AKP’nin hazırladığı paketleri demokratikleşme kaygısıyla hazırlamadığını ve yasal çerçeveyi oluşturma konusunu görmezden geldiğini belirten Abdullah Öcalan, “Bunlar yapılmadan çözüm sürecine vurgu yapmak bir ciddiyetsizliktir" dedi. Demokratik bir sözleşme öneren Öcalan, “Bu, afla falan çözülecek sorun değildir. Bunun vaadi bile doğru değildir. Bunun için önce bir sözleşme yapmak lazım; demokratik bir sözleşme yapmak lazım" ifadesini kullandı.
Abdullah Öcalan ile görüşen HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Sırrı Süreyya Önder, Öcalan’ın sürece dönük tutumundan dolayı AKP’yi uyardığını belirterek, “Bu ciddiyetsizlik sürerse katkı sunmam güçleşir. Böyle devam ederse sürecin bitmesinin sorumlusu AKP olur” dediğini aktardı.
Sırrı Süreyya Önder, BDP-HDP heyeti olarak Abdullah Öcalan ile İmralı Adası’nda yaptıkları görüşmenin detaylarını anlattı. Önder'in Fırat Haber Ajansı'ndan Ali Barış Kurt'a verdiği söyleşi şöyle:
Görüşmede, AKP’nin hazırladığı paketleri demokratikleşme kaygısıyla hazırlamadığını ve yasal çerçeveyi oluşturma konusunu görmezden geldiğini belirten Öcalan, “Bunlar yapılmadan çözüm sürecine vurgu yapmak bir ciddiyetsizliktir” dedi.
Demokrasi güçlerine de barış sürecine sahiplenme ve AKP’ye baskı yapma çağrısı yapan Öcalan: “Bu, afla çözülecek sorun değildir. Demokratik bir sözleşme yapmak lazım. Bunun bir hakem kurulu olmalı, izleyicisi olmalı, yaptırımı olmalı.”
Rojava’daki özyönetim ilanlarını da değerlendiren Öcalan, “Kanton oluşumlarını destekliyorum. Rojava’da bölgenin demokrasi standartlarının çok üzerinde bir demokratik deneyim yaşanmaktadır. Bütün dünya bunun farkına varacak” açıklamasını yaptı.
Sırrı Süreyya Önder, Öcalan’ın, son günlerde dolaşıma sokulan video görüntüleri hakkında, “Çözüm sürecini bitirmek ya da itibarsızlaştırmak amacıyla sinsi bir planın parçası olarak montajlanmıştır” ifadesini kullandığını belirtti. Önder, Öcalan’ın AKP hükümetini, “tek taraflı paketler hazırladığı için” eleştirdiğini kaydederek, şu bilgileri verdi: “Sayın Öcalan bu meselenin iki yanına dikkat çekti; birincisi, demokratik kaygı güdülerek hazırlanmadığını, tek taraflı ve tamamen kendi güvenlik endişelerini içeren çerçevede tutulduğunu söyledi. ‘Demokratikleşme kaygısıyla yapmış olsalar paylaşmaları gerekirdi’ dedi. Bunun bu şekliyle, demokratikleşme değil, provokasyon anlamına geleceğini beyan etti. Buna gerekçe olarak, daha henüz Maxmur Kampı’ndakilerin dönüşü için bile yasal zemin oluşturulmadığını, oysa şimdiye kadar çoktan geri dönüş yasası da başta olmak üzere birçok meselenin hazırlanmış, görüşülmüş, müzakere edilmiş olması gerektiğini söyledi. ‘Bunlar yapılmadan sürekli çözüm sürecine vurgu yapmak bir ciddiyetsizliktir’ dedi.”
Önder, Öcalan’ın ‘paketler hazırlanırken yasal çerçevenin oluşturulmasının görmezden gelindiğini’ belirttiğini, “Paket hazırlanırken yasal çerçevenin oluşturulması ısrarı inatla görmezden geliniyor. Bu yüzden de, Meclis’teki Çözüm Süreci Komisyonu dahi çok kadük kaldı. Düşünün ki, halkta en ufak yankı uyandırmadı. Bir yasası yok, elli bin türlü kısıtı var” ifadelerini kullandığını bildirdi. Öcalan’ın TBMM’deki bazı tutanaklara müdahale edilmesini de eleştirdiği öğrenildi. Önder, Öcalan’ın eleştirisini şöyle aktardı: “Meclis’te ‘Kürt’ lafının tutanaklardan çıkartılması, halk nezdinde bu sürecin inandırıcılığına önemli darbe vurmuştur. Sen daha Kürdün lafına tahammül edemiyorsun, bu kafayla mı süreci yürüteceksin... Diyarbakır’da olunca söylemek, Meclis’e gelince çıkartmak, halkta derin kuşkulara yol açar; samimiyetsizliktir. Bu kararlılığı gösteremezsen darbecilerin elinde oyuncak olursun!”
Önder, Öcalan’ın demokratik bir sözleşme önerdiğini de açıkladı. Öcalan’ın görüşmede bu önerisini şu sözlerle açıkladığı öğrenildi: “Bu, afla falan çözülecek sorun değildir. Bunun vaadi bile doğru değildir. Bunun için önce bir sözleşme yapmak lazım; demokratik bir sözleşme yapmak lazım. Demokratik bir sözleşme yapacaksanız da, bunun bir hakem kurulu olmalı, izleyicisi olmalı, yaptırımı olmalı. Kim üzerine düşeni yapmıyorsa, karşılıklı suçlamak yerine bağımsız izleme kurulu olmalı. Yasalar derken, yasal çerçeve derken, hep bunları kastediyorum. Şimdi de seçim gerekçe gösteriliyor. Eğer bu meselenin çözümünde durmazsan, kararlı olmazsan, seçim de iktidarın da anlamsızlaşır.”
Önder’in aktardığına göre; AKP hükümetini “çözüm süreci”ne ilişkin mevcut tutumunu değiştirmeye çağıran Öcalan, “Bu ciddiyetsizlik, bu savrulma tutumu devam ederse süreç için daha fazla katkı sunmam güçleşir. Hükümet seçimi bahane edip meselenin ciddiyetinden uzak bir noktaya savruluyor. Böyle devam ederse sürecin bitmesinin sorumlusu olur. Bütün demokrasi güçleri, aydınlar üzerine düşen görevi yapmalı; süreç ve barışın üzerine titremeliler ve hükümete sürekli bunu hatırlatmalılar. Yoksa iş işten geçtikten sonra söylenen sözlerin hiçbir anlamı kalmayabilir; hükümet üzerinde baskı oluşturmalılar” dedi.
Önder, Öcalan’ın hasta tutsakların tahliye edilmemesine de tepkili olduğunu, “Hasta tutsaklar meselesinde artık söz söylemek bile anlamsızlaşmıştır. Yasal olarak düzenlenmiş bir hakkı bile bu iktidar kullanamıyorsa ne kadar iktidar olduğunu sorgulamalıdır” dediğini kaydetti.
Önder, Öcalan’ın görüşme sırasında AKP hükümetinin Ortadoğu politikasına da tepki gösterdiğini ve Rojava’daki mevcut duruma değindiğini anlatarak, Öcalan’ın şunları kaydettiğini aktardı: “Bu Davutoğlu politikasının ülkeyi felakete götürdüğünü görmüyorlar mı? Bugün savunulacak şey, Kürt ile Kürdün arasına duvar örmek, sınır çekmek değildir. Bütün bunların ne kadar anlamsız olduğu illa bedel ödenerek mi öğrenilecek... Birazcık tarihe bakmaları yeterlidir. Kanton oluşumlarını destekliyorum. Herkesin desteklemesi gerekiyor. Rojava’da bölgenin demokrasi standartlarının çok üzerinde bir demokratik deneyim, pratik yaşanmaktadır. Bütün dünya bunun farkına varacak. Kısmen de farkına varmaya başladılar. Buradan ben görüyorum, Davutoğlu Bakanlık’tan göremiyor mu? Rojava’da yüksek demokratik yönelim, pratik yaşanıyor.”