ÖDP 9. Kongresi’nde yeniden Başkanlar Kurulu üyesi seçilen Alper Taş, 2019 seçimleri için dayanışmayı büyütme çağrısı yaparak, “Şimdi yeniden bir araya gelme zamanı” dedi. “Biz inanıyoruz, gerici siyasal İslamcı rejimi yeneceğiz" ifadesini kullanan Taş, "Türkiye’nin önü açılacak. Türkiye güzel yarınlara koşacak. Yeter ki önümüzdeki iki yılı çok iyi değerlendirelim” diye konuştu.
Sosyalistleri halkla buluşmak üzere sokağa çağıran Taş, “Sol açısından en etkili siyaset yolu, bütün kanallar, medya sana kapatılıyorsa, her zamankinden daha çok halkın ayağına gitmektir" ifadesini kullandı.
Cumhuriyet'ten Hilal Köse'nin sorularını yanıtlayan Taş'ın açıklaması şöyle:
-Kongre nasıl geçti?
Biz kongreden bir gün önce yaklaşık 900 delegeyle bir konferans gerçekleştiriyoruz. Yol haritamızı orada belirliyoruz. Parti Meclisi’mizi oluşturuyoruz. Parti Meclisi de Başkanlar Kurulu’nu seçiyor. Orada ürettiğimiz kolektif fikirleri kongreye sunuyoruz. 2 bin kişi katıldı kongreye. Başarılı bir kongre yaptığımızı düşünüyorum ama sonrası önemli.
-Sonrasında ÖDP ne yapacak?
ÖDP aslında sol ve sosyalist hareket açısından fikirsel olarak bir yeri dolduruyor. Altını çizdiğimiz ideolojik yaklaşım, bölge sorunlarına, Kürt sorununa, Türkiye’nin yaşadığı çatışmalara ilişkin durduğumuz yer fikir olarak doğru olmakla birlikte, o fikri toplumsallaştıramamak, örgütleyememek sorunu bizim önemli bir sorunumuz. Bu sorunu aşabilmek adına önümüzdeki iki yılı çok iyi değerlendirmemiz lazım. Meseleye sadece ÖDP açısından değil sol demokrasi ve emek güçleri açısından bakıyoruz.
-Neydi bu mesaj?
2019’a giderken nasıl bir strateji oluşturacağız? AKP ve MHP’nin bir stratejisi var. AKP’yi yenmemiz lazım ama nasıl yeneceğiz? Tek başımıza yenemeyiz ama hep beraber yenebiliriz. AKP-MHP ittifakını biz faşizim cephesi olarak görüyoruz. Solun geleneksel tutumu bu durumda ‘Faşizme karşı birleşik cephedir.’ Ama bunu mu yapmak lazım? AKP-MHP’nin yapmak istediği bizi de cepheleştirmek. ‘Komünistler, bölücüler’ gibi söylemlerle bizleri ötekileştirip, toplumu kutuplaştırarak seçimi kazanmak. Biz bunların karşısına cephe olarak çıkmayalım. Aynı hedefi farklı yerlerden vuralım. 16 Nisan’da Hayır’ı nasıl örgütlediysek, renkli, özgün seslerle kendimizi ifade ettiysek önümüzdeki dönemde de bunu yapabiliriz.
-Gece yarısı geçen ittifak yasası muhalefetin çalışmasını nasıl etkileyecek?
Güle oynaya seçime gitmemeliyiz bir kere. Bu koşulları benimseyerek, kabul ederek... Maçı kazanabilecekleri şekilde, hakemi ve oyunun kurallarını tasarlıyorlar. Milli irade, milli irade diyen bu gerici zihniyet, 16 Nisan’da resmen milli iradeyi gasp etti zaten. OHAL şartlarında seçim mümkün değil. Seçim güvenliği ve adaleti tesis edilmeden seçime razı olmamak lazım. Bizim ilk yaratmamız gereken şey ‘seçim güvenliği adaleti’ hareketidir.
-Bu hareket nasıl başlatılabilir?
CHP aslında bunu başlatmış. Meclis’teki muhalefet partileriyle görüşmüş ama mesele bu değil. Çok geniş toplumsal ağ yaratmak lazım. Yeni Parti’ye oy verecek yurttaşın da Saadet’e oy verecek yurttaşın da, bizim gibi sosyalistlerin de yer alacağı, arkasında duracağı, çeşitli insiyatiflerden oluşmuş ağ kurup, demokratik hareketi bizim başlatmamız lazım. Hem ulusal hem de uluslararası alana bunu yansıtmamız lazım.
-Seçimleri nasıl örgütlemek gerekiyor sizce?
Yerel seçimlerde yapacağımız belli. Sen ben o bu demeden biz diyerek, AKP’nin rantçı, kamuyu yağmalayan, gerici adaylarının karşısında temiz, kamucu, katılımcı, demokratik yerel yönetimi benimseyecek adayları desteklemek. Biz bunun örneğini Artvin’de veriyoruz. Cerattepe’deki yağmaya direnenler var bir de orayı yağmalayanlar. Seçim orada bu ikisi arasında gerçekleşecek. Biz halk olarak Cerattepe’yi savunacak bir adayı ön seçimle belirleyip, partisini de belirler, AKP adayının karşısına çıkarız. Ve kazanırız. Yeni bir demokrasi kültürünü de inşa ederiz. Biz buna inanıyoruz. AKP yenilmez algısı var ama yendik biz AKP’yi. Gezi’de yendik. 7 Haziran’da, 16 Nisan’da yendik. Adalet Yürüyüşü’nde yendik. Biz arkasını getiremedik. Onu taçlandıramadık.
-Neden?
Birleşik, inandırıcı, güçlü bir seçeneği oluşturamadık çünkü. Gezi’den sonra yerel seçimler oldu. Gezi’nin hangi felsefesi sol açısından yerel yönetimlere taşındı? AKP’nin yerel yönetim mantığının dışına bile çıkamayan bir çok adayla maalesef sol adına seçime gidildi ve kaybedildi. Halkın onayıyla ortaya koyacağı aday etrafında yan yana gelirsek, biz olarak ortaya çıkabilirsek yerel seçimlerde AKP’yi alaşağı edebiliriz, buna yürekten inanıyorum.
-Medya gücü iktidara hizmet ediyor. Sesinizi nasıl duyuracaksınız?
Elimizde kalan medya araçlarına sahip çıkmamız, Cumhuriyet’in, Birgün’ün, Evrensel’in yaşaması gerekiyor. Sol açısından en etkili siyaset yolu, bütün kanallar, medya sana kapatılıyorsa, her zamankinden daha çok halkın ayağına gitmek. İnsanların gözünün içine baka baka yüreğine seslenmek, bilincine seslenmek. Ev ev, sokak sokak anlatmak. Bu iki yıl özellikle yüz yüze, gönülden gönüle, geniş bir dayanışma ağı oluşturmamız gerekiyor.
-2019 Cumhurbaşkanlığı seçimlerineilişkin uyarılarınız var mı?
İlk turda her siyasal kesimin kendi adayının olması gerekiyor. İlk turda ortak aday arayışına girmek Erdoğan’a seçimi kazandırma arayışıdır. Kim bunu yapıyorsa birinci turda Erdoğan’ı seçtirmek için uğraşanlar olarak suçlarız. CHP ve HDP’nin dolduramadığı geniş kesimler var. Gezi kitlesinin önemli kesimi bizce oralarda temsil edilemiyor. Türkiye’de sosyalistlerin zayıflığı var. O yüzden bizler başka bir yerden devrimci kuvvetle, CHP ve HDP ile rekabet etmeyen ama bağımsız sesimizi dillendirmek adına ortak adayımızı çıkarabiliriz. Mesele bir aday çıkarmak değil. Mesele takım kurmak. 5-10 yerde aynı anda aynı eksen etrafında koşturmak, çalışmak. Başkanlık sistemine karşıysak, alternatif sunuyorsak, ona göre bir aday sürecimiz olmalı. Demokratik parlamenter sistemin tartışmasını yapmalıyız.
Alper Taş, “Hiçbir zaman umudu kaybetmedik ama 12 Eylül bütün devrimci gelişmeye büyük bir darbe oldu. ‘Devrimcilerin fikirlerini ezdik’ dediler. Kapitalizm refah-huzur verecekti, aksine savaş, açlık, yoksulluk, kriz getirdi. 2008 krizi hâlâ aşılamadı. Bu sadece finansal kriz değil, bir uygarlık krizi. Kapitalizmin sonu geldi. Sosyalizmden daha iyi seçenek yok. Bu seçeneği güçlendirmek gelecek açısından önemli. İnsanlık kazanacaksa sosyalizm kazanacaktır, yoksa barbarlık düzeni ile yüz yüzeyiz. Ben inanıyorum da, mutlaka insanlık bu yıkımın içerisinden kendisini yeniden inşa edecektir” diyor.