NÜKLEER SANTRALDEN DUMAN YÜKSELİYOR FUKUŞİMA (A.A)

-NÜKLEER SANTRALDEN DUMAN YÜKSELİYOR FUKUŞİMA (A.A) - 21.03.2011 - Japonya'da Fukuşima-Daiçi nükleer santralinin 3 numaralı reaktöründen duman yükseldiği bildirildi.  Tokyo Elektrik İşletmesi'nin sözcüsü Hiroşi Aizawa, nükleer santralinin 3 numaralı reaktöründen duman yükselmesi nedeniyle çalışanların tahliye edildiğini söyledi. Aizawa, 3 numaralı reaktörden duman yükselmesinin nedeninin soruşturulduğunu kaydetti. Japonya'da 11 Martta meydana gelen deprem ve tsunami felaketinde hasar gören Fukuşima-Daiçi nükleer santralinde radyasyon sızıntısını kontrol altına almak için çalışmalar sürdürülüyor. -''RADYASYONA BULAŞABİLİR''- Öte yandan Japonya'da Fukuşima Nükleer Santralinin reaktörlerinden sızan radyoaktif maddenin, çok zararlı olduğu ve kansere yol açabileceği belirtiliyor. Radyasyona maruz kalanların bunu giysileri, temasları ya da kan, ter gibi vücut sıvıları ile başkalarına bulaştırabileceği uyarısında bulunuluyor. Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Japonya'da meydana gelen depremle birlikte Fukuşima Nükleer Santralinin reaktörlerinden radyoaktif sızıntının başladığını anımsatarak, bunun sadece Japonya'yı değil tüm dünyayı endişelendirmesi gerektiğini söyledi. -''ANNE KARNINDAKİ BEBEKLER İLE ÇOCUKLAR RİSK ALTINDA''- Küçükusta, Japonya'daki sızıntıda iyot-131 ve sezyum-137 radyoaktif maddelerinin sızıntısının söz konusu olabildiğinin ifade edildiğini belirterek, radyoaktif iyotun veya I-131'in havadan ağır olduğunu, fazla rüzgar olmaması halinde çok uzaklara gidemeyeceğini bildirdi. I-131'in yarı ömrünün (etkisinin yarı yarıya azalması için geçen süre) 8 gün olduğunu vurgulayan Küçükusta, etkinin iki ay sonra iyice azalacağı bilgisini verdi. Küçükusta, radyasyonunun en çok ''hücreleri hızlı bölünen anne karnındaki bebekleri ve küçük çocukları'' etkilediğine dikkati çekerek, ''Erken doğum, düşükler, doğumsal gelişim kusurları ve başta tiroit olmak üzere kemik kanserleri ve lösemiler çok sık görülür'' diye konuştu. -''İLK YAPILMASI GEREKEN TEST TAM KAN SAYIMIDIR''- Radyasyona maruz kalındığın nasıl anlaşılacağına ilişkin olarak da Küçükusta, insanların vücutlarında, elbiselerinde, saç ve derilerinde ne miktarda radyasyon bulunduğunun ''Geiger'' aletleri ile ölçülebildiğini söyledi. Küçükusta, "Radyasyondan etkilendiği düşünülenlere yapılması gereken ilk test tam kan sayımıdır. Çünkü, ilk bulgu akyuvarların sayısındaki azalmadır" -''RADYASYON, HÜCRELERİN DNA'SINI ETKİLİYOR''- Radyasyonun neden kansere yol açtığına dair Prof. Dr. Küçükusta'nın verdiği bilgiye göre, radyasyon hücrelerin DNA'sını etkiliyor. Meydana gelen hasar, DNA'nın kendini kopyalayamamasına yol açıyor ve hücre bölünmesi bozuluyor veya bölünürken hücre ölüme gidiyor. Bazı durumlarda ise DNA'da oluşan kırıklar, yeni hücrelere aktarılıyor ve DNA'da mutasyonlar meydana geliyor. Bu hasarlı ve diğer hücrelerin kontrolünden çıkmış hücreler de kanser oluşumuna yol açıyor. -NASIL TEDAVİ EDİLİR?- Potasyum iyodür verilerek, radyoaktif iyodun tiroit bezi tarafından alınması önlenebiliyor. Bu madde, vücudun diğer organlarını korumuyor ve kanser meydana geldikten sonra da bir faydası bulunmuyor. Potasyum iyodür, tükürük bezinde iltihap, mide-bağırsak bozuklukları, alerjik reaksiyonlar ve deri döküntülerine yol açabiliyor. Bu madde, guatr, hipertroidi ve hashimatı hastalığı olanlar için zararlı olarak gösteriliyor.