Hürriyet gazetesi yazarı Taha Akyol, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın, geçtiğimiz günlerde "Öğrenci yurdundayken namaz kılan üç arkadaş. Biri Durmuş, biri Yakup, biri Abdullah Öcalan. Beraber namaz kılarlardı." açıklamasının üzerine Eski Merkez Bankası Başkanı ve halen Cumhurbaşkanı Başdanışmanı olan Durmuş Yılmaz ile lise yıllarını konuştu. Yılmaz ile yaptığı görüşmeyi bugünkü (18 Aralık 2012) köşesine taşıyan Akyol'un yazısının bir kısmı şöyle:
"Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın "Namaz kılan üç genç, biri Abdullah Öcalan" şeklindeki sözleri üzerine Durmuş Yılmaz’la görüştüm. Eski Merkez Bankası Başkanı ve halen Cumhurbaşkanı Başdanışmanı olan Durmuş Yılmaz bunu doğruladı: "Evet, Ankara’da Tapu Kadastro Meslek Lisesi’nde öğrenciydik. İtibarlı bir liseydi. Orta okulu ‘pekiyi’ dereceyle bitirenler arasından öğrenci alırdı. 1966 yılında ben lisenin 3. sınıfındaydım, Abdullah Öcalan 1. sınıfta, yeni gelmişti yani..."
Durmuş Yılmaz, lisede beş vakit namaz kılan 5-6 öğrenci olduklarını anlattı. "Bir ekip, takım değil" fakat bu özelliklerinden dolayı aralarında bir ilişki var. Camide, mescitte buluşuyorlar, bir yakınlık oluşuyor. "Ben o yıl mezun olduktan sonra ilişkilerimiz kesildi, arkadaşlardan her biri kendi hayat yoluna gitti. Ben hukuk fakültesine kaydoldum. Sonradan öğrendim, Öcalan ise okulu bitirdikten sonra siyasala gitmiş. Yıllar sonra PKK sebebiyle Öcalan’ın ismi ortaya çıkanca 'A, bu o imiş' diye hatırladık. Okul albümünde bütün arkadaşların fotoğrafları var. "Beş vakit namaz kılan bu 5-6 kişilik öğrenci grubu içinde, mesela bir Yakup İnce vardı. Afet İşleri Genel Müdürü oldu. Halen eski dostlukları devam ediyor, Yakup İnce’nin oğlu Durmuş Yılmaz’ın kızıyla evli. Yakup İnce Medine’de bir elektrik şirketinin yöneticisi olarak uzun yıllar çalışmış. Halen Konya’da... Lisedeki arkadaşların dostlukları görülüyor ki devam etmiş. Sadece Öcalan’la yolları ayrılacaktı, hem de daha liseden dışarı adım atar atmaz.
Hürriyet gazetesinden Fatma Aksu'nun görüştüğü Arınç'ın söylediği bir diğer isim olan Yakup İnce'de şunları dedi: "
"Biz eski Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz’la 1963-66 yıllarında birlikte okuduk. Öcalan bizden küçüktü. Okulumuz yatılıydı, hepimiz yatılı olarak aynı yurtta kalıyorduk. Abdullah Öcalan o zamanlar ufak tefek, ince yapılıydı. Sakin sessiz, içine kapanık bir çocuktu. O da namaz kılarmış. Annesi bir gün okula oğlunu aramaya kara çarşafın içinde gelmişti. Bir gün İnşaat Mühendisi Risale-i Nur talebesi Mustafa Ağabeyimiz (Yeşilyurt) bizi evine ‘Birer bardak çay içer misiniz?’ diye çağırmıştı. Öcalan da bu davete gelmek istedi. Ama ben kendisine ‘Hadi sen okula git’ dedim. Keşke demeseydim. Eğer o gün Mustafa Ağabeyin çayına gelseydi, o da bizim gibi Risale-i Nur talebesi olacaktı. Mustafa Ağabey bize evinde çay içerken Risale-i Nur’u anlatmıştı. Eğer o gün onu, Nurcuların davetine çağırsaydım, Nurcular onu bir daha kimseye kaptırmazlardı. Onu da bizimle birlikte götürmediğim için o gün bugündür vicdan azabı çekiyorum."