HDP Mardin Milletvekili Erol Dora, Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş’un “Bizim için bağımsızlık gâvura ‘gâvur’ diyebilmektir” sözlerini eleştirdi ve “Farsça ‘gabr’ yani Müslüman olmayan sözcüğünün zamanla ‘kafir’e oradan da ‘gavur’a dönüşen ifade, aslında kendi dini dışında olanla ilgili önyargıların bir dışavurumudur. Özellikle devleti temsil edenlerin bu kelimeyi kullanmasının Müslüman olmayan kimliklerin kendilerini daha da güvencesiz hissetmelerine neden olacağı aşikardır” dedi.
Dora’nın bütçe görüşmelerinde yaptığı konuşma şöyle:
Siyasi, ekonomik ve toplumsal faturası son derece kabarık olacak bir tabloyla karşı karşıya olduğumuzu her birimiz çok net olarak görüyor ve yaşıyoruz. Halkların Demokratik Partisi eş genel başkanlarıyla birlikte 10 milletvekili adeta siyasi rehin pozisyonunda cezaevinde tutulmaktadır. Ve biz şu anda 78 milyonu ilgilendiren bütçe tasarısını görüşüyoruz. Bu durum, görüşmelerin meşruiyetine büyük ve telafisi zor bir gölge düşürmektedir.
Ülke ekonomimizin geldiği durum ortada. Her siyasi hamlenin ekonomik bir karşılığı olduğunu, hep birlikte, en yalın haliyle hissederek yaşıyoruz. Netice itibariyle, her alanda istikrarsızlığa yol açan bu ceberrut uygulamalardan ve özellikle OHAL uygulamasından derhal vazgeçilmeli ve ülke barışına, güçlü demokrasiye, hukukun üstünlüğüne hizmet edecek çağdaş ve makul düzenlemelerin önü açılmalıdır.
Bildiğiniz gibi, Azınlık vakıflarına yani Ermeni, Süryani, Keldani, Rum ve Musevi vakıflarına ait taşınmazlara el konulması meselesi uzunca bir süredir Türkiye'nin önünde çözüm bekleyen önemli sorunlardan birisidir. El konulmuş taşınmazların sayısı o kadar fazladır ki iade edilen mülklerin sayısı bunların yanında sembolik düzeyde kalmıştır.
Bugün azınlık vakıflarının yaşadığı ve acil çözüm üretilmesi gereken bir sorun; vakıfların seçim yönetmeliği meselesidir. Azınlık vakıflarının yönetim kurullarının seçimini düzenleyen yönetmeliğin Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yaklaşık 4 yıldır iptal edilmiş olması nedeniyle, vakıflar birçok idari sıkıntı yaşamaktadırlar. Anayasal bir hak olan seçme ve seçilme özgürlüğünün engelleniyor olması, azınlık cemaatlerinin örgütlenme özgürlüğünü de kısıtlamaktadır.
Lozan Antlaşması’na göre, gayrımüslim azınlıkların dini ayinlerini icra etmeleri ve her türlü okul ve benzeri eğitim ve öğretim kurumları açmaları serbesttir. Anayasa’ya göre de temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası antlaşmalar tüm yasal düzenlemelerin üzerindedir. Bu bağlamda, Heybeliada Ruhban okuluna uygulanan bu yaklaşım terk edilmeli ve hukuk devleti olmanın gereği yerine getirilmelidir.
Başbakan yardımcısı Sayın Numan Kurtulmuş tarafından sarf edilen ve kamuoyunu ve özellikle de gayrımüslim yurttaşlarımızı derinden inciten ve açıkça nefret söylemi niteliği taşıyan ifadelere dair de belirtmeliyim ki; Farsça “gabr” yani Müslüman olmayan sözcüğünün zamanla “kafir”e oradan da “gavur”a dönüşen ifade, aslında kendi dini dışında olanla ilgili önyargıların bir dışavurumudur. Özellikle devleti temsil edenlerin bu kelimeyi kullanmasının Müslüman olmayan kimliklerin kendilerini daha da güvencesiz hissetmelerine neden olacağı aşikardır.