Özgür Yusuf CEVAHİR / Tempo24KKTC’de Cumhuriyet Meclisi’nin 50 üyesinin belirlenmesi için yapılan, ülke tarihinin 10’uncu genel seçimlerini, Derviş Eroğlu liderliğinde bulunan, muhalefetteki Ulusal Birlik Partisi (UBP) kazandı.
'No be anam'... Aydın Engin'in yazısıUBP’nin zaferi öncesinde KKTC'de Cumhuriyetçi Türk Partisi-Birleşik Güçler (CTP-BG) liderliğindeki koalisyon hükümeti bulunuyordu. Seçimlere kısa bir süre kala, ‘Ergenekoncu’ olmakla suçlanan Derviş Eroğlu’nun, partisine oy kaybettirmesi beklenirken, UBP bir önceki seçime oranla oylarını yüzde 12 artırarak iktidara geldi.
Peki muhalefetteki UBP nasıl oldu da, Ferdi Sabit Soyer başbakanlığındaki CTP-BG koalisyonuna bir anda fark atarak iktidar koltuğuna oturdu? Bunun yanıtı, daha önce umuda ve çözüm inancına oy veren, izolasyonların kalkması beklentisiyle sosyo-ekonomik olarak refaha ereceklerine, dünya ile bütünleşeceklerine inanan Kıbrıs Türk halkının halkın yaşadığı hayal kırıklığında yatıyor. Yani aslında UBP'nin birinci parti olmak için ne yaptığı değil, "CTP'nin neleri yapamadığı" belirleyici rol oynuyor.Geriye doğru bakılacak olursa, Aralık 2003’te düzenlenen seçimlerden CTP yüzde 35’le birinci parti olarak çıktı. 2005’teki genel seçimlerde CTP oylarını daha da artırarak neredeyse yüzde 45’e ulaştı. O seçimde UBP yüzde 31’de kalmıştı. Dahası, Nisan 2005’te düzenlenen cumhurbaşkanlığı seçimlerini CTP adayı Mehmet Ali Talat yüzde 55 gibi bir oyla, UBP adayı Derviş Eroğlu’nun önünde bitirerek ipi göğüsledi. Annan Planı suya düştü ama... CTP’nin çıkışında hiç kuşkusuz, o dönem KKTC halkının büyük çoğunluğunun kurtuluş umudu olarak gördüğü Annan Planı’nın rolü büyüktü. Türkiye de net bir şekilde görüşme sürecini destekliyordu. Ne var ki, Kıbrıs'ın her iki tarafında, Türk ve Rum kesimlerinin birleşerek AB'ye girmesi için düzenlenen referandum, adadaki bölünmüşlüğü daha da keskinleştirmekten öteye gidemedi. Nisan 2004’te Türk tarafı Annan Planı’na yüzde 65 oranında 'Evet' derken, Rumlar yüzde 75 oranıyla 'Hayır' yanıtını verdi ve aslında Türk tarafının çözüm isteğini kayıtlara geçiren bu plan, Rumların kabul etmemesi sonucu suya düştü. Ancak, Ankara’nın da aktif şekilde desteklediği çözüm sürecinde Kıbrıslı Türkler umutlu olmayı sürdürdü. Hatta, umuda ve çözüme yönelik ‘ödünç oylarla’ açık ara iktidara gelen CTP döneminde yaşanan hızlı ekonomik gelişmeler ve refah artışı, partinin imajının biraz daha parlamasını sağladı. Ağır ve kaygan bir taş Ne var ki bir süre iyi giden ekonomi, bu şişmenin ardından 2007’den sonra daralmaya girdi ve ekonomik sıkıntılar yeniden gündeme oturdu. Bu arada, CTP’nin Kıbrıs sorununda pek aşama kaydedememesi, KKTC halkının sosyal ve ekonomik olarak dünyaya açılımını sağlayacak olan ‘izolasyonların kaldırılması’ vaadini yerine getirememesi ve üst üste gelen zamlar halkın inancını kırdı. Bu olumsuzluklar CTP hanesine yazılırken, farklı tabanlardan gelen seçmenler de son 6 yılda ödünç verdiği oyları CTP’den bu seçimde geri aldı. Ne var ki, ’Ergenekon’ iddialarına rağmen seçmenden aldığı bu büyük destekle elini ağır ve kaygan bir taşın altına sokmaya hazırlanan UBP’nin işi, ekonomik kriz ortamında hiç de kolay görünmüyor... Konfederasyondan federasyona evrim CTP-BG hükümeti, Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat'ın, Kıbrıs Rum Kesimi lideri Hristofyas ile sürdürdüğü toplumlararası görüşmeleri destekliyordu. Ancak, şimdi UBP’nin Talat'a aynı desteği hangi noktaya kadar sağlayacağı merak konusu... Çünkü kendi seçim bildirgesine göre UBP, “Kıbrıs müzakerelerinde öngörülen federasyona, ancak adadaki iki bağımsız ve egemen devletin oluşturacağı konfederal bir yapı noktasından başlanıp evrim yoluyla ulaşılabileceği" görüşünü taşıyor. Genel anlamda iki bağımsız devletin tek bir devlet çatısı altında birleşmesinin yolu ‘federasyon’ olarak tanımlanıyor. ‘Konfederasyon’da ise bağımsız devletler varlıklarını korurken, bir ya da birden çok amacı başarmak amacıyla sınırlı ya da geniş kapsamlı işbirliği ve kurumsallaşmaya gidebiliyorlar. Örneğin ABD gibi, üniter devlete bağlı eyalet sistemi bir ‘federasyon’ teşkil ederken, Birleşmiş Milletler ya da eski Sovyetler Birliği’nden ayrılmış bağımsız ülkelerin oluşturduğu Bağımsız Devletler Topluluğu, ‘konfederasyon’a örnek olarak gösterilebilir. Talat ve Hristofyas arasında süren, Ankara’nın da tam destek verdiği görüşmelerde, federal bir devlet, iki kesim, iki toplum ve siyasal eşitlik gözetiliyor. UBP ise buna konfederal yoldan ulaşılmasını savunuyor. ’Anavatanım Türkiye, gururluyum’ AKP-CTP çizgisiyle olan bu görüş farkına rağmen UBP lideri Eroğlu, seçim zaferi konuşmasında "Türkiye'nin anavatanım olmasından dolayı gurur duyuyorum. Bu topraklarda huzur ve güven içinde yaşayacağımız bir anlaşma arayışı içinde olacağız; anavatan Türkiye'nin de bundan farklı düşündüğünü sanmıyorum” dedi. Eroğlu, Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat'a müzakerelerde destek olacaklarını da sözlerine ekledi. Bunun bir ‘çizgi değişikliğine çağrı mesajı’ anlamına gelip gelmediği ise önümüzdeki dönemde belirginleşecek. Tek başına iktidar riskli Bu arada, 50 üyeli Cumhuriyet Meclisi'nde hükümet kurmak için, şu an CTP’nin sahip olduğu 26 koltuk sayısı yeterli olmasına rağmen riskli bir rakam olarak değerlendiriliyor. Yani CTP risk alıp tek başına hükümet kurabileceği gibi, bir koalisyona da yönelebilir. Nitekim, Aralık 2003 seçimlerinin ardından kurulan CTP-Demokrat Parti (DP) koalisyon hükümeti de 26 milletvekiliyle kurulmuş, 24 Nisan 2004 Annan Planı referandumundan iki gün sonra DP'den 2, daha sonra da CTP'den 1 milletvekili istifa edince hükümet azınlığa düşmüştü. Hükümet, bütçenin mecliste onaylanması öncesine istifa ederek, erken seçime gitmişti. UBP'nin şimdi 15 milletvekili kazanan CTP ile hükümet kurması uzak olasılık olarak gözükmekle birlikle, UBP-CTP koalisyonu ''güçlü bir hükümet'' formülü olarak görülüyor. UBP'nin, 5 milletvekili çıkaran DP ve 2'şer milletvekilliği kazanan Toplumcu Demokrasi Partisi (TDP) ve Özgürlük ve Reform Partisi (ÖRP) ile de koalisyon kurması da, olası hükümet formülleri arasında.
İlgili haberlerEroğlu: UBP anlaşmadan, çözümden yanaRakamlarla KKTC seçimleriProf. İnsel: CTP büyük hayal kırıklığı yarattı