Cumhuriyet yazarı Nuray Mert, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin de (TSK) havadan destek verdiği Musul operasyonuyla ilgili olarak "Şimdi Musul, varsa yoksa Musul, tamam anladık, Türkiye’nin Musul konusunda inkâr edilemez bir dahli olmalı, ama o başka, ortalığı birbirine katıp mümkün olanı da zora sokmak başka. Ayrıca, bırakın Musul halkının mağduriyetinden dem vurmayı. Neden, birdenbire Suriye’deki mağdurlar, Rusya’nın operasyonlarında ölen siviller, Türkmenler falan unutuldu? Aslında, tıpkı, sabah akşam suçladıkları ‘emperyal güçler’ gibiler" dedi.
Nuray Mert'in "Külahımıza anlatın bunları" başlığıyla yayımlanan (24 Ekim 2016) yazısı şöyle:
Gözlerini nereye dikmişlerse, kimlerle takışmışlarsa, oradaki ‘mağduriyetler’i parmaklarına sarıyorlar. Şimdi Musul, varsa yoksa Musul, tamam anladık, Türkiye’nin Musul konusunda inkâr edilemez bir dahli olmalı, ama o başka, ortalığı birbirine katıp mümkün olanı da zora sokmak başka. Ayrıca, bırakın Musul halkının mağduriyetinden dem vurmayı. Neden, birdenbire Suriye’deki mağdurlar, Rusya’nın operasyonlarında ölen siviller, Türkmenler falan unutuldu? Aslında, tıpkı, sabah akşam suçladıkları ‘emperyal güçler’ gibiler. Zaten asıl dert ‘emperyal’ güç olmak isteyip, olamamak, heveslerin kursakta kalması, öfkenin nedeni bu! Şimdilerde, bir de Suudi Arabistan meraklısı oldular, meğer ne güzel memleketmiş Suudi Arabistan, yargının çok ama çok bağımsız olduğu yermiş, o kadar ki ‘hanedan’ kendi çocuklarını bile koruyamıyormuş. Sahiden mi? Hem, kimmiş bu ‘hanedan’, Osmanlı atalarımıza nasıl isyan etmiş, ‘her belanın altından çıkan İngilizler’ ile mutabakat içinde nasıl devlet kurmuş, ‘şimdilerde emperyalist olduğu hatırlanan ABD’ ile on yıllarca nasıl iş tutmuş, dünyanın her yerinde kirli müdahalelere nasıl her türlü destek sağlamış, izah edecek olan beri gelsin. Şimdilerde ne yapıyor Suudi Arabistan? Yemen’de operasyon yapacağım diye kaç sivili öldürdü? Daha geçenlerde cenaze merasimini bombalayıp 140 sivili öldürmedi mi? İnsan hiç olmazsa, zevahiri kurtarmak için, Suudi güzellemesi yapmak yerine, birkaç laf eder. Ne utanmaz insanlar bunlar! ABD, yıllarca Sünni müttefikleri ile İran’ı, sadece devleti de değil, İran halkını cezalandırırken ses etmeyenler şimdi İran ile anlaştı diye kıyameti koparıyorlar. ABD, Ortadoğu’da Şiilere dayalı siyaset yapıyormuş; on yıllarca Sünnilere dayalı siyaset yürütmedi mi? İran’ın gücünü kırmak için bin bir dolap çevirdiğinde, baş destekçileri Sünni devletler, Sünni çevreler, Sünni İslamcılar değil miydi? Zamanında, Arapların emperyalizm karşıtı, bağımsızlıkçı siyasi dalgaları, ABD’nin Sünni destekçileri ile işbirliği içinde kırılmadı mı? Türkiye, o zamanlar bu işlerin merkezinde değil miydi? Menderes idaresi, Bağlantısızlar Hareketi’ni sabote etmek için elinden geleni yapmadı mı? Neydi Bağdat Paktı, Türkiye neden bu paktın merkez ülkesiydi? Menderes döneminde Türkiye, Batılılar ve Suudlar ile Suriye’de darbe yapma işleri içine girmedi mi? Irak’ta monarşi yıkılınca, askeri müdahale hevesine kapılmadı mı? Yok, cahilce iddia edildiği gibi, Cumhuriyet devrinden sonra, Batıcılık sevdası ile, Ortadoğu ile bağımız kopmuş falan değil, fırsatını buldukça pek çok gelişmeye burnumuzu sokmuş ve bunu Batılı müttefiklerimizin siyasetleri lehine, onlar ile işbirliği içinde gerçekleştirmiş ve daha fazlasını yapmaya çalışmış değil miyiz? Arap dünyası ile bağımız kopmuş falan değil, Soğuk Savaş’ın tarafı olduğumuz için, sadece ABDBatı kampı karşısında yer alanlar ile aramız soğumuş idi. O kadar ki, daha durumu doğru dürüst kavramadan, Süveyş krizinde bile Batılıların yanında yer alma hevesine kapıldık, sonra Cezayir’de Fransa’nın yanında bile yer aldık. Tüm bunlar laiklerin işi değil, çoğu muhafazakârların desteklediği iktidarlar döneminde oldu. Zamanında iş o hale gelmişti ki, eski ABD büyükelçisi George McGhee, 1990’da yayımladığı kitabında (Türkçe çevirisi 1992, Bilgi Yayınevi), Süveyş krizine (1956) ilişkin BM oylaması için “O bir tek oy, Türklerin Arap çevrelerindeki saygınlığınaönemli bir darbe indirmiş oldu” demiş. Bilhassa Menderes devrinde, Batı yanlılığı o kadar abartılmıştı ki, McGhee bile, bundan sonra “Eğer ara sıra Birleşmiş Milletler oylamalarında bizden farklı ve Araplardan yana oy kullanırlarsa, buralardakisaygınlıkları artacağı gibi, Amerika’nın çömezi gibi algılanmaları engellenir” diyor. Bakar mısınız, ‘Lozan’a hayır’, ‘imparatorluğumuzun bakiyesine tabii sahip çıkacağız’ diyenlerin yere göğe koyamadıkları Menderes devrinde olanlara! Güya tarihi yeniden yazıyorlar da tüm günahlar Cumhuriyetçilere, laiklere çıkarılıyor. Diğer taraftan, İngilizler dünyayı yönetiyormuş da, İslam âlemini yok etmeye çalışıyormuş da, o yüzden bu hallerdeymişiz. Yahu, Osmanlı Devleti’nin payıtahtına yürüyen Mısır valisini, Osmanlı Devleti İngilizlerden yardım ile durdurmadı mı? Daha önce, on sekizinci yüzyılın son yıllarında Osmanlı vilayeti Mısır’dan Fransızları İngilizler çıkarmadı mı? Daha o zaman Tanzimat düzeni bile yoktu, neydi bu işlerin esbabı mucibesi? Bu akılla mı, yani sorunların sebebini hep dışarda arayarak mı Batı’ya kafa tutacaksınız? Hem ne oldu, şu İsrail işi? İsrail ile anlaşma sağlandı ama İsrail hâlâ Gazze’de operasyon yapmıyor mu? Ambargoyu delmeye çalışan gemilerin yolunu döndürmeyi başarmıyor mu? Neden ses çıkaran yok artık? Emperyalizm karşıtlığıymış da, eski topraklara sahip çıkmakmış da, mağdurdan yana olmakmış da… Külahımıza anlatın bunları. Hadi biz neyse, bari dış politikadaki muhataplarınız nezdinde daha iyi yol alabileceğiniz bir söylem tutturun.