Sözcü Gazetesi Ankara Temsilcisi Saygı Öztürk, sokağa çıkma yasağının devam ettiği Mardin'in Nusaybin ilçesinde yaşanan asker ve polis kayıplarının perde arkasına ilişkin, "Nusaybin Emniyet Müdürü Kadir Baş operasyondan 5 gün önce izne gönderildi, 10 gün brifinge çağrılmadı!" dedi.
Mardin Valiliği'nin Nusaybin'de daha önce ilan edilen yasağın kaldırılmasını istediğini söyleyen Öztürk, "İşte o andan itibaren Emniyet Müdürlüğü ekiplerine adeta kelepçe vuruldu ve hiçbir şey yapamadan beklerken, teröristler ise onların gözlerinin önünde büyük bir hazırlık yapıyordu" ifadesini kullandı.
Öztürk'ün Sözcü'de "Nusaybin’de duygulandıran anlar…" başlığıyla bugün (08.04.2016) yayımlanan yazısı şöyle:
Mardin’in Nusaybin İlçesi’nde yaşananlar, daha önce operasyonların gerçekleştirildiği Sur, Cizre, Silopi, İdil’den çok farklı… Teröristler “Nerede hata yaptık?” deyip bunları gidermeye çalıştıkları gibi, farklı teknik ve taktiklerle güvenlik güçlerine daha fazla kayıp verdirmeyi planlamış. Açıkçası, Nusaybin’de görev yapan bütün güvenlik görevlileri Allah korusun, her an namluların ucundadır.
Geçen kasım ayında Nusaybin’in Dicle, Fırat, Abdülkadirpaşa ve Zeynel Abidin mahallelerinde 240 barikat ve hendek vardı. Teröristler daha yeterli gücü toplayamamış, diğer ilçelerdeki eksikliklerini tam görememişti. İşte o günlerde Emniyet Müdürlüğü ekipleri tarafından 11 gün süren operasyonlar yapıldı. Polisin operasyonları sırasında şehit verilmedi, dahası yaralanan da olmadı.
İşte ne olduysa oldu, başlangıçta “ucu açık” yani kesin sonuç alıncaya kadar devam etmesi öngörülen operasyon birden kesildi. Mardin Valiliği sokağa çıkma yasağının kaldırılmasını istedi. İşte o andan itibaren Emniyet Müdürlüğü ekiplerine adeta kelepçe vuruldu ve hiçbir şey yapamadan beklerken, teröristler ise onların gözlerinin önünde büyük bir hazırlık yapıyordu.
Nusaybin operasyonunu İçişleri Bakanlığı’na bağlı Jandarma Özel Harekat Timleri ile Polis Özel Harekat Timleri yürütüyor. Jandarma ve polis arasında uyumlu bir çalışma var. Operasyonun koordinesi 7. Kolordu Komutanlığı’nda… Türkiye’nin değişik illerinden gelen bu timler canla başla görev yapıyor. Okullarda, Suriye’den gelen sığınmacılar için kurulan Nusaybin girişindeki çadır kentte kalıyorlar. Burada başta var olan sorunların bir bölümünü valilik sonunda giderdi.
Nusaybin İlçe Emniyet Müdürlüğü, terör örgütüyle ilgili önemli bilgilere sahipti. Bunları operasyonu yöneten komutana teslim ettiler. İlginç bir durum da, operasyonlar başlamadan 5 gün önce İlçe Emniyet Müdürü Kadir Baş’ın istememesine rağmen 5 gün izne gönderilmesiydi. Baş, operasyon başladıktan bir gün sonra görevinin başındaydı ama ilçeyi bilen müdür, 10 gün brifinglere hiç çağrılmadı. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın ilçeye gelişinden sonra bu olumsuzluk giderildi.
Nusaybin’de düne kadar 2’si trafik kazasında olmak üzere 37 asker ve polis şehit edildi. Bunların 4’ü keskin nişancıydı. 31 güvenlik görevlisi de tuzaklanmış bombaların patlatılması sonucu şehit edildi. Şehitler, yaralılar hastaneye getirilirken orada operasyonun başındaki komutanın, valinin bulunmaması eğer bizim bilmediğimiz çok özel nedenleri yoksa “büyük eksiklik” idi.
Hainler öyle silahlar, patlayıcılar kullanıyor ki şehitlerimizin vücut bütünlüğü tamamen bozuluyor, parçaları iki-üç poşete doldurulup getiriliyor. Nusaybin Devlet Hastanesi için bakanlık görevlendirme yapıyor ama bunların bir kısmı rapor alıp gelmiyor. Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nin görevlendirdiği askeri doktorlar Nusaybin ve Yüksekova devlet hastanelerinde görev yapıyor. Rapor alıp göreve gelmeyen polisler olduğunu da hatırlatalım.
Şunu öğreniyorum ki hastanede de uyumlu bir işbirliği var. Oradaki insan manzaraları da yürek sızlatıyor. “Yaralı var, yaralı geliyor” anonsları duyulunca herkes tetikte bekliyor. 112 Acil ambulansında görevli hemşire, yaralanan Diyarbakırlı uzman çavuşun şehit olmaması için çırpınıyor. Kalp masajı yapıyor. Hastaneye onu sağ salim getirdiğinde gözyaşları sel oluyor. Teröre, teröristlere lanetler yağdırıyor. Aynı durum diğerlerinde de var.
Hemşire hayat kurtardığı için ağlarken, aynı dakikalarda kalp doktoru ise tüm çabalarına rağmen yaralı askeri kurtaramamıştı. Kapının önüne çıktı, yere çömeldi, sırtını duvara dayadı, sessizce ağlamaya başladı. Yaktığı sigara gözyaşıyla ıslanmıştı. O ağlarken bir asker de doktorun saçlarını okşuyor, “Sakin olun, ağlamayın abi, siz elinizden geleni yaptınız” diyordu.
Trabzon’dan Nusaybin’e geçici görevle gelen hemşire, Facebook sayfasında paylaştığı “kahvaltı fotoğrafı”nın altına “Keşke Trabzon simidi de olsaydı” diye yazıyor. Trabzon’daki bir arkadaşı paylaşımını görüyor, hiç haber vermeden 100 tane Trabzon simidi, 4 koli fındık alıp arkadaşıyla birlikte geliyor. Nusaybin tabelasının önünde de “Bizim için her yer Trabzon” yazılı atkısını otomobilinin önüne yerleştirip hatıra fotoğrafı çektiriyor.
Nusaybin karışık ama hemşire hanım ve arkadaşları için ta Trabzon’dan simit, fındık getiren gençlerin ilçeye girişlerine izin veriliyor. Onların durumu olaya tanık olan herkesi duygulandırıyordu. Öyle ya bizim için her yer Türkiye…