Cumhuriyet yazarı Nuray Mert, İkinci Abdülhamid'in torunu Nilhan Osmanoğlu'nun "Parlamenter sistem canımıza yetti" ifadesiyle ilgili olarak "Saltanat ilga olmasaydı, bu hanımlar ve beyleri cebimizden beslemek, bir de fazladan saygı duymak zorunda olurduk" dedi.
Nuray Mert'in "Saltanat, hilafet, Cumhuriyet" başlığıyla yayımlanan (3 Şubat 2017) yazısı şöyle:
Abdülhamid’in torunlarından birinin, torunlarından biri çıkmış, Osmanlı desenli döşemelik kumaşla yapılmışa benzer bir kılık içinde, başkanlık sistemi üzerine bir panelde konuşma yapmış, “Parlamenter sistem artık yeter demiş.” Öyle saçma sapan bir durum ve öyle saçma sapan bir konuşma ki, iktidar medyası bile fazla sahip çıkmadı. Yine de konuşmaya değmez diye üzerinden geçmeyelim, hazır gündeme gelmişken Osmanlı saltanatı, saltanat ve hatta hilafet konusuna bir göz atalım. Gerçi, bu ülkede saltanatçı, monarşist görüşlere itibar eden pek yok ama, sağ, muhafazakâr, İslamcı kesimin öteden beri Osmanlı saltanatı özlemi içinde olduğunu biliyoruz, açıklamalarını izliyoruz. Buna karşın, bu kesim monarşi ve Cumhuriyet konusuna değinmekten hep uzak durur, Cumhuriyet devriminin ‘hilafet’i kaldırması hep tartışma konusu olmuştur, ama bu kesim saltanat konusunda ne düşünür bilinmez. Oysa, hilafet sadece dini bir makam değil, daha ziyade siyasi bir makamdır, halifelik din bilgisi, dini önderlikle değil, siyasi güçle belirlene gelmiştir, o nedenle siyasi gücü elinde bulunduran Müslüman yönetici kimse halife olur, böylece hilafet de verasetle, yani saltanat usulü ile devredilir. Cumhuriyet idaresi hilafeti ilga etmeseydi, hilafet verasetle devredilecekti. İslamcılar için, doğru olan, İslam ümmetinin başındaki yöneticinin halife olması ise, Osmanlı hilafetinin verasetle devrine ne diyeceklerdi, halen ne diyorlar? Şimdi olsa bu halife kim olacak, zira tarihte halifenin seçimle belirlenmesi gibi bir örnek yok. Sadece bizde değil, hilafetin yeniden tesisi arzusu içinde olan tüm İslamcılar bu işe ne diyor belli değil. Diğer taraftan saltanat usulü devam eden Müslüman ülkelerde de nedense hilafet iddiası yok. Cumhuriyet hilafeti ilga etti kararına saygı duydukları için mi, değilse Osmanlı hilafetine saygı duydukları için mi, bilemiyoruz. Oysa, “Halife Osmanlı’dan olur” diyen bir hadis de olmadığını biliyoruz, Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı halifesi varken, Osmanlı toprakları içinde yaşayan Müslüman yöneticilerin ona karşı isyan ettiğini de biliyoruz. Nerden baksanız muammalı bir konu veya Cumhuriyet hilafeti ilga etti diye ateş püskürenlerin neye itiraz edip, neye itiraz etmedikleri belli değil, bir anlatsalar da dinlesek. Abdülhamid’in torununun torunu, “Parlamenter sistem tüm dava adamlarını engelledi” gibi bir laf etmiş, ama dava adamı diye zikrettiklerinin tümü cumhuriyetin kurduğu parlamenter sistemin demokratik seçimle iş başına getirdiği, dedelerinin saltanatı devam etmiş olsa, ibrikçibaşı bile olmayacak sıradan insanlar. Belli ki, bu hanım konuştuğu konularda pek malumatlı değil, o manada ciddiye alınır tarafı yok, ama bir hanedan parodisi olarak görülmeye değer. Saltanat ilga olmasaydı, bu hanımlar ve beyleri cebimizden beslemek, bir de fazladan saygı duymak zorunda olurduk. Cumhuriyete dudak bükenler için iyi bir örnek, işte Cumhuriyet idaresinin fazileti bu, insan haysiyetine yakışır bir idare biçimi ile, bu saçmalıklara son vermesi. Bu vesile ile hem bu gerçeğin altını bir kez daha çizmiş olalım, hem de İslamcı kesim, saltanat, hilafet, Cumhuriyet konusunda aslında ne düşünüyor bir kez daha sorayım dedim. Şimdilerde, muhafazakâr ve İslamcılar, saltanatı, hilafeti, ‘güçlü lider’ ve başkanlı sistemi ikame etmiş durumda. Oysa, liderlik de başkanlık da isterse Türk usulü olsun, modern siyasi kavram ve sistemler, ne dinde, ne geleneksel düzende yerleri yok. Modernliğin bu kısmını seviyor, beğeniyorlar ise, neden saltanat-hanedan özlemi içindeler? Bu arada asıl önemlisi ‘hilafet’, bu makam İslamcılar için o kadar önemli ise, “Cumhuriyet hilafeti kaldırdığı için İslam âlemi bu duruma düştü” ise gelecekte nasıl bir usul ile hayata geçirilebilir, başkanlık makamına ‘mündemiç’ olarak mı? Tüm bu sorulara doğru dürüst bir cevap verseler de nedir kafalarındaki din ve siyaset ilişkisi, gelecek tasavvuru anlasak. Hadi eskiden laik baskı ile düşüncelerini açıkça ifade etmeye çekiniyorlardı, şimdi meydan onların, neden hâlâ karınlarından konuşurlar? Aslında bu soruları kendilerine bile sormaya cesaretleri olmadığı, şimdiye kadar Cumhuriyet, modernlik, laiklik husumeti dışında siyasi düşünce üretemedikleri için olmasın?