O karikatür, muhafazakâr İngiliz siyasi sahnesini özetler nitelikte: Biat değil, rekabet

O karikatür, muhafazakâr İngiliz siyasi sahnesini özetler nitelikte: Biat değil, rekabet

Londra

Son günlerde İngiliz siyaset sahnesinde en çok konuşulan ve tartışılan konuların başında Muhafazakâr Parti’nin Birmingham’da düzenlediği toplantı geliyor. Avrupa Birliği (AB) ile yapılan ‘Brexit pazarlıkları’ndan hâlâ somut bir sonuç elde edemeyen partinin lideri Theresa May’in toplantıda söyleyecekleri büyük merakla bekleniyordu.

Britanya’da gazetelerin ‘fikir köşeleri’ de parti konferansı ve May’in nasıl bir ajandayla çıkacağına dair yorumlarla doluydu. Hâkim görüş, May’in ‘anlaşmasız bir Brexit’ ile toplumun önüne çıkmasıyla partideki liderliğinin ve başbakanlık döneminin de sonunun geleceği yönünde. Parti içinde May’e karşı muhalif birkaç hareket olduğu da biliniyor.

Her gün yüz binlerce Londralı’nın eline ücretsiz olarak geçen Evening Standard gazetesinde yayımlanan bir karikatür de muhafazakârların siyasi sahnesini özetler nitelikteydi. Karikatürde, parti konferansında konuşan May’in ‘gelecek parlak’ dediği, ancak sahnenin arkasında yüzü gözükmeyen dağınık sarı saçlı bir adamın elinde bıçakla beklediği gözüküyor. Bu, parti içinde alevlenmeye başlayan liderlik rekabetini iyi anlatıyor. 

May'in karşısına çıkan en keskin siyasi, Türkiye’de 'Osmanlı torunu' olarak bilinen, sarı ve dağınık saçlarıyla unutulması zor bir figür olan Boris Johnson.  May hükümetinde dışişleri bakanı olarak görev yapan Johnson, Brexit kampanyasının en radikal savunucularından biriydi. Bugün milletvekilliği herhangi bir siyasi unvanı bulunmayan Johnson, May’e karşı muhafazakâr kanatta hararetli bir şekilde muhalefet yapıyor. 

Partinin düzenlediği konferansta da büyük bir coşkuyla, partililerin sevgi çığlıklarıyla karşılandı Johnson. Büyük bir şovmen edasıyla yaptığı konuşmada May hükümetine yüklendi, Brexit sürecine dair eleştirilerde bulundu. Zaten, May’in kabinesinden de aynı eleştirilerle ayrılmıştı.

"May'in planı tehlikeli, dengesiz, hilekâr"

Başbakan May, ülke AB’den çıkarken bazı ekonomik bağlarının sağlam kalmasını, böylece Britanya ekonomisinin olabildiğince az yara alarak bu süreci geçirmesini istediğini söylüyor. Johnson ise May’in bu planını ‘tehlikeli, dengesiz, hilekâr’ olarak nitelendiriyor ve mevcut duruşu ‘siyasi bir aşağılama’ olarak tanımlıyor. Johnson, konu AB olduğunda ‘ya hep ya hiç’te, ‘hiç’ten yana: ‘’Bu [May’in Brexit’i], kontrolü geri almak değil, kontrolü terk etmektir!’’   

Johnson, başörtülü kadınları ‘posta kutuları’na benzettiğini söyleyen ırkçı ve islamofobik duruşu ve Trumpvari sarı saçlarıyla Britanya’nın dünyada yükselişte olan popülist sağ ayağını temsil ediyor. May’in Brexit’ini beğenmediği için dışişleri bakanlığını bırakmasıyla da partisi içinde ‘yeni bir lider’ olarak görülmeye başladı. Ama ‘ya May ya da Johnson’ gibi bir tablonun oluştuğunu söylemek doğru olmaz. Brexit Bakanı Dominic Raab, Dışişleri Bakanı Jeremy Hunt ve İçişleri Bakanı Sajid Javid’in isimleri de parti liderliği yarışı için geçiyor. Fakat Johnson’ın medyada öne çıktığı ve gündem belirlemek konusunda çok başarılı olduğunu da söylemek yanlış değil.

Johnson güven vermiyor: Ülkenin May'in güvenilir ve ciddi liderliğine ihtiyacı var

Johnson’ın en hafifinden ‘heyecanlı’ olarak tanımlanabilecek kişiliği de muhafazakârlar arasında soru işaretlerine sebep oluyor. Kimi muhafazakâr hukukçular ve siyasetçiler Johnson’ın ‘yeterli liderlik özelliklerine sahip olmadığını’, bu yüzden de hiçbir zaman başbakanlık ya da parti liderlerliği koltuğuna oturamayacağını söylüyor. Britanya Adalet Bakanı muhafazakâr David Gauke de BBC’ye verdiği mülakatta konu ‘Johnson’ın sürekli heyecan yarattığı’na gelince ülkenin May’in vaat ettiği ‘güvenilir ve ciddi liderliğe’ ihtiyaç duyduğunu söyledi. 

Geçtiğimiz günlerde Johnson’ın haftalılık makaleler yazdığı ve yıllarca bünyesinde gazetecilik yaptığı The Daily Telegraph’ın ilk sayfası da yeni bir tartışmanın başlamasına sebep oldu. Johnson’ın ‘daha iyi Brexit planı’nı ilk sayfanın yarısından, eski çalışanının büyük bir fotoğrafıyla duyuran gazete için The Guardian’ın eski yayın yönetmeni Alan Rusbridger, ironik bir dille ‘ciddi gazetecilik’ yorumunda bulundu. Rusbridger’ın kullandığı ‘ciddi’ kelimesi, Britanya’da ‘tabloid’ yani daha çok magazin odaklı haberler yapan popüler gazetelerin dışında kalan basın organlarını tanımlamak için kullanıyor. Telegraph da ‘ciddi gazetecilik’ yapma iddiasında olduğunu söyleyen bir gazete.  

Brexit için tekrardan referandum yapılmasını isteyenlerin seslerinin gittikçe yükseldiği bir ortamda; son seçimlerde İşçi Partisi’nin lideri Jeremy Corbyn’in tarihî hamleleriyle muhafazakârların çoğunlu kaybettiği parlemento ve başarısız bir ‘AB’den ayrılma’ senaryosunun gittikçe yaklaştığını düşündüren Başbakan May ile Britanya’nın siyasi sahnesinin önümüzdeki günlerde nelere sahne olacağını kestirmek zor. Ancak siyasette biatın değil rekabetin hakim olduğu bu ortamda, bugünden yarına her şey değişebilirmiş gibi gözüküyor.