'Nükleersiz Dünya' gemisi Hiroşima mağdurlarıyla İstanbul'da

'Nükleersiz Dünya' gemisi  Hiroşima mağdurlarıyla İstanbul'da

 

Merkezi Japonya’da bulunan uluslararası bir sivil toplum girişimi olan Barış Gemisi, (Oceanic Peace Boat), nükleersiz bir dünya için 5. yolculuğuna çıkarak dün İstanbul’a geldi. Türkiye’ye gelmeden İtaya ve Yunanistan’a uğrayan Barış Gemisi, İstanbul’dan da Bulgaristan’a gitmek üzere yola çıktı. 20 ülkede 21 limanı ziyaret edecek olan gemide, 1945 yılında Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombasından sağ kurtulanların oluşturduğu, Japonca’da Hibakushar diye anılan 10 kişilik bir grup bulunuyor. Bu yolculuğa katılanlar, nükleersiz bir dünyanın neden gerekli olduğunu ve nükleer felaketlerin ardından Japonya’da yaşananları, tüm dünyaya anlatmayı amaçlıyor.
 
Meryem Özel'in Taraf gazetesinde yayımlanan haberi şöyle;
 
İşte bu gemiyi ziyaret ederek Hiroşima ve Nagazaki’deki felaketi yaşayanlarla konuştuk. Hiroşima’daki bombardımanda ağır yaralanan Kore asıllı 84 yaşındaki Lee Jongkeun ile Nagasaki’de babasını ve dedesini kaybeden, “Barış Müzesi” müdürü Masukawa Masakazu ve Nagasaki’de, her yıl bombanın atıldığı saatte patlamanın olduğu yerin fotoğrafını çeken Ogawa Tadayoshi inanılmaz hayat hikâyelerini anlattı.
 

Işık bombası gibiydi

 
84 yaşındaki Lee Jongkeun, Hiroşima’ya atom bombası atıldığında 16 yaşındaydı: “Bombanın atıldığı yerden 16 km. uzaklıkta yaşıyordum. Japon demiryollarında çalışıyordum ve her gün Hiroşima’ya gidip geliyordum. O gün her gün bindiğim treni kaçırdım ve köprünün üzerinde yürürken parlak bir ışık gördüm. Korku içinde yere yapışmış vaziyetteydim. Bomba atıldığında bize yüzümüzü, burnumuzu, kulaklarımızı elimizle kapatmamız söylenmişti. Ben de öyle yaptım. Birden ensemde saçlarımın yanmasının sesini duydum. Işık bombası gibiydi, güneşten de büyük bir ışığın ortaya çıktığına tanık oldum ama hiçbir patlama sesi duyamadım. 16 yaşındaydım ve her şeyi çok iyi hatırlıyorum.”
 

Yaralarım sinek yuvası oldu

 
Anlatırken aynı acıyı tekrar yaşadığını hissettiğimiz Koreli Lee, “Bombanın etkisiyle yıkılan, dökülen binaların toz bulutundan ortalık kapkaranlık olmuştu, hiçbir şey göremiyordum. Toz bulutu yavaş yavaş dağılmaya başladığında ortalığı biraz görmeye başladım. Hiç kimse ne olduğunu bilmiyordu, bunun yeni tipte bir bomba olduğunu söylüyorlardı. İnsanlar korku içinde yardım dileniyorlar, ailelerini arıyorlardı. Üstlerinde kıyafetleri bile kalmamıştı” diyerek anlatımına devam etti: “Yanıklardan dolayı çok acı çekiyordum. Yüzümde, ellerimde, bacaklarımda, ensemde ağrı vardı, acı içindeydim. Kimseye yardım edebilecek durumda değildim. O sırada hastanelerde bize verilebilecek bir merhem bile yoktu. Kimse ne olduğunu bilmiyordu. Daha sonra tedavi sürecinde sürdüğüm merhemler cildimi kuruttu. Pul pul dökülen deriyi alamadığım için çürümeye başladı ve sinekler bu yaralara konarak yumurtalarını bırakıyor, bir süre sonra da kurtçuklar bu yumurtalardan çıkıyordu. Annem her gün yemek çubuklarıyla bu kurtçukları temizliyordu. Şu an 84 yaşındayım ve kalan ömrüm içinde nükleere karşı mücadele edeceğim.”
 

Bomba hayatımın bir parçası

 
Bomba atıldığında dört yaşında olan Masukawa Masakazu da şunları söyledi: “Evimiz Nagasaki’de atom bombasının patladığı yere üç km. uzaklıktaydı. Büyük bir ışık kümesi olduğunu, evimizdeki bütün camların kırıldığını, başımın üstüne yorgan örterek evimizin arka tarafında bulunan küçük odaya koyduklarını hatırlıyorum. Bombanın patladığı yerde çalışan babam, öldüğünde 29 yaşındaydı. Dedem de patlama sırasında hayatını kaybetti. Onların cesetlerini dahi bulamadık. Nükleer bomba her zaman benim yaşantımın bir parçası oldu, her zaman aklımda oldu. 10 yıl önce, emekli olduktan sonra Barış Müzesi’ni arkadaşlarla kurduk ve hâlâ orada çalışıyorum.”