Öcalan: Önümüzdeki aylar çözüm için son şans

Öcalan: Önümüzdeki aylar çözüm için son şans

T24- Abdullah Öcalan, avukatları aracılığıyla "Tarihi günler yaşıyoruz. Devletle görüşüyorum. Demokratik anayasal çözümü amaçlıyoruz" dedi. Devlete, Türk ve Kürt halklarına, BDP ve DTK'ya seslenen Öcalan, "seçimlere kadar meşru savunma temelinde hareket edilmesini uygun bulduğunu" söyledi. "Önümüzde birkaç ay var. Bu aylar demokratik anayasal çözüm için son şanstır" diyen Öcalan "Çözüm gelişmezse topyekün savaş dönemi başlar. Kızılca kıyamet kopar" ifadesini kullandı. Abdullah Öcalan, avukatlarıyla olağan görüşmesinde tekrar yayımlanmaya başlayan Özgür Gündem gazetesine başarılar dilerken, 62'inci doğum günü kutlamaları için Halfeti'ye gelenlere teşekkür etti. Demokratik Toplum Kongresi'nin (DTK) görevinin sadece siyaset değil sosyalleşme de olduğunu söyleyen Öcalan, BDP ve DTK'nın öncülük rolü oynamaları gerektiğini belirtti. Öcalan, Suriye'deki gelişmeler hakkında da "Devlet Başkanı Beşar Esad'ın Kürtlere özerklik verecek reformlar yapması halinde oradaki Kürt örgütleri de Suriye'yi destekler" dedi.

Fırat Haber Ajansı'nda yayımlanan (8 Nisan 2011) haber özetle şöyle:

“Devlete ve Türk halkına” seslenen PKK lideri Abdullah Öcalan, yürüttüğü görüşmelerin tarihi sonuçları olabileceğini belirterek, “Demokratik anayasal çözüme şans vermelidir. Çünkü bu onların da son şansıdır... Demokratik anayasal çözüm gelişmezse kendiliğinden topyekün savaş dönemi başlar. Kızılca kıyamet kopar. O zaman sözün bittiği zamandır” dedi. Öcalan, “Seçimden sonra hükümet fark etmez, ister şimdiki hükümet olsun, ister sonraki hükümet olsun tutumları netleşecektir. Birkaç ay var önümüzde. Bu aylar demokratik anayasal çözüm için son şanstır” diye ekledi.

PKK lideri Abdullah Öcalan’ın avukatlarla haftalık görüşmesinde önemli açıklamalarda bulunduğu öğrenildi. Öcalan, demokratik zeminde Kürt sorunu çözülmezse, “varlığını koruma ve özgürlüğünü sağlama savaşının” gündeme geleceği konusunda uyardı.

'Halfeti'ye giden halkımızı selamlıyorum'

62. doğum günü vesilesiyle yapılan etkinlikleri değerlendiren Öcalan şunları söyledi: “4 Nisan vesilesiyle kutlamalar yapan, eylemde bulunan, Halfeti'ye, köyümüze giden halkımızı selamlıyor, teşekkür ediyorum. Oraya ilişkin anılarım çoktur. Orada üzerimizde emeği olanlar var, bunları unutamayız. Böyle her yerde pek çok değer ailesi var, ancak bu tür aileler yalnız kalabiliyor. Oysa gidip onlarla tartışılabilir, yeni süreç kavratılabilir. BDP, DTK böylesi ailelere sahip çıkabilir. Bu ailelere sahip çıkmak sosyal bir iştir. Biz siyasallaşmadan bahsetmiyoruz, burada bahsettiğim siyasallaşma da değil sosyalleşmedir. DTK bu tarz çalışmaları yürütebilir, asıl bu DTK'nın görevidir ama DTK kendi görevini tüm boyutlarıyla anlamış değil. Sadece siyaset değil sosyalleşme de önemlidir. Bu gibi boşlukların neden doldurulamadığını anlamıyorum.”

'Suriye, Kürtler'e özerklik tanırsa örgütler Suriye'ye destek olurlar' 

Öcalan Suriye’de yaşanan gelişmeleri de değerlendirdi: “Suriye'de Esad'ın Kürt aşiretleriyle görüşeceğine dair haberler var. Aşiretlerle değil, orada Kürt örgütleri var, PYD var. Onlarla görüşmelidir. Suriye-Esad demokratik reformlar yaparsa biz destekleriz. Bu reformlar içerisinde demokratik özerklik gibi idari ve kültürel özerklik hakları tanınabilir. Mesela belediyeler devredilebilir. Kürtlerin kendilerini yönetmelerinin önü açılabilir. Kimlik hakları tanınabilir. Bu şekilde yapılırsa destekleriz. Suriye önemli bir ülkedir, dikkate alınmalıdır. Esad'lar benim soruna yaklaşım tarzımı bilirler. Bu şekilde idari ve kültürel özerklik hakları tanınırsa biz de kendilerini destekleriz, oradaki Kürt örgütleri de Suriye'ye destek olurlar.”

'İyi hesaplanırsa Diyarbakır'da 6 aday çıkabilir'

Öcalan yaklaşan seçimler konusunda ise şunları söyledi: “Seçimlere ilişkin, iyi hesaplanırsa, hesap hatası olmazsa, iyi programlanırsa Diyarbakır'da 6 aday çıkabilir. Süryanilik ve Yezidilik de güçlü bir damar ve tarihtir, onların temsiliyeti de önemlidir. Yeni dönem milletvekili adayı olmayanlar küsmemelidir, çalışmalarına devam etmeliler, örneğin DTK'da yer alabilirler.”

'Halk ibadetini Kürtçe yapmak istiyor'

Öcalan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Kürtlerin çözüm çadırları önünde kıldığı cuma namazlarına “dine bölücülük sokuluyor” şeklinde tepki göstermesi konusunda şunları ifade etti: “Başbakan'ın ‘dine bölücülük sokuluyor’ yaklaşımı doğru değil. Halk inancını kendi anadiliyle yaşamak istiyor, inancını, ibadetini Kürtçe yerine getirmek istiyor. Bu gayet normal bir durumdur. Demokratik Çözüm Çadırları çok önemlidir. Bu çadırlar demokratik siyaset akademileridir, halkın akademileridir, bir nevi okuldur. AKP biraz da demokratik çözüm çadırlarından duyduğu rahatsızlıktan dolayı, korkusundan dolayı halka saldırıyor. Demokratik çözüm çadırları halkın sivil çözümdeki ısrarıdır. Demokratik çözüm çadırları topyekün bir savaşa girmemek için son şanstır. Seçimlere kadar, Haziran'a kadar çözümün gelişmesinde bu çadırların rolü önemlidir.”

Türk halkına: Ben devletle görüşüyorum

Öcalan sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu vesileyle Türk halkına da seslenmek istiyorum. Ben devletle görüşüyorum, bu bilinmelidir. Burada yürüttüğümüz görüşmelerle Kürt sorununun demokratik anayasal çözümünü amaçlıyoruz. Görüşmelerin nasıl sonuçlanacağı belli değildir. Türk halkı şunu iyi bilmeli, demokratik anayasal çözümün gelişmesi demek, şiddet ortamının ortadan kalkması ve demokratik birlik-bütünlüğün demokratik kanallarla sağlanması demektir. Siz de öyle anlamalısınız. Demokratik birlik-bütünlük, demokratik anayasal çözüm ile sağlanır. Bu görüşmeler böyle okunmalıdır. Demokratik çözüm gelişmezse herkes kaybeder. Türk halkı bu tehlikeleri görmeli, tarihi rolünü oynamalıdır. ”

Devlete: Bu son şans

“Devlete de seslenmek istiyorum. Yürütülen görüşmelerin tarihi sonuçları olabilir. Bunu değerlendirmelidir. Demokratik anayasal çözüme şans vermelidir. Çünkü bu onların da son şansıdır. Bu yönde irade göstermesi, demokratik geleceğin inşası demektir. Demokratik anayasal çözüm gelişmezse kendiliğinden topyekün savaş dönemi başlar. Kızılca kıyamet kopar. O zaman sözün bittiği zamandır.”

PKK'ya: Kendini savun

“KCK, HPG ve DTK, BDP herkes kendi önderliğini geliştirmek zorundadır. Bu son kayıplar, özellikle Hatay'daki kayıplar da gösteriyor ki, ortada bir zaafiyet var, boşluk var. Bu kadar deneyim, tecrübeye rağmen hala böyle kayıpların yaşanması düşündürücüdür. Böyle gerillacılığı kabul etmiyorum. Son kayıplar da gösteriyor ki, ihmalci, kendiliğindenci bir yaklaşım var. Bu tarz yaklaşımları kabul etmek mümkün değildir. Öncülük rolüne ciddi yaklaşılmalıdır.

Gerilla için meşru savunma esastır. Kimse öyle kurbanlık koyun gibi boynunu ölüme uzatmaz. Seni imha ediyorsa, vuruyorsa, kırıyorsa, öldürüyorsa sen de kendini savunacaksın. Meşru savunma hakkını herkes kabul eder. Benim burada imkânlarım sınırlıdır, kimse benden pratik önderlik beklenmemelidir. Ağır hükümlülük koşullarında yaşamaktayım. Bütün yük benim omuzlarıma yüklenmemelidir. Benim burada yaptığım görüşmeler de yanlış anlaşılıyor. Ben burada ateşkesi sağlamıyorum. Burada yürüttüğüm görüşmelerde demokratik anayasal çözümü geliştirmek istiyorum. Demokratik anayasal çözümün gelişmesi durumunda can kayıpları da yaşanmayacak, Kürt sorunu demokratik zeminde çözümüne kavuşmuş olacaktır.”

Kürt halkına: Pratik öneriler aşamasındayız

“Son olarak Kürt halkına seslenmek istiyorum. Burada yaptığım görüşmeler beni bağlar. Yaptığım bu görüşmelerle BDP ve Kandil’le de diyalog zeminini açıyorum. Kendi cephelerinde sorunun çözümü için çalışırlar. Ben burada, onlar bulunduğu yerlerde, herkes kendi rolünü oynamaya çalışır. Halkımız da kendi örgütlülüğünü güçlendirir, güçlendirmelidir. Bahsettiğim gibi pratik öneriler sundum, bunların bir sonuca bağlanması için seçimlere kadar bekleyeceğiz. Bu paralelde ben seçimlere kadar meşru savunma temelinde hareket edilmesini uygun buluyorum. Bu savunma, etkin savunma olmalıdır. Bunu söylerken Haziran'a kadar topyekün savaş geliştirilsin demiyorum. Seçimlere kadar savunma temelinde konumlanabilirler. Ben seçime kadar bu şekilde gidilmesi gerektiğine inanıyorum. Bu, ateşkes sağlama değildir.”

Bu yeni bir aşamadır

“Buradakiler benim önderliğimi kabul ederek bu görüşmeleri yapıyorlar. Bu yeni bir aşamadır. Seçimlerden sonra zaten süreç netleşecektir. Seçimden sonra hükümet fark etmez, ister şimdiki hükümet olsun ister sonraki hükümet olsun tutumları netleşecektir. Birkaç ay var önümüzde. Bu aylar demokratik anayasal çözüm için son şanstır.”

İkili bir savaş 

“Kürtler halk olarak soykırım kıskacındadır. Biz soykırım kıskacında varlığımızı korumaya çalışıyoruz. Varlığını koruma savaşının yanında ikincisi özgürlüğünü sağlama savaşı da yürütülecektir. Bu da hamlesel bir süreçtir. Bu savaş ikili karakterdedir, iç içe geçmiştir. Böylesi bir savaş da topyekün savaş aşaması anlamına geliyor. Topyekün savaş aşamasında sana saldırdılar mı öyle anlık değil, gerekirse beş gün topyekün direnilir, savaşılır. Bu savaş devam eder, bu böyledir. Kırsal da, şehir de bu savaşın içine girer. Her yer kendi gücüne ve özgün durumuna göre öz savunma savaşını yürütür. O zaman herkes üzerine düşen görevini yapar, kendi korumasını alır. Böylesi bir durumda benim de durumum ne olursa olsun önemli değil, arada olmamın bir anlamı da kalmaz. Ama topyekün savaş dönemi başlasa bile burada görüşmeler devam eder mi bilemiyorum. Ancak halkımız da topyekün direnişin yanında kendi demokratik özerkliğini daha önce bahsettiğim yedi boyut çerçevesinde derinleştirerek hayata geçirmeye çalışmalıdır. Durumun ciddiyeti ortadadır. Tarihi günler yaşıyoruz.”

'BDP VE DTK öncülük rolünü oynamalı'

“BDP, DTK de kendi öncülük rolünü oynamalıdır. Onlara da görev düşüyor. Milletvekili olmak istediğin kadar, buna gösterdiğin çaba kadar halka sahip çıkmaya çalışıp, ona öncülük etmelisin. Halkına sahip çıkmayacaksın, öncülük etmeyeceksin ama ben milletvekili olacağım diyeceksin. Bu şekilde olmaz, bu şekilde öncülük yapılmaz. Halka bağlılık, halkçılık oldukça zayıf. Sorun, yarı-seçkincilik sorunudur. Yarı seçkincilik, yarı-aydın durumudur.”

'Özgür Gündem gazetesine de yayın hayatında başarılar'“Operasyonlarda hayatını kaybeden 7 gerillanın ailesine ve halkımıza başsağlığı diliyorum, selamlarımı söylüyorum. Bu kayıplar bizim değerlerimizdir. Her zaman anılmalı, yaşatılmalıdırlar.”

“Yine cezaevinden mektuplar aldım. Birçok ağır hasta var. Başta ağır hasta arkadaşlar olmak üzere tüm cezaevlerindeki arkadaşlara selamlarımı iletiyorum. Diyarbakır E ve D Tipi cezaevlerinde kalan arkadaşlara, Amed ve Dicle halkına selamlarımı iletiyorum. Yine Dersim'e selamlarımı gönderiyorum. Kadın özgürlüğünü toplumsal özgürlük olarak görüyorum. Bu temelde çalışmalarını geliştirmeliler. Kadınlara bu düşüncelerle selamlarımı iletiyorum. Özgür Gündem gazetesine de yayın hayatında başarılar diliyorum.”