişi vererek karargâha götürdüler. İçeri girdiğimde Genelkurmay Başkanı’mızın birileriyle odada, rahat tavırla, emir komuta zinciri içinde, saygı, sevgi içerisinde konuştuğunu gördüm.”
Evrim’in kendisiyle ilgili çizdiği resim tam bir mağdur resmi iken Hulusi Akar ile darbeciler arasındaki diyalog “sevgi, saygı” ekseninde... Bakın hele şu işe.
YANLIŞ TUŞA BASMIŞ!
Twitter’da “Analizi Harbiyeli’ adlı hesapla 15 Temmuz’un epey öncesinden itibaren darbe muştuları veren İstanbul Harp Akademileri Komutanlığı’nda görevli Ömer Kulaç’ın durumu da farklı değil. Darbeciler tarafından verilen “Kırşehir Sıkıyönetim Komutanı” görevini icra etmek için Kırşehir’e gelmek üzere İstanbul’dan yola çıkıp kent girişinde kolluk kuvvetlerinin ihtarına uymamasının nedeni aslında teslim olmak için güvenilir bir polis ekibi aramasıymış mesela. Geçelim. Çünkü daha enteresan olanı, Kulaç’ın sosyal medya hesabında yaptığı darbe çığırtkanlığını bile inkâr etmesi. Meğer darbeyi değil Türkiye, Suriye, Rusya politikalarını kastediyormuş(!)
““Yurtta Sulh Konseyi” bildirisinde imzası bulunan eski Genelkurmay Personel Plan ve Yönetim Daire Başkanı Tuğgeneral Mehmet Partigöç’ün savunması da başlı başına inkâr rüzgârı. Partigöç’le ilgili iddianamede Ankara Konutkent’teki villada Adil Öksüz liderliğinde yapılan toplantılarına katılmak, tüm gece ve sabah saatlerinde karargâh içinde darbe faaliyetlerinde bulunmak, örgüt tarafından karargâh sorumlusu olarak tayin edilmek gibi suçlamalar var.
Lakin Partigöç’e sorarsanız o toplantılara değil teyzesine ve ablasına gitti. Tahmin edileceği gibi, “Canım eşim, seni gerçekten her şeyden çok sevdim. Ama bu başkaldırıyı yapmasaydım da beni hayatımın sonuna kadar hapse atacaklardı, beni affet” notunu da inkâr etti. 58. Topçu Tugay Komutanı Tuğgeneral Murat Aygün’e “Harekete geçin” talimatı verdiğini de... Aramayı şans eseri yanlış tuşa basarak gerçekleştirdiğini savundu.
Hakan Evrim, 15 Temmuz gecesiyle ilgili olarak çizdiği resimde Hulusi Akar’ı darbecilerle “sevgili, saygılı” bir fotoğraf içine yerleştiriyordu. Kurmay Albay Fırat Alakuş ise yekten dolaysız Zekai Aksakallı’yı FETÖ’cü ilan etti. Alakuş’un 06.02.2017 tarihindeki görüşmede eşi, “Aksakallı “ ismini anınca “Ona da bir geçirivereyim şeyde (ifadesini kastediyor). Onu da içeri alsınlar” dediği medyaya yansımıştı. Partigöç de benzer bir şey yapıyor. Genelkurmay İdari Tahkikat Raporu’nda hakkında örgüt üyesi olduğuna ilişkin maddi bir delil bulunmadığını, raporun, darbeden çok önce kendisini hedef göstermeye başlayan FETÖSAVAR adlı bir internet sitesi üzerinden yapılan “medya operasyonu”na, bu operasyona kaynaklık eden “MİT listesi”ne dayandığını öne sürüyor.
Manzara belli. Sonuna kadar inkâr edecek, hedef saptıracak, doğrulara dair şüphe uyandıracak, gözaltına alınmalarından itibaren yaşadıkları insan hakları ihlallerini kalkan yapacak ve davaları AİHM’den döndürmeye çalışacaklar.
Peki yargılanan tutuklu askerler arasında itham edildiği suçla somut bir ilişki içinde olmayan yok mudur? Elbette vardır. Ancak bu kadar inkârcı arasından nasıl sıyrılabilecekler? Doğrusu çok zor.