AKP Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, Türk Lirası’ndaki değer kaybına ilişkin olarak, "Eski dönemde maalesef Türk Lirası çok değerliydi. Bu ortaya ithalat çıkarıyordu. Çok şükür son yıllarda yavaş yavaş Türkiye bundan uzaklaştı" diye konuştu.
AKP'li Kurtulmuş, TGRT Haber’de gazeteci Ercan Gürses’in sorularını yanıtladı. Kurtulmuş, gazeteci Gürses’in temmuz ayında asgari ücrette artış yapılıp yapılmayacağı sorusu üzerine, “Tabii zor ve ilginç bir dönemden geçiyoruz. Yani ekonomik olarak yaşananların önemli bir kısmı, küresel ekonomide ortaya çıkan değişimlerden kaynaklanıyor. Bir kısmı da Türkiye ekonomisinin kendi iç dinamikleri ile ortaya çıkan sonuçlar.
Ama şunu söyleyebiliriz; enerji fiyatlarındaki olağanüstü fiyat artışları, buna bağlı olarak lojistikte ciddi fiyat artışlarının ortaya çıkmış olması, endüstriyel ve değerli metallerin son bir yıllık süre içerisinde olağanüstü yüksek seyretmesi bütün dünya ekonomilerini derinden sarstı. Ayrıca Rusya-Ukrayna arasındaki savaş dolayısıyla özellikle gıda alanında bazı gıda rotalarının kısıtlanması, gıda fiyatlarında da ciddi bir küresel fiyat artışına neden oldu. Bu emtia fiyatlarındaki artışlarda ülke ekonomilerinin hepsine etki etmiş oldu” dedi.
Numan Kurtulmuş'un söyleşisinden öne çıkanlar şöyle:
Çarşıda pazarda aldığımız ürünlerin ciddi bir şekilde pahalanmış olmasıdır. Bunların yanı sıra üçüncü temel alan da burası. Dolayısıyla bir taraftan burada oynaklıkları ortadan kaldırıp düzen sağlamak ama diğer taraftan da bu süre içerisinde vatandaşların alım gücünün olumsuz etkilenmemesi için her türlü tedbiri almak durumundayız. Geçtiğimiz yılbaşında sağlanan asgari ücretteki artış, devletin Hazine ve Maliye Bakanlığı ayağında aldığı vergilerden vazgeçerek vatandaşlarımıza doğrudan destek vermiş olması, enerji fiyatlarına yüzde 80 civarında hükümetin destek vermiş olması gibi bütün bu adımlar, vatandaşımızın alım gücünü artıracak olan hususlardan birisidir.
Bunların içerisindeki en önemli konulardan bir tanesi de gelirin artırılmasıdır. Bununla ilgili temmuz ayında emeklilerimizin, çalışanlarımızın gelirlerinin artırılması ve asgari ücretle ilgili de çalışmalar bakanlığımızın önündedir. Bu çalışmalar yapılıyor. Öncelikli perspektifimiz, temmuz ayı ile geniş bir kitlenin, sabit gelirli bir kitlenin alım gücünü artıracak bir dokunuş mutlaka hükümet tarafından yapılacaktır. Nasıl fiyatlar seviyesi yukarı çıktıysa ücretler seviyesini de yukarı çıkaracak ve böylece vatandaşımızın fiyatlar altında, enflasyon altında ezilmemesini sağlayacak bir destek ortaya konacaktır.
Orada da çalışmalar yapılıyor. Ama bu işler öncelik ve zamanlama meselesidir. Bu durum, vatandaşın bize çarşıda pazarda söylemiş olduğu bir durum. Bu anlamda vatandaşın gündemindeki konulardan birisi de EYT’dir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı çalışmalarını sürdürür ve öncelikler ortaya çıktığı zaman bununla ilgili karar kamuoyu ile paylaşılır.
Türkiye’de milli para birimimiz olan Türk lirasının kullanımını ve ilerleyen dönemde de diğer ülkelerle yaptığımız ticari ilişkilerimizde milli para birimleri üzerinden bunların gerçekleşmesini sağlamamız lazım. Tabii ki dövizdeki oynaklık Türkiye ekonomisi üzerinde olumsuz bir etki oluşturuyor.
Bizim kendi para birimimize itibar etmemiz lazım. Bunun üzerinden alışverişlerimizi yapmamız, bunun üzerinden uluslararası ticarette Türk lirasının değerini bir şekilde değerli para haline getirmemizin doğru olduğu kanaatindeyim. Bu anlamda paramızın belirli bir seviyede olmasının şöyle bir artısı var; ihracatı artırmış oluyoruz. Buradaki dengeyi korumamız lazım. Eski dönemde maalesef Türk parası çok değerliydi.
1 dolar 1.20 seviyelerindeydi. Bu ortaya ne çıkarıyordu? Olağanüstü yüksek miktarda ithalat. Yani ne varsa kalem dahil her şeyi daha ucuza dışardan ithal eder durumdaydık. Çok şükür 2013’ten sonraki dönemlerde yavaş yavaş Türkiye bundan uzaklaştı. İmalata, üretime, ihracata, yatırıma ve istihdama dayalı bir ekonomi yönelişine Türkiye kendisini sevk etmiş oldu. Bunun önemli ve değerli olduğunu düşünüyorum. Burada da o dengeyi Türk ekonomisi sağlayacaktır. Dövizin çok değerli olması ya da çok değerinin düşük olması arasında bir denge oluşacaktır.
Ekonomik şartların, dünyanın ve Türkiye’nin şartları geliştikçe hiçbir ekonomik kural kıyamete kadar olduğu gibi uygulanacaktır diye bir şey yoktur. Bu kurallarda esneme, değişme, gelişme olabilir. Ama Türkiye 2013’ten itibaren bir yönelim içerisindedir. Zaman zaman bunları ileriye doğru götürüyor. Biz ithalat yaparak, dışarıdaki küresel ekonomi ile hiçbir ekonomi tek başına mücadele edemez. Tabii ki küresel ekonomi ile uyumlu bir şekilde ama hiçbir şekilde Türkiye’nin üretim gücünü zayıflatmadan, üretimimizi, istihdamımızı, ihracatımızı, yatırımımızı ve küresel piyasalardaki mal ve hizmetlerimizle rekabet edebilir bir durumda olmamızı sağlayacak bir atılım içerisinde olmamız lazım.
Biz karşımızdaki ittifakın kimi aday göstereceğini ve hangi koşullar altında aday göstereceğini, hangi ilkelerle bu adayını kamuoyuna duyuracağına ilgili olamayız. Bu bizim tasarrufumuz değil. Kimi aday gösterirlerse göstersinler, hodri meydan. Siyaset bir yarış alanıdır. Nihayetinde siyasette karar verecek olan milletin kendisidir. Dolayısıyla bizim rahatlığımız kimin aday çıkacağını tespit etmek konusunda bizim yapacağımız bir şey yok. Ama biz rahatlığımız, Cumhur İttifakı’nın adayı, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’dır. Tayyip Erdoğan ikinci sefer halkın önüne giderek bu Cumhurbaşkanlığı Sistemi içerisinde cumhurbaşkanı adayı olacaktır.
Türkiye bir hukuk devletidir. Türkiye’de herkes hukuk devleti içerisinde kendisine verilen imkanları kullanır ve Türkiye’nin her yerinde, gösteriye açık her alanında fikrini söyleyebilir. En radikal fikirleri söyleyebilir, en ileri fikirleri söyleyebilir. Eyvallah. Bütün bunlar olurken de hiç kimsenin yasadışı birtakım gösterilerle ben istediğimi yaparım deme hakkı olmadığı gibi, hele hele ülkenin güvenliğini sağlamakla görevli olan polis memurlarına hakaret etmek, burada gördüğümüz gibi fiili saldırıda bulunmak kimsenin hakkı değildir.
Böyle bir terbiyesizlik olmaz. ‘Ben milletvekiliyim, benim suç işleme hakkım var.’ Böyle bir şey olabilir mi? Dokunulmazlık bir zırhtır ama hiçbir dokunulmazlık zırhı hiçbir siyasiye istediği her suçu işleme imkanını vermez. Burada açık bir suç oluşmuştur"