Nişantaşı plastik, kendimi orada düşünemiyorum

Nişantaşı plastik, kendimi orada düşünemiyorum
Ümit Ünal koleksiyonlarında özel hayatının yansımalarını kolaylıkla görebileceğiniz bir moda tasarımcısı. Derdi, başına gelen olaylardan yola çıkarak insanlara ve evrene bir şeyler anlatabilmek. Babasını kaybettikten sonraki koleksiyonu “Babil”de gözyaşları içinde onu öteki dünyaya yolcu etmişti. 27 Nisan’da yaptığı defile de sadelik ve basitlik ön plandaydı; ilham kaynağı da yüzyıllardır ABD’nin belli bölgelerinde her türlü teknolojik nimetten uzak yaşayan Amish’lerdi. “A Place on Earth” (Yeryüzünde bir yer) defileniz alışıldık bir defile değildi. Modeller yürüdükten sonra kocaman bir masa kuruldu, ziyaretçilere yemekler dağıtıldı. Ortalık bir anda panayır alanına döndü. Her yıl ruhsal değişimlerimi takip ederek farklı bir duygunun peşinden gidiyorum. Bu koleksiyonda da çıkış noktam “İnsanların yeryüzünde kaçıp gitmek istedikleri yer neresidir?” sorusu oldu. İlham kaynağım Amish’ler komün hayatını tercih etmiş. Elektrik bile kullanmıyorlar, birbirleriyle kapılarının önüne astıkları çanlarla iletişim kuruyorlar ve hayattaki tek öncelikleri aileleri. Kocaman sofralarda beraber neşe içinde yemek yiyen kocaman aileler. Defiledeki sofra da bu duruma bir göndermeydi. Milliyet'in röportajında ünlü modacı merak edilenleri yanıtladıAmish’ler aklınıza nerden geldi? Bazı görüntüleri, isimleri, kokuları ve sesleri nedenini bilmeden kaydediyorum. Aradan uzun bir zaman geçtikten sonra bu kayıtlar içimden dışarı çıkıp tasarımlarıma ilham oluyorlar. Amish’leri de iki yıl önce bir internet sitesini incelerken görmüş, merak edip haklarında birkaç yazı okumuştum. “Serra Yılmaz aşık olunca benden tişört ister” Moda, tüketim toplumuyla özdeşleştirilen bir kavram. Bir moda tasarımcısı olarak ilham kaynağım dediğiniz bu insanlar elektrik bile kullanmamaları ironik değil mi? Evet. Düşünsenize Amish kadınları egoları güçlenmesin diye fotoğraf bile çektirmezken biz onları podyumda yürüttük. Ama dikkat ettiysen benim modellerim de fotoğrafları çekilirken suratlarını saklamaya çalıştılar. Zaten tasarımcı olarak kendimi moda endüstrisi denilen o karmaşık düzenden uzak görüyorum. Sırf bu nedenle de atölyem on yıldır Asmalımescit’te. Nişantaşı’nda değil. Nişantaşı gibi satışa odaklı, seri üretimi destekleyen, rengarenk vitrinleriyle plastikmiş duygusu veren bir ortamda kendimi düşünemiyorum. Dostlarınız arasında bizim de tanıdığımız isimler var mı? Defilemi Garajistanbul’da gerçekleştirmemin nedenlerinden biri olan, oranın sahiplerinden Övül Avkıran ve oyuncu Serra Yılmaz ilk aklıma gelenler. Mesela Serra aşık olduğunda beri arar ve “Ümit aşık oldum. Senin tişörtlerini giymek istiyorum” der. Hemen ona burada birkaç tişört toparlar yollarız. Övül Avkıran’ın gardırobundaysa şimdiye kadar tasarladığım tüm koleksiyonlardan bir parça bulabilirsiniz. “A Place On Earth”te öne çıkan parçalar hangileri? Tarzlarını nasıl özetlersiniz? Benim zaten sade bir tarzım vardır. Bu koleksiyonda da özellikle soluk renkler seçtim çünkü Amish’ler basit ve birbirine benzeyen kıyafetler giyiyorlar. Ayrıca ilk defa jean kumaşı kullandım ve Amish erkeklerinin giydikleri tulumların benzerlerini yarattım. İlgi göreceğini düşündüğüm parçalardan biri de iç çamaşırları. Tayt benzeri yünlü uzun iç çamaşırlarının üzerine at motifleri işledim. Her ay bir Mudo vitrini tasarlayacak Geçen hafta değişik markalarla iki ayrı proje çıkardınız ortaya. Birini, Mudo ve Perwoll’le birlikte yaptık. Kafamda iki markanın imgelerini birleştirip İstinyepark’taki Mudo mağazasının vitrinini hazırladım. Perwoll renkleri korumayı vaat eden bir sıvı deterjan olduğu için vitrindeki mankenlere rengarenk makyajlar yaptım. Proje bitmiş değil, her ay farklı bir Mudo mağazasının vitrinini tasarlayacağım. Öteki projede de Mini’nin yeni Cabrio modelinin Türkiye lansmanı için küçük bir şov düzenledim. Otomobilin sloganı dört mevsim açık olmakla ilgiliydi bende insanların dört mevsim boyunca geçirdikler ruh hallerini anlatan, “Ümit Ünal Seçkisi” isimli özel bir koleksiyon hazırladım.