Demirtaş'tan Erdoğan'a: Öcalan'ın idamını tartışanlar, heykelini de karşısında görürler

Demirtaş'tan Erdoğan'a: Öcalan'ın idamını tartışanlar, heykelini de karşısında görürler

BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın, Öcalan'ın heykelinin dikilmesi sözlerine açıklama getirdiği bildirildi. Heykel meraklısı olmadıklarını, o sözleri yapılan mitinglerde Öcalan posteri açan gençlere işkence yapılmasına tepki amaçlı söylediğini vurgulayan Demirtaş,  "Öcalan'ın idamını tartışanlar, tartışmayı kendisinde hak görenler heykelini de karşısında görürler tabii ki" dedi.

Demirtaş'ın, Demokratik Toplum Kongresi binasında açlık grevi yapan milletvekillerini ziyaret ettiği bildirildi. Ziyaretin ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Demirtaş gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi.

Hükümetin açlık grevine girenlerin taleplerine yaklaşımı olumlu görmediğini ifade eden Demirtaş, "Şu anda ana dilde savunma ile ilgili bir çalışma parlamentoya sunuldu. Bu adımı küçümsemiyoruz. Fakat kendi içinde çok eksikler barındıran bir tasarı olmuş.

Türkçe dışında savunma yapmak isteyenlerin tercümanı mahkeme tarafından tespit ediliyor ve bütün giderleri karşılanıyordu. Bu bütün aşamaları kapsıyordu. Ama şimdi tercümanlık kişinin kendisinin karşılaması gereken bir külfet olarak düzenlenmiş.

Sadece sözlü savunmayı son aşamada başka dilde yapabileceğini ifade etmiş. Bunları komisyonda ve genel kurulda çok iyi tartışmak lazım. Bu adım hukuka uygun bir şekilde, ciddi bir tasarı olarak düzenlenmelidir. Bu bir adım olacaksa içi tümüyle doldurulmalı, kuşa çevirilmemelidir. Biz hükümeti konunun içeriğine karşı bir kez daha dikkatli olmaya, duyarlı davranama ya davet ediyoruz" dedi.

'Başbakan paranoyak bir ruh hali içinde'

Başbakan'ın ciddi bir paranoya yaşadığını ifade eden Demirtaş, "Paranoyak ruh hali içinde. Herkes kendisine karşı komplo içindeymiş gibi sürekli bir paranoya yaşıyor. Kendisi dünyanın en değerli lideri, tanrının bahşettiği büyük bir sultan ve geri kalan herkes ona karşı büyük bir komplo içindeymiş gibi bir paranoya yaşıyor. Bu açlık grevlerini derin bir komplo olarak yansıtıyor ki, bu çarpıtmadır.

İnsanlar kendi canını ortaya koyabiliyorlarsa Başbakan'ın bunu ciddiye alması, saygı duyması lazım. Kendileri ülkesi için tek kuruşundan bile vazgeçemeyecek anlayışa sahipler. Birilerinin halkı için ülkesi için canından vazgeçmesini anlamayabilirler. Onlar koltuklarının derizsinden vazgeçmezler" şeklinde konuştu.

Ağır sonuçların ortaya çıkmaması için elllerinden geleni yaptıklarını ifade eden Demirtaş, "Gelinen noktada artık top tümüyle Başbakan'ın önündedir. Atacakları her adım ileri bir adım olur. Geri adım olmaz. Hükümet açısından yenilgi olmaz. Asıl yenilgi bu ölüm oruçlarından çıkacak ölümlerle ortaya çıkar. Ama hükümetin yapacağı her olumlu girişim puan kazandırır, Türkiye için ileri bir adım olur" şeklinde konuştu.

Tüm Türkiye'de 48 saatlik dayanışma açlık grevi

Sürece halkın daha güçlü sahiplenmesi gerektiği için bazı planlamalar yaptıklarına dikkat çeken Demirtaş, "Halkın açlık grevi yapma talebi vardı. Biz bunları organize etmeye çalıştık. Parti olarak Cumartesi saat 10.00'da başlayacak şekilde on binlerce insanın 48 saat boyunca dayanışma açlık grevlerini örgütleyeceğiz.

Türkiye'nin her yerinde onbinlerce insan dayanışma açlık grevlerini başlatacak. 48 saat sürecek. Cumartesi ve Pazar günü sağlık ve yaş durumu elveren herkes bu eyleme katılabilir. Kendi iradeleriyle dayanışma açlık grevlerine katılacak herkesin katılımını partimiz organize edecek. Her akşam saat 19.00'da gerçekleşen ışık kapama ses verme eyleminin yaygınlaşmasını arzu ediyoruz. Sadece balkonundan değil sokağa çıkarak ses vermek gerekir. Rutin olarak yaptığımız yürüyüşleri çok daha güçlü yapacağız" dedi.

'Başbakan tutarsızlıklar prensidir'

Komisyon çalışmalarından çekilme ile ilgili yeni bir kararların alınmadığını söyleyen Demirtaş, "Kararımızı değiştirecek bir durum yok. Anadilde savunma ile ilgili tasarı henüz komisyonlara gelmedi. Çıkıp çıkmayacağı belli değil. Bu haliyle talepleri karşılayacak durumu da yok.

Somut adımlara karşı değerlendirmemizi yapacağız. Başbakan tutarsızlıklar prensidir. Bir haftadır idamı savunan Başbakan bugün Seyid Rıza'nın idam edilmesini eleştiriyor. Ya her sabah uyandığında başka bir kişiliğe bürünüyor ya da insanları aptal sanıyor. Kendisi şov dünyasının iyi bir aktörüdür. Ama Kürtler artık bu şovlarını yemiyor" şeklinde konuştu.

'Herkes Başbakan'a karşı çaresiz durumda'

Hükümetle diyalog kanallarını kapatmadıklarını belirten Demirtaş, "Bizden bir talep gitmeyecek. Hükümet kanadından görüştüğümüz herkes Başbakan'a karşı çaresiz durumda. Kendileri aslında bizim gibi düşünüyormuş ama Başbakan'a kimse cesaret edip gerçekleri söyleyemiyor. Bakanlarla görüşsek bile çok değişecek birşey olmuyor. Bakanlar taleplerin haklılığı konusunu savunabilecek durumda değiller. Onlarla mesafe kat edeceğimizi düşünmüyorum" şeklinde konuştu.

'Ben de partimiz de heykel meraklısı değiliz'

Dün Mardin'de yaptığı heykel konuşmasına da açıklık getiren Demirtaş, "Başbakan bir haftadır Öcalan üzerinden idam tartışması yürütüyor. Sayın Öcalan'ın idamını tartışanlar, tartışmayı kendisinde hak görenler heykelini de karşısında görürler tabiiki. Ben de partimiz de heykel meraklısı değiliz. Ben o sözü bir tepki olarak ifade ettim.

Miting yaptığımız alanda Abdullah Öcalan'ın posterini tutuyor diye gençlere işkence yapıldı. Bu halkı katledenler var. Kenan Evren gibi, Dersim katliamında rolü olanlar var. Onların isimleri alanlara, okullara, meydanlara veriliyor. Heykelleri dikiliyor. Kürtleri katledenlerin heykeli serbest ama Kürtlerin önder olarak gördüğü kişinin posterini açması bile yasak. Ben ona tepki olarak ifade ettim.

İnsanlar posterini de asar heykelini de diker. Heykel meraklısı olduğumuzdan değil. İdam tartışması olurken gıkını çıkarmayanlar, heykel tartışmasına da gıkını çıkarmasınlar. Karşı çıkacaklarsa öncelikle idam tartışmasına karşı çıksınlar" diye konuştu.

'Ben de partimiz de heykel meraklısı değiliz'

Anadilde savunma tasarısını geri bir adım olarak görmediklerini belirten Demirtaş, "Atılan bu ileri adımın hukuka uygun bir şekilde yeniden düzenlenmesi lazım. Bütün meseleyi hakimin takdirine bırakırsanız, hakim zaten takdirini kullandığı için insanlar anadilini kullanamıyor.

Mahkemede Kürtçe savunma normalde yasak değil. Ama hakimler engelliyor. Sen yeniden takdire bırakırsan sonuç bu olacaktır. Yargılanan kişi kendi bilirkişisini tayin edemez. Bu düzenlemede yargılanan kişi kendi tercümanını getirecek. Hakim bunu ciddiye almayacağını bildiği için isteyen kendi tercümanını getirsin diyor. Tercümanlık bilirkişiliktir. Mahkeme tarafından uzmanlarına tayin ettirilir ve devlet ücretini öder. Ben de partimiz de heykel meraklısı değiliz. Umut ediyorum ki komisyonlarda bunlar düzelecek" şeklinde konuştu.

'Arabulucu heyetler oluşmalıdır'

Cumhurbaşkanı'nın hükümet üzerinde nasıl bir etkisinin olduğunu bilmediğini ifade eden Demirtaş, "Kendisi yasal olarak bu konuları doğrudan çözme gücüne sahip değil. Hükümet üzerinde ne kadar baskı oluşturur bilemiyoruz. Böyle bir gücü varsa kullanmasını arzu ederiz. Kendi takdirlerine bırakıyoruz. Bizim bir randevu talebimiz yok. Ama arabulucu heyetler oluşmalıdır.

Hükümetle tutuklular arasında daha yoğun çaba sarf edecek grupların harekete geçmesi lazım. Zaten cezaevinde avukatlarımızın yaptığı görüşmelerde çok kararlı olduklarını ve devam edeceklerini söylemişlerdir" dedi.

'Açlık grevlerine müdahale konusu tehlikeli bir durumdur'

Başbakan'ın açlık grevleri konusundaki tutumunu da eleştiren Demirtaş, "Açlık grevini Kürtler yapınca şov olarak değerlendiriyor. Kürt çocukları bombalarla katledilirken sadece Filistinli çocuklara ağladı. Kürt gençleri katledilirken Filistinli gençleri gördü. Onları görsün ama kendi halkına karşı katliam yaptığını gizlemesin. Açlık grevlerine müdahale konusu tehlikeli bir durumdur. Bir olası zoraki tıbbi müdahale çok daha büyük sorunlara yol açabilir.

Cezaevleri ve dışarıda çok büyük kaosa neden olabilir. Bu tür girişimlerde bulunmadan önce düşünmelerini tavsiye ederiz. Çok kararlılar ve tıbbi müdahaleyi kabul etmiyorlar. Zorla müdahale olursa kaygımız o ki geçmiş dönemlerdeki cezaevleri katliamlarına benzer sonuçlar ortaya çıkabilir. Hükümetin niyeti buysa tavsiye etmeyiz. Akıllarından geçirmesinler.

Cezaevlerinde katliam yapabileceklerini düşünmesinler. Milyonlarca insan cezaevleri çevresinde direniş halkası oluşturmuş. Bu öfkenin nerede, kime, nasıl patlayacağını kimse bilemez. Bunu tehdit olarak algılamasın. Halk patlama noktasına gelmiş, halk öfkelidir. Yapılacak en küçük bir müdahale kesinlikle başka ağır sonuçlar doğurur. Bunu BDP'nin naçizane uyarısı olarak alsınlar" dedi.